Erol Sunat
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Beddua Ananın Hikâyesi

Beddua Ananın Hikâyesi

0
Paylaş

Erol Sunat’ın hikâyesi, Beddua Ana adında, lanetlerinin gerçekleştiğine inanılan ve bu yüzden korkulan yaşlı bir kadının hikayesini anlatıyor. Hikâye, kadının bir Bey ile yaşadığı çatışmaları, beddualarının sonuçlarını ve sonunda Sultan’ın müdahalesiyle olayların nasıl farklı bir yöne evrildiğini ele alıyor. Aynı zamanda, kadının geçmişi, torunu ve aslında sanıldığı kadar kötü niyetli olmadığını, aksine adalet ve denge unsuru olduğunu ortaya koyarak karakterin karmaşıklığını işliyor. Metin, olayların şehre ve halka etkilerini ve sonunda kadının bir nevi kahraman olarak kabul edilişini de vurguluyor. Genel olarak, halk inançları, adalet ve güç ilişkileri temalarını masalsı bir dille aktarıyor.

 

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde huysuz ve geçimsiz bir kadın yaşarmış. Kadının görünürde ne kardeşleri varmış ne de akrabaları. Kocası savaşta ölmüş çocukları var mı, yok mu kimse bilmezmiş. Yalnız herkesin bildiği ve inandığı kadının beddualarının tuttuğu yönündeymiş. Bu görüntü onu korkulan bir kadın haline getirmiş. Yaşı yetmiş diyende varmış sekseni çoktan aşmıştır diyende. Kadını kızdıranlar, ondan hazzetmeyenler ya yüzüne karşı ya da ardından çok şeyler söylerler, kadında onlara beddualar yağdırırmış. Beddua bu ya, kiminin evi yıkılmış, kiminin samanlığında yangın çıkmış, kiminin kızı evlenecekken düğün bozulmuş, kiminin kolu kırılmış, kimi düz yolda yere yapışmış kalmış. Herkes kadına beddua ana demeye başlamışlar. Kadının gülmeyen yüzü, bu şehre neden ve niçin geldiği sorularını şehrin Beyi dahi merak eder, kadına ne birşey sorar ne de onun yoluna çıkarmış.

Mahallede beddua eden kadını sürekli işleyen, sana şunu dedi, bunu dedi diye laf taşıyan kadının eski bir arkadaşı daha varmış. Ahali bu laf taşıyan kadını da sevmezmiş. Beddua ana bir gün varmış Beyin huzuruna, Bey demiş, yanına varılmaz derlerdi, kimseyle konuşmaz derlerdi, bugün eşref saatinde falan mısın? Bey bozuntuya vermeden, söyle ana demiş ne isteğin ne dileğin var yardım edeyim. Akçe dersen akçe, un, zahire dersen ondan. Kadın sen demiş beni dilenci mi sandın? Hiç dilenciye benzer bir yanım var mı? Bey dediğin sormaz, çok önceden ahalinin halini ahvalini sorardı. Maşallah sermişsin postu Bey konağına, Sultan da seni, ahalinin derdine yanar, derdini dinler, elini uzatanın elini tutar sanır. Boyun posun devrilsin Bey gibi demiş çıkmış gitmiş. Olacak ya, Bey, eski bir evin önünden geçerken, bir anda ev Bey ve adamlarının üstüne göçmüş. Beyin iki adamı ve Beyin atı ölmüş, Beyi ağır yaralı olarak şifahaneye kaldırmışlar.

Bey bir hafta kadar sonra kendine geldiğinde, çabuk demiş o uğursuz yaşlı cadıyı bulun getirin. Beddua anayı apar topar getirmişler Beyin karşısına. Bey, be utanmaz demiş, nasıl bir bedduaydı o öyle, boyum posum devrildi. Kolum kanadım kırıldı. Öl geber desen, cenazemi mi gelecektin? Bu kadını demiş atın zindana. Ben kendime gelinceye kadar zindanda kalsın. Beyin adamlarından biri, Beyim demiş bu kadın durmaz, yedi ceddine beddua eder senin. Maazallah ne yaparız? Zindanda demiş, kadınlar koğuşunda zindancı bir kadın var, söyleyin ona bunun kırsın elini kolunu, durumu benden beter olsun. Beddua anayı atmışlar zindandaki kadınlar koğuşuna. Zindancı kadın, senin demiş bedduaların bana tutmaz, ben beddualara şerbetliyim. Getirin bana oradan iyi bir sopa.

Beddua ana o sopayı tutan elin kırılsın diye bağırmış. Sesi zindanın içinde öyle bir yankılanmış ki, mahkumlar eyvah demişler bir şeyler olacak. Kadın zindancı elinde sopayla koşarak beddua ananın üzerine gelirken ayağı bir yere takılmış. Öyle feci düşmüş ki, yüz yüzlükten çıkmış, sopayı tutan kolu kırılmış. Zindanı öyle bir korku sarmış ki, şimdi kime beddua edecek, neler olacak demeye başlamışlar. Bir yandan da zindancı kadının zulmünden kurtulduklarına seviniyorlarmış. Beddua ana, oturduğu yerden, Bey demiş, o şifahaneden çıkama da şehir rahat bir nefes alsın. Aynı saatlerde, Şifahaneye derdini anlatmaya fakir ve yoksul biri gelmiş. Bey yarı beline kadar doğrulmuş. Kim bu çulsuz demiş, ben size çulsuzları, fakir fukarayı başıma toplamayın demedim mi? Atın şunu dışarı demiş demesine amma, Beyin odasının açık penceresinden bir mızrak uçmuş,

Beyin bedenine öyle bir saplanmış ki, Bey tek bir kelime edemeden ölmüş. Aradan bir ay kadar geçmiş. Şehre yeni bir Bey gelmiş. Bey geldiğinin ertesi günü Beddua ananın kapısına varmış. Anam demiş demişsin ki, Bey dediğin halkın içinde olur, halini ahvalini sorar dinler çare arar. Bu şehirde her ne olduysa dinledim. Dile benden ne dilersen, sen söyle yerine getireyim. Beddua ana, dur bakalım demiş dün bir bugün iki, seni bilmem, tanımam. Hele işinin gücünün başına geç, ahali seni bir ölçsün biçsin tartsın tanısın o zaman bakarız. Madem Beysin, var yoluna git. Yeni Beyin yanındakiler, Beyim demişler, kadın bir Beyle nasıl konuşacağını bilmeyen densizin saygısızın biri. Bey durun demiş, ön yargı yok. Bu kadın kime ne beddua ettiyse tuttu. Konuşurken dikkatli olun. Çok tehlikeli bir kadının gözleri üstümüzde. Bey, dönmüş konağına, başlamış görevine. Sakin kavgasız gürültüsüz birkaç ay geçmiş. Beddua ananın kapısı bir sabah çalınmış. Beddua ana seni bildim kız demiş, hayırdır, sen başın derde girmeden benim yanıma gelmezsin.

Kız, anam demiş Bey beni kendine ister. Anam kabul et dedi. Babam Bey karısı ol da gölgene oturalım dedi. Ağabeylerim bacım bu teklif geri çevrilmez dediler. Bey benden yarın bir cevap bekliyor. Beddua ana, akşama doğru yanıma gel demiş. Öğleye doğru, şehre belinde kılıcı, oku yayı sadağı bir yiğit gelmiş. Beyin adamları dur yabancı demişler, Beyimizin haberi olmadan yabancı biri şehre giremez. Yiğit ben demiş Beddua ana derler bir kadını ararım. Benim anamın anası olur. Muhafızlar, evini tarif etmişler. Yiğit verilen o adrese gelmiş, inmiş atından, atını bahçe kapısına bağlamış, bahçeden geçip, beddua ananın kapısını çalmış. Beddua ana, yavrumun yavrusu diye sarılmış boynuna yiğidin. Yiğidim demiş bende seni beklerdim. Hemen bir sofra kurmuş torununa. Akşama doğru, Beyin istediği kız çalmış beddua ananın kapısını. Ana her nereye gittiyse evde yokmuş.

Kapıyı yiğit açmış kıza. Kız ben demiş anama bakmıştım. Yiğit ben demiş çıkayım siz evde bekleyin. Sanırım anamın anası biraz sonra gelir. Kız o zaman demiş dışarıda bekleyeyim anamı. Oturmuşlar kapı önündeki bir sedirin üstüne,  başlamışlar dağdan tepeden konuşmaya. Sohbetleri tam da koyulaşırken, beddua ana çıkıp gelmiş. Kıza, sen demiş az bekle, torunumla görüşmem lazım. Kız beklerken, torunum demiş, bu kızı beğendin mi? Yiğit beğendim amma demiş kızı Bey istemiş, senden de bir cevap bekliyor. Ailesi ve sülalesi kız Beye varsın istiyor. Beddua ana sen demiş dışarı, kızı bana çağır. Yiğit çıkmış dışarı, kıza işaret etmiş, kız girmiş içeri. Beddua ana, kızım demiş beğendin mi torunu mu? Kız evet demiş. Beddua ana, onunla gider misin? Kız ne zaman demiş? Beddua ana hemen demiş. Tam da ortalık kararmaya başlamışken seni güzel bir sarıp sarmalayalım. Kendi giysimi sana giydireyim ki, dışarıdan bakan, seni ben sansın. Kız beddua ananın her zaman giydiği giysiyi giymiş, yüzünü bir güzel sarmış, olmuş beddua ana. Ardından binmiş yiğidin atının terkisine, gece karanlığında çıkıp gitmişler şehirden.

Muhafızlar şehir demişler bir beladan kurtuldu. Beddua ana torunuyla birlikte çıktı gitti şehirden. Beye de öyle haber vermişler. Bey ertesi gün kızın evine varmış. Aile kızımız kayıp diye başlamışlar dövünmeye. Bey gerçekleri öğrendiğinde, önce yiğidin şehirden çıkmasına müsaade eden muhafızları atmış zindana. Ardından beddua ananın kapısını bir tekmede kırmış, çekmiş kılıcını. Beddua ana, elin tutulsun demiş. Beyin kılıç tutan eli kılıcı tutamamış kılıç düşmüş, kolu yana düşmüş. Bey yakalayın şu kadını demiş muhafızlara, muhafızlar çil yavrusu gibi dağılmışlar. Eliyle artık hiçbir şey tutamayan Bey, konağına varmış, atmış kendini yatağına, neler oluyor diye başlamış düşünmeye.

Yiğitle atının terkisinde olan kız bir su başında mola vermişler. Kız, ben demiş, Beyi hiç sevememiştim. Seni görür görmez içim ısındı. Beddua ana torunumla gider misin dediğinde tereddüt dahi etmedim. Yiğit beni demiş neye çağırdığını yol boyunca çok düşündüm, kaderin seni karşıma çıkaracağı hiç aklıma gelmedi. İyi ki benimle geldin. Bende seni görür görmez beğenmiştim. Kız sarılmış yiğidin boynuna. Nereye gidiyoruz demiş. Yiğit, geri dönüyoruz güzel kız demiş, lakin önce buraya yakın bir şehirde seninle evlenmemiz lazım. O şehirde evlenmişler. Yiğit karısına da bir at satın almış. Birkaç gün sonra şehre gelmişler. Kızın ağabeyleri şehrin girişinde dur yiğit demişler bacımızı bize teslim et. Kendinde çık git şehirden. Ölümün bizim elimizden olmasın.

Kız, yiğit benim kocam demiş. O nereye ben oraya. Babası olmaz olsun senin gibi kız demiş, Beyin kayınpederi diye gezecektim bu şehirde, şimdi beddua ana belasının çulsuz torununun kayınpederi olamam. Karşıma çıkmayın. Elimden bir kaza çıkabilir. Yiğit almış karısını kimseye aldırmadan kimseyle tartışmadan beddua ananın evine gelmişler. Bey, yeni yeni düzelmeye başlamış, eliyle kaşık tutmaya başlamış.  Şehre bir ay kadar sonra Sultan gelmiş. Bey konağında Beye, geçmiş olsun demiş, Beddua anayı kızdırma demedim mi sana? Bey dediniz Sultanım demiş. Ancak sevdiğim kızı torununa kaçırttı. Elimi de bu hale koydu. Bu kadın büyücü mü Sultanım? Sultan gülmüş, Beddua ana aslında kimselere beddua etmezdi. Anamın süt annesiydi. Bakma bu haline yaşı bir hayli fazladır. Dedem Sultanın muhafızı olan kocası dedemi korurken ölmüş. Babam Sultan zamanında Kervancı olan damadı, beddua ananın kızıyla bir başka diyara giderken haramiler kervanı basıp ikisini de öldürmüşler.

O baskından kurtulan birkaç kişiden biri de bir yaşlarında bir erkek çocuğuydu. Beddua ananın torunu. Onu da anam aldı büyüttü. Yiğit hilafsız elli kişinin içine dalsa sağ çıkar, birçok savaşta benim yanımda savaştı. Kolay kolay kılıcına davranmaz, çabuk kızmaz, çok sabırlıdır. Ancak kendine göre olmazsa olmazları vardır. İşte o zaman önünde kimse duramaz. Beddua ananın kapısını kırdığını görseydi, kellen çoktan uçmuştu. Dua et bir kolla kurtulmuşsun. Bak Bey, beddua ana aynı zamanda çok da merhametlidir. Sen şimdi bu şehirden çık, bir süre sonra elin kılıç tutabilir. Bey, Sultanın kendini görevden aldığını anlamış, emrin başım üstüne Sultanım demiş. Almış maiyetini çıkmış gitmiş şehirden.  Gerçekten yolda, eli kılıcını tutabilecek bir şekilde eski haline gelmiş. Sultan şehrin yeni Beyini yanında getirmiş. Çağırmış yiğidi. Yiğit demiş, beddua anayı ve hanımını al benimle geliyorsun. Beddua ana, Sultanım demiş sana itiraz etmem. Ancak bu şehirde yarım kalan işlerim vardı. Sultan laf taşıyan yarenin nice zor durumda insanın halini sana getirip şehri zalim Beylerden korumadınız mı? Üzülme ömür biter iş bitmez derler anam demiş. Sen bana payitahtta lazımsın. Benim yanımda otur yeter. Gelin kızı da belki kendin gibi yetiştirebilirsin.

Anlatırlar ki; Beddua ana şehirden ayrıldıktan sonra, şehrin ahengi bozulmuş. Yeni Bey vaziyete hâkim olabilmek için ahaliye zulmetmeye başlamış. Ahali beddua ananın bilinmeyen bir şekilde şehrin denge unsuru olduğu anlamış. Kimlere nasıl yardım ettiğini, kimi durdurduğunun görmüşler. Sonra bir gün kendiliğinden gelmiş beddua ana, ortada ne Bey kalmış ne de ona yardımcı olanlar. Ahali biz demişler melek huylu bir kadına, beddua ana deyip onu yerden yere çaldık. Çok ah aldık diye dövünmüşler. Beddua ana ölünceye kadar ara ara şehrine gelip gitmiş.

Gelin kızı ise Payitahtta kendi yerine yetiştirmiş. Onu da Payitaht gelin ana olarak bilmiş.

Şehir şehire, Beddua ana beddua anaya, yaren yarene, Bey Beye, Yiğit yiğide, Sultan Sultana, Gelin kız gelin kıza, zindancı zindancıya, muhafız muhafıza, şifahane şifahaneye, yoksul yoksula, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!