Erol Sunat
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. 102.Yılın Kutlu Olsun Türkiyem

102.Yılın Kutlu Olsun Türkiyem

0
Paylaş

Erol Sunat’ın köşe yazısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. yılını kutlayan coşkulu bir metin sunmaktadır. Yazar, Cumhuriyet’in kuruluşunun sıradan olmadığını, Türk Milleti’nin evlatları tarafından kazanılan İstiklal Savaşı’nın ürünü olduğunu vurgulamaktadır. Metin, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgedeki diğer devletlerden farkını ve ezilen milletler için bir umut ışığı olduğunu savunmaktadır. Ayrıca, Cumhuriyetin kurucularına yönelik eleştirilere dikkat çekilmekte ve İstanbul Milletvekili Abdurrahman Şeref Bey’in “Hâkimiyet bilâkaydüşart milletindir… bu, Cumhuriyettir” sözüne yer verilmektedir. Son olarak, metin Anadolu’nun zengin tarihini, coğrafi önemini ve Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki kurtuluş mücadelesinin kahramanlarını hatırlatmakta, Türk gençlerine bu tarihi bilmeleri gerektiğini öğütlemektedir.

 

Bizler Türk Milletinin evlatlarıyız!

Adımız Türk’tür bizim…

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” düsturumuz…

Türkiye Cumhuriyeti gibi bir sevdamız, olmasaydı…

102 yıldır ayakta kalamaz ikinci yüzyıl hayalleri kuramazdık.

Türkiye Cumhuriyeti, sıradan, rastgele, birilerinin kurdurduğu ya da kurduğunu sandığı uyduruk bir cumhuriyet değil.

Bu cumhuriyet, küçümsenecek, dudak bükülecek bir cumhuriyet hiç değil!

Devlet olmayı rüyasında bile göremeyenlerin, üzerine konuşabileceği bir mevzu hiç değil…

Ne Araplar kurdu ne İranlılar ne öteki ne beriki bu Cumhuriyeti…

Bu Cumhuriyeti kuranlarda, İstiklal savaşını kazanaı8ı düşmanı denize dökenlerde, işgali ve istilayı durduranlarda Türk Millet inin evlatlarından başkası değil.

Bu cumhuriyet, Orta doğuda ya da Balkanlarda kurulan Balkan baharı yada Orta Doğu baharı sonrası kurdurulan Cumhuriyetlere de benzemez.

Benzemez çünkü…

Mazlum milletlere…

Esir milletlere…

Hürriyet mücadelesi veren milletlere umut ışığı olmuş bir cumhuriyet.

İşgali, esareti, çileyi, imkansızlığı, hainliği, hıyaneti en ağır biçimde ve dolu dolu yaşadıktan sonra, hepsinin üstesinden gelerek kurulmuş bir cumhuriyet.

*****

Bu devleti kuranlara ve devletin Meclisine…

Asi demişlerdi…

İhtilalci demişlerdi.

Kimilerine hoş gelmedi…

Kimilerinin aklı almadı…

Kimilerinin aklı hep bir yerlerde takıldı kaldı…  

Tarih, geçmişe bakıp geleceğe yön verilmesini öğütler.

Millet Meclisinde, Cumhuriyetin kabulü lehinde konuşan İstanbul Milletvekili Abdurrahman Şeref Bey, şöyle demişti “Eşkâli hükümetin taâdadına lüzum yok. Hakimiyet bilâkaydüşart milletindir; dedikten sonra kime sorarsanız sorunuz, bu, Cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama, bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin…”

*****

Bulunduğumuz coğrafyadan baktığımızda öyle bir yerdeyiz ki…

Fırat’ın Dicle’nin dizginleri bizim elimizde…

Rahmetli Arif Nihat Asya, “Ağıt” şiirinde diyordu ki;

“Şu yakın suların / Kolu neden bükülmez / Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin / Benden doğar, bana dökülmez? “

“Bırak beni haykırayım” adlı şiirinde rahmetli Mehmet Emin Yurdakul,

“Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et; / Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, / Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;”  diye haykırıyordu.

Onlarca yıl önce Arif Nihat haykırmış, sormuş…

Tarih yalan söylemez…

Bu nehirlerin her biri benden doğar, bana dökülürdü.

Tuna’dan Nil’e kadar bizi selamlamadan uçan tek bir kuş yoktu.

Türk gölüydü Akdeniz…

Bizden habersiz değil gemi bir tahta parçası bile yüzdüremezdi o dönemin meşhur Venedik’i bile…

Karadeniz bizim denizimizdi asırlarca…

Ege denizindeki ve Ege adalarının tamamı Türk toprağıydı bir zamanlar.

Biz devlet kuran, zalime haddini bildiren, adalet dağıtan, huzur getiren, başlılara baş eğdiren, dizlilere diz çöktüren, mazlumların umudu Türk Milleti…

Gazi Mustafa Kemal Paşa kurdu bu Cumhuriyeti.

Bu Cumhuriyetin taşları Çanakkale’de döşendi. Çanakkale’yi geçemeyenler, Anadolu’yu işgal etmeye kalktılar. Anadolu’da sadece Yunanlıların gözü yoktu. İngilizlerin, Fransızların, Rusların Ermenilerin hayallerini süslüyordu Anadolu. Her köşesinden bir parçayı kendilerine ilhak etmek istiyorlardı. Sevr dediler Anadolu’ya daldılar, dondular kaldılar. Baktılar ki pabuç pahalı, dağıldılar, şaşırdılar ve arkalarına bakmadan kaçtılar.

*****

Anadolu, yaslıydı, başı dumanlıydı, derdini anlatacak onu dinleyecek birini arıyordu.  Efkârlı gözleri taradı her yanı, kaldırdı başını Samsun’a doğru baktı. Gördü ki, Gazi Mustafa Kemal Paşa Samsun’a ayak bastı…

Anadolu dört köşesiyle bucağıyla ayağa kalktı.

Cumhuriyetin taşları Urfa’da, Antep’te, Maraş’ta, Amasya’da, Sivas’ta, Erzurum’da döşenmeye devam etti.

Ankara o yılların umut şehriydi. Har bahtı karanın bahtını açık etti Ankara, yolunu aydınlattı. İnönü, Sakarya, Dumlupınar omuzladı sırtladı zaferi ta ki, İzmir’in dağlarında çiçekler açana kadar.

9 Eylül 1922’ de İzmir’in dağlarında çiçekler açtı…

Bozdağ’da, Menteşe dağlarında, Hasan dağında, Erciyes’te, Süphan da Nemrut’ta, Kaçkar’da, Allahuekber dağlarında, Ağrı’da…

Bu coğrafya asırlardır şehit kanlarıyla sulanmış bir coğrafya…

Türk Milleti Malazgirt’ten çok önce tanıştı Anadolu’yla…Bu tanışıklık inanın bin yılı buldu da aştı da…

*****

Cumhuriyet ikinci yüzyıla dönmüşken, Türk Milletinin çocuklarına, Anadolu’nun işgal yıllarını, öncelikle Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı ve Samsun’u, Sivas ve Erzurum kongrelerini, Urfa, Antep ve Maraş savunmalarını, Antepli Şahin’i, Karayılanı, Sütçü İmamı, Kara Fatma diye bilinen Fatma Seher Hanımı, Gördesli Makbule Hanımı,  Fransız işgalini, İngiliz işgalini, Yunan işgalini, Rus işgalini, Yerli Rum ve Ermenilerle onların işbirlikçilerinin yapmış oldukları kılavuzlukları ve hainliklerini anlatmak ve aktarmak zorundayız.

Türk Milletinin çocukları kahramanlarını da Türk Milletine karşı hainlik yapmış olanları da bilmek ve öğrenmek zorundadır.

Dün karşılarında, Anadolu’yu onlara mezar eden Türkiye Selçuklu Devletinin şanlı Sultanları Kılıçaslanlar vardı.

Yüz küsur yıl önce de Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir Anadolu’yu işgalcilere dar ettiler.

Sürdüler çıkardılar her birini….

Konya’da 1932 yılında Alaeddin Meydanında kutlanan Cumhuriyet Bayramındaki dev afişte ne yazıyordu biliyor musunuz?

“Seni senden, seni milletinden soğutacak her telkine dikkat et! Bunda mutlak bir fesatlık vardır!”

*****

Türk Milleti, gönül kapıları ardına kadar açık sabrı geniş bir millet.

Ancak nankörlüğü unutmaz…

Nalıncı keseri gibi kendine yontanı da…

Emanete hıyanet edeni de…

Kendini arkadan vurmaya niyetleneni affetmez. Merak edenler, Türk Tarihini açar, bakar, okur…

Beş bin yıllık bir tarihe sahip Türk milleti…

Çin Denizinden, Adriyatik sahillerine kadar uzanan coğrafyada uzun ömürlü devletler kurdu. Türkiye Cumhuriyeti bu devletlerin 17.cisi olarak tarih ve dünya sahnesinde…

Milli şair, beş dönem Milletvekili, Türk Ocağının kurucusu ve ilk Genel Başkanı Mehmet Emin Yurdakul, İstanbul’un işgalinden sonra 23 Mayıs 1919’da Sultanahmet Meydanı’nda düzenlenen mitingde şöyle demişti:

“Demir ve ateş; kardeşler ben bunlarla hiçbir vatan ve ırkın öldüğünü işitmedim. Şerefli bir tarih ve medeniyete, sağlam bir fazilet ve ahlâka, zengin bir şiir ve edebiyata, dinî ve millî ananelere, ırkî ve vatanî hatıralara mâlik olan bir milletin mahvolduğunu tarih göstermiyor…”

Mehmet Emin Yurdakul’un o gün Sultanahmet meydanında anlattığı Türk Milleti hem İstiklal savaşını kazandı hem de Anadolu coğrafyasında yeni bir devlet kurmuştu Türkiye Cumhuriyeti’ni…

Cumhuriyet; adı Türkiye olan sevdamızdır bizim…

Cumhuriyetimiz bugün 102 yaşında.

Kutlu olsun…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!