Verilen metin, yazar Erol Sunat’ın “Fakirin Yanında Olamamak” başlıklı yazısından alıntılar içermektedir. Yazar, fakirler, emekliler ve asgari ücretliler gibi geçim zorluğu çeken kesimlerin yaşadığı zorlukları ve bu sorunların siyasi gündemde yeterince yer bulamamasını eleştirmektedir. Siyasilerin bu grupların yanında durma yönündeki vaatlerine rağmen, uygulamada yanlarında olmadıklarını dile getirmekte ve onların durumunun göz ardı edildiğini belirtmektedir. Ayrıca, yapılan yardımların gösteriş amacıyla yapılması ve yoksulların onurunu kırması gibi konulara dikkat çekerek, fakirlerin yaşadığı sıkıntıların derinliğini vurgulamaktadır. Metin, gerçeklerden kopukluğun ve yoksulların çaresizliğinin altını çizmektedir.
Fakir fukara, garip gureba diye özetledik fakirleri, fukaraları garipleri…
Onların yanına emeklileri ve asgari ücretlileri de kattık, işsiz kalanları, atanamayanları, iş arayıp bulamayanları, kapılardan dönenleri, cebinde dolmuş parasından gayrısı olmayanları da kattık, manzara karşısında donduk kaldık…
Araya kaynayıp gidiyor onların hali, ahvali…
Gündem de var gibiler lakin yoklar…
Gelir gibi oluyorlar gündeme, ağızlarına bir parmak bal çalınır gibi oluyor ara ara…
İşin aslı, ne refah payından ne seyyanen faslından ne enflasyon farkı şayialarından doğru düzgün bir şey var…
Biraz tevatür, biraz rivayet…
Varması gereken yerlere ulaşmıyor, araya kaynayıp gidiyor onca yakınma onca şikâyet…
En acil tarafından yanında durulması, dertlerine neşter vurulması gerekenlerin yanında duran kimse gördünüz mü?
Yanlarında duran da yok…
Haliniz nedir diyen soran da…
*****
Bizim en öncelikli işimiz fakirin fukaranın, garibin gurebanın yanında durmak diyordu siyasilerimiz, büyüklerimiz fakirler hakkında konuşanlarımız, kürsüleri parçalayanlarımız…
Neredeler?
Nereye gittiler?
Nerelere kayboldular?
Telefonum 7/24 açık demiyorlar mıydı?
Kapım ardına kadar açık diyenler de onlar değil miydi?
Ne diyordu rahmetli Neşet Ertaş?
“Neredesin sen?”
Artık bulunamayanlar onlar…
Yanlarına varılamayanlar…
Telefonlarına erişim sağlanamayanlar…
Yanınızda durmak isterdik ama…
Yanınızda bulunmak istedik ancak…
En kısa zamanda desek de olmuyor bir türlü diye haber gönderenler, uzaktan el sallayanlar, görüşeceğiz, buluşacağız inşallah diyenler onlar…
*****
Fakirin olduğu yerde olmayı, durmayı unuttuk…
Fakirin olduğu yerde neden değiliz sorusunun cevabı da yok…
Göstere göstere yapılan yardımların fakir fukarayı rencide edeceğini, kalbini kıracağını bilmiyor olamayız…
Bazı kardeşlerimiz, yaptıkları yardımların sadece Rabbimiz tarafından bilinmesine razı değiller.
İstiyorlar ki, duymayan kalmasın…
Basın gelsin, yazsın, çizsin, haber yapılsın, haber yayılsın, paylaşımlar coşsun, beğeniler ve yorumlar yağsın…Yardım eden zevkten dört köşe olsun…
Hani sağ elin yardım ettiğini sol el görmeyecekti…
Bu benzeri laflar ve ikazlar, muhatabınızı üzüyor, küstürüyor.
Ne var bunda diyor.
Ölmüş anamızın babamızın hayrına yardım etmeye kalktık bin pişman olduk.
Adam diyor ki…
Yok, erzak poşetlerinin olduğu kamyona çıkmışım…
Yok, poşetleri verirken poz vermişim.
Yok bu yaptıklarımı paylaşmışım.
Anlayacağınız isyanlarda…
Sessiz sedasız kimseler görmeden duymadan da yapılamaz mıydı bu yardımlar?
Yapılamıyor demek ki…
Aile boyu övünme fırsatımız kalmıyor olacak ki, fakir fukaranın yanında durmak meselesini tersinden okumak gibi bir yanlışlığın içinde olmaktan kendimizi alamıyoruz…
*****
Fakire fukaraya yardım etmek yardımcı olmak hassas bir konu. İnsanların kalbini incitmeyen bir inceliği, bir nezaketi olmalı…
Maalesef bu incelik sizlere ömür…
Tepeden bakanlar, böbürlenenler ve kendini üstün görenler çok daha değişik bir perspektiften bakıyorlar…
Zengin ve fakir arasındaki uçurumun derinliği karşısında şaşkınlıktan neredeyse küçük dilini yutanları dinlemek isteyen yok…
O denli yoğunuz ki…
Fakire, emekliye, asgari ücretliye sıra gelmiyor.
Bu insanlar bu parayla geçinebilir mi sorusu meydanın tam ortasında cevap bekliyor.
O soru ki…
Çöl sıcaklarını gördü, tayfunları boraları kasırgaları gördü, yarın bir gün yağmuru, doluyu, tipiyi, dondurucu soğukları da görecek…Ekim’i, Kasım’ı, Aralık’ı, yeni yılın ilk ayı olan Ocak ayını da görecek…
O sorunun sahipleri o güne kadar ne yapacak, nasıl ayakta duracak, hangi kapıyı çalacak, kime varacak, kimi arayacak?
Mesele fakirin yanında durabilmek…
Fakirin yanında durmak konusunda çok sözler verildi…
Vaatlerin sayısı konusunda fakir fukara çetele tutamadı…
O kadar çoktu ki…
Neredeyse bir gökteki yıldızlar kaldı, getirip de önlerine konulmayan…
Fakir kalmayacak dendi…
Sizden daha önemli bir derdimiz yok dendi…
Fakir fukara, bu laflara inandı güvendi…
Ne mi oldu?
Gözleri yolda, gelecekler, yanımda duracaklar, yanımda olacaklar diye hâlâ bekliyor…
*****
Sokaktan haberi olmayanlar, olup da yokmuş gibi görünenler az değil…
Fakir mi var?
Ne fakiri?
Hani nerde fakir?
Ben neden göremiyorum?
Bana neden hiç rastlamadı?
Yok canım daha neler?
Bu devirde fakir mi kaldı?
İnanmayan marketlere baksın…
Kişi başına düşen bilmem kaç bin dolar…
Fakirin fukaranın, garibin gurebanın emeklinin asgari ücretlinin aylığı bin dolar oldu da haberleri mi yok?
Gerçeklerden kopmak böyle bir şey…
Biz bu yakadayken, yanımızda durması ve olması gerekenler öte yakada, karşı yakadaysalar ne olur?
Sadece karşıdan karşıya gördüm seni diye el sallanır.
Yaşanan da bir yerde öyle bir şey…
Gördüm seni, haberim var, haberim oldu, farkındayız tabi, geçen el sallamadım mı?
Fakirin, fukaranın emeklinin, asgari ücretlinin yanında durulsa zaten ayan beyan her şey görülecek.
Düğümler, kördüğümler çözülecek…
Mesele durmakta…
Bu mesele, rahmetli Müslüm Babanın dediği gibi, “Bu benim meselem derin meselem / Ezelden ebede giden meselem”
*****
Fakirin olduğu yerde yoksan…
Olmuyorsan, bulunmuyorsan…
Fakirin inleyişine, feryadına, ıstırabına kulaklarını tıkıyorsan…
Fakirin bulunmadığı…
Fakire rastlanmayan…
Mekanları turluyorsan, ne bileceksin fakiri, fakirin olduğu yeri?
Memleketin neresinde ne sıkıntı var sormuyorsan, öğrenmiyorsan, kiradan, barınma denen yıkımdan, borçtan-harçtan, doğalgaz-elektrik-su faturalarından, kredi kartı çıkmazından, çarşıdan pazardan, sokaktan, bir ekmeğin kaç lira olduğundan, bir simidin bir çayın kaç liraya fırladığından bihabersen, sen o fakirin olduğu yerde yoksun…