mehmet-edio-oren
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türk ot yemez, et yer

Türk ot yemez, et yer

featured
0
Paylaş

Makale, Mehmet Edip Ören tarafından kaleme alınan ve Türkiye’nin mevcut ekonomik ve politik sorunlarını ele alan bir görüş yazısıdır. Yazar, özellikle Türkiye’de gıda enflasyonunun yüksekliğini ve et gibi protein kaynaklarına ulaşımın Avrupalı muadillerine göre çok daha pahalı olmasını karşılaştırmaktadır. Makale, Türklerin tarihsel olarak ete dayalı bir beslenme biçimine sahip olduğunu vurgularken, güncel ekonomik sıkıntıların ve yanlış politikaların insanları protein mahrumu bıraktığını savunmaktadır. Ayrıca, yazar Türkiye’nin yaşadığı sorunların arkasında dış güçlerin ve yerli işbirlikçilerin ihanetinin olduğunu iddia ederek, kaliteli genç iş gücünün yurt dışına göç etmesine dikkat çekmektedir. Son olarak, metin, asgari ücret artışının çözüm olmayacağını belirtip, mevcut siyasi ortamdaki ittifakları değerlendirerek Türk milliyetçilerinin birleştirici bir lider etrafında toplanması gerektiğini öne sürerek sonlanmaktadır.

 

Bugün ayın ondördü, Memleketin başına bu çorapları kim ördü? Ördüyse yârim ördü, ay karanlık kim gördü… Maalesef görenler gördü. Onlardan biri de naçizane benim. Bir merhabamızı çakalım “Türkiye birden büyüktür” hatırlatıp, anlatma seferine çıkalım…

En yüksek enflasyon gıdada… Biz üretip, ihraç dahi ederken, en pahalı şekilde elde eden, aslında edemeyip yiyemeyen de biziz… Avrupalı eti 7€ ya tıka basa yerken bizler bu kadar ithalata rağmen 20€ ya yiyemiyoruz. Onlarda asgari ücret, çalışanların %3-5’i seviyesinde, reel ücretleri ise bizim 4-5 katımız olmasına rağmen, niye misli misli paralar ödemek zorunda kalıyoruz? Dünya’da Ramazan canlı yayınları için gittiğim Kosova ve Bosna-Hersek seyahatlerimde, iftar yemeği olmasına ve çok acıkmış olmamıza rağmen gelen eti zor bitirmiştim. İnanın, Türkiye’deki üç porsiyona bedellerdi…Türk gibi güçlü” sözünün nereden geldiğini anlamak için eskilerin beslenme sistemini incelemek yeterlidir… Sadece, Saray Başpehlivanı Kel Aliço ve çırağı Adalı Halil başpehlivanların ne yediklerini inceleyin yeter… Merhaba Dünya Programının, Başkurdistanlı yardımcı sunucularından Aygül Hisamova’nın dediği gibi “Türk ot yemez, et yer” Evet Türkler, güç ve acı kuvvetlerini ota değil (Ekmeğe) ete borçludurlar. Koca Yusuf’lar, Hergeleci İbrahim’ler, Kurtdereliler, Çolak Mümin ‘ler vs vs hep bu beslenme ile cihanı dize getirmiştir… Avrupalı dış güçler ve de yerli işbirlikçiler bu yüzden ete ulaşmamızı, bir dizi ihanetler eşliğinde, sağlamışlardır… Sırım gibi olması gereken insanlarımız, protein mahrumu olarak ekmeğe, bulgura, makarnaya bağlı bir şekilde, karnı şiş kısa tıknaz, boş çuval misali bir duruma evrildi. Hatırlayın… Avrupa, bundan 20-30 sene önce yaşlı nüfusun artışına, genç nüfusun azalışına panikledi. Türkiye o zamanlar çok dinamik genç bir yapıya sahipti. Her türlü üretim patlaması yapacak altyapıya sahipti. Okumuş, kalifiye iş gücünün çokluğu ise, muasır seviyeyi yakalamamızın teminatı gibi duruyordu… İşte bu ortamda, dile getirdiler. Türkiye AB üyesi olursa lider konuma gelebilir, dinamik genç nüfus bütün Avrupa’yı işgal edebilir. Su uyur düşman uyumaz, bunun gereği beşinci kol olarak yapıldı, yerli işbirlikçi sıkıntısı da çekilmedi. İşte bu sebeple, kaliteli gıdaya, ete süte peynire ulaşamıyoruz… İşte bu yüzden, işsizlik (TÜİK’e göre) %8,5 iken genç işsizlik %15-16’larda, bilmem anlatabildim mi… Özet olarak, dış güçler ve yerli işbirlikçiler, hakikaten uçacağımız, üretim ve sanayi devrimleri yapacağımız zamanları elimizden aldılar. Taşı sıksa suyunu çıkaracak, ilmi sınır tanımayan gençlerimiz senelerce atama beklediler ama gene de olmadı, evlerinden çıkacak maddiyatları bile olamadı… İhanetin boyutunu anlayabildiniz mi… Çemberi bir şekilde yırtan donanımlı kalite genç nüfusta soluğu dışarda aldı. Bunun neticesi, Amerika-Kanada-Avrupa gibi yerlerde hatırı sayılı bir diaspora oluştu… Halide Edip’in umduğu gibi Amerikan mandasını kabul etseydik, bir genel Vali atasalardı, çekinir bu kadarını yapamazdı…

 

Gelelim, bu işin alt basamağına. Asgari ücretin tespiti, bu ülkede hiçbir şeye çözüm olmaz. Yüz bin lira bile yapsanız ele geçmeden, bir öncekinin gerisine düşer. Maaşa zam gelmesin ama ekmek onbeş lira kalsın. Maaşa %100 zam yapın, ekmek otuz liraya çıksın, ne anladım bu işten… Çözüm belli üretim patlaması, ama bilinçli olarak uygulanmayan tek şey de o … Hala kaliteli genç nüfusumuz var. Hala, atıl hale getirilmiş ama potansiyel beyin gücümüz var, banker Bilo’nun anlayacağı şekilde söyleyecek olursak, un var yağ var şeker var ama helva yapacak kimse yok…

Finale gelmişiz… DEM- CHP sahte flörtü, MHP-DEM-AKP gerçek aşkına dönüşmek üzere… Üçünün de birbirlerine ihtiyacı var… Türkiye’nin ne olacağı, nasıl bir bataklığa düşeceği DEM Parti’nin umurunda değil. Yeter ki bu hengameden bir iki şey kapabilelim. Sevr ortamına sürüklenmemiz her üçünün de işine geliyor gibi… Vücut panzehrini, antikorlarını harekete geçirdi. Yapılan anketler de ZAFER, İYİ, Anahtar, lider kadrosu hariç MHP, BBP vs. %20’nin çok üstünde. AKP, CHP içindekiler de hesap edildiğinde, anketçilerin tırpanı da devre dışı kalırsa, Türk Milliyetçileri birinci partidir. İhtiyaç olan tek şey, birleştirici bir liderdir. Bu nasıl olacak, ben de bilmiyorum. Durumu ülke şartlarından soyutlayamayız. Bir Kızılderili atasözü ne der, “Burada herkes şef, Kızılderili yok” Tek çare, şefi tek, Kızılderili’yi çok yapmaktan geçiyor… Son lafı şöyleyi sıvışacağım… Çalışanların Milli hasıladan aldıkları pay, Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine gelmiş. Gerisi laf- ü güzaf…

Hepiniz Yaradan’a emanet olun. Hoşça kalınız…

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.