Gencehan Tunay
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Türkiye’de Çifte Göç Kıskacı ve Demografik İşgal

Türkiye’de Çifte Göç Kıskacı ve Demografik İşgal

featured
0
Paylaş

Gencehan Tunay tarafından kaleme alınan bu metin, Türkiye’nin aynı anda hem yoğun göç alan hem de dışarıya nitelikli nüfus gönderen bir ülke konumuna gelmesini mercek altına almaktadır. Yazar, bu çift taraflı hareketliliği basit bir nüfus değişimi değil, ülkenin geleceğini tehdit eden bir demografik işgal ve Türksüzleştirme süreci olarak nitelendirir. Mevcut siyasi iktidarın ekonomi, hukuk ve sosyal alanlardaki uygulamalarının beyin göçünü tetiklediği, buna karşılık kontrolsüz sığınmacı akınlarının toplumsal yapıyı bozduğu savunulmaktadır. Toplumun derin bir ekonomik dar boğaz ve adalet sistemine duyulan güvensizlik nedeniyle bir çöküşe sürüklendiği vurgulanmaktadır. Sonuç olarak yazar, bu tablonun Türkiye’nin milli varlığını ve devlet bütünlüğünü doğrudan tehdit eden hayati bir mesele olduğu uyarısında bulunur.

 

Birleşmiş Milletler Nüfus Bölümü, Dünya Bankası ve Uluslararası Göç Örgütü tarafından derlenen güncel veriler, küresel göçün artık geçici değil, kalıcı bir olgu hâline geldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu verilerde Türkiye’nin, dünyada en çok göç veren ülkeler arasında 7’nci sırada yer alması, karşı karşıya olduğumuz tablonun ciddiyetini gözler önüne sermektedir.

Türkiye bugün tarihsel olarak nadir görülen, son derece kırılgan bir süreçten geçmektedir. Yaklaşık 20 milyona yakın göç alan ülkemiz, aynı zamanda 7,5 milyon vatandaşını yurt dışına göndermiş, böylece hem göç alan hem de yoğun biçimde göç veren ülkeler arasına girmiştir. Bu durum sıradan bir nüfus hareketi değil, doğrudan toplumsal ve demografik bir tehdit anlamına gelmektedir.

Çifte yönlü bu göç baskısı, Türkiye’nin demografik gücünü zayıflatmakta; ülkeyi üretken nüfusunu kaybeden, sosyal dengeleri bozulan ve geleceği risk altına giren bir yapıya sürüklemektedir. Kontrolsüz biçimde göç alan, buna karşılık nitelikli insan gücünü hızla kaybeden bir ülkenin uzun vadede güçlü kalması mümkün değildir.

Bu sürecin temel nedenlerinden biri, AKP iktidarının uyguladığı politikalardır. Kontrolsüz göç politikaları ve göçe neden olan ekonomik, hukuki ve sosyal koşullar sonucunda Türkiye, adım adım Türksüzleştirilme sürecine doğru ilerlemektedir. Yirmi üç yıllık iktidar döneminde izlenen politikalarla ülke, demografik bir işgale açık hâle getirilmiş; terörle pazarlık kapıları aralanmış; gelecekte ülkeye değer katacak gençler ve nitelikli insan kaynağı yurt dışına gitmek zorunda bırakılmıştır.

Ülkede kalan vatandaşlar ise adalet ve hukuk sistemine duyulan güvenin zayıfladığı, ekonomik dar boğazın derinleştiği, yoksulluk ve yolsuzluğun arttığı, baskı ve gözdağının yaygınlaştığı bir toplumsal iklimin içine itilmiştir. Uyuşturucu, sanal kumar ve benzeri sosyal çöküntü unsurları yaygınlaşırken, toplum teslimiyetçi bir anlayışa zorlanmıştır.

Sonuç olarak; vatansever halk, bu ağır koşullar altında hem ekonomik hem de sosyal olarak etkisizleştirilmiş, ülkenin geleceğine dair söz söyleme gücünden uzaklaştırılmıştır.

Türkiye’nin karşı karşıya olduğu göç ve demografi sorunu, yalnızca bir nüfus meselesi değil; doğrudan milli varlık, toplumsal bütünlük ve devletin geleceği meselesidir. Bu gerçek görülmeden atılacak her adım, ülkeyi daha derin ve telafisi zor bir çıkmaza sürüklemeye devam edecektir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!