Mehmet Edip Ören
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Siyasette kimler kimlerle?

Siyasette kimler kimlerle?

0
Paylaş

Mehmet Edip Ören bugünkü yazısında Türkiye’deki güncel siyasi gelişmelere ve ittifaklara yönelik eleştirel bir bakış açısı sunmaktadır. Yazar, siyasi partiler arasındaki ittifakları eleştirmekte, anayasa değişikliği girişimlerinin altında yatan gerçek amaçlardan şüphe duyduğunu ifade etmekte ve Türkiye’nin milli ve manevi değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışıldığına inanmaktadır. Ayrıca, yazar “torba yangınlar” olarak adlandırdığı yangınların arkasında da çeşitli çıkar ilişkileri olduğunu öne sürmektedir. Metin, genel olarak bir tehlike algısı ve bu gidişata karşı bir uyanış çağrısı içermektedir.

 

Bir Meksikalı ne yapar? Cevap: uyur… İki Meksikalı ne yapar? Cevap: Adam soyar… Üç Meksikalı ne yapar? Cevap: biri uyur, ikisi adam soyar… Dört Meksikalı ne yapar? Cevap:  ihtilal yapar… Beş Meksikalı ne yapar? Cevap: biri uyur, dördü ihtilal yapar… Bu böylece sürüp gider… Bu Meksikalılar nereden çıktı diyebilirsiniz… Söyleyeyim… Daha doğrusu bir bilmece de ben sorayım… Bir Ermeni, bir Gürcü birleşirse, ne olur… Her şeyi de hazır lop beklemeyin, en azından bir beyin jimnastiği yapın. Benimle de paylaşırsanız memnun olurum. Aklıma takıldı nasıl takıldı kel alaka bir durum anlayamadım. Hepinize merhabalar olsun. Türkiye birden büyüktür…

Herkes biliyor ki, tavşanın suyunun suyu haline gelen baş çulu mevzusu, beklenenden fazla seçim kazandırdı… Bu olay dikkate alınarak başka bir sembol üzerinden yeni neticelere gitme ihtiyacı oluştu. İşte “Ümmetkavramı buradan çıktı. Aynı zamanda, “Türklükolgusundan uzaklaşılacak olması ikinci ama, esas gizli bir isteğe daha hizmet edecek… Yani, bir zamanlar telaffuz edilen  “Anadolu Federe İslam Devleti”nin altyapısı oluşturularak, tepkiler not alınıyor… Gözle görünür hale gelen bu tehlikeyi önlemenin bir ve tek yolu da İslam’dan rahatsız olmayan ve de benimseyen, Türklük şuurunun harekete geçirilmesidir… “Tanrı Dağ’ı kadar Türk, Hira Dağ’ı kadar Müslümanız” rehberinin yüreğimizdeki tozlarını hızla üflememiz gerekiyor… Ümit Hoca, Musavvat Başkan… Kaybedecek vaktimiz, eyleşecek zamanımız yok… Hadi…hadi… Sıkıntı tepedeki platformdan, oradaki istihdamdan  kaynaklanıyorsa, Eş Başkanlık ne güne duruyor… Yıkın artık bentleri, sular kendini aşsın, çağlayıp akalım. Önümüzde ne kadar pislik varsa alıp denize dökelim. Bu Ülkenin,  manevi bir Dokuz Eylül’e daha ihtiyacı var…

Kimler Kimlerle” diye haykıran birilerinin sesi halâ kulaklarınızda çınlıyor mu? Nasıl çınlamasın dediğinizi duyar gibiyim. Peki bu sefer sizler karşı tepki olarak “Kimler kimlerle” deme ihtiyacı hissediyor musunuz? Şahsen ben hissediyorum. Tabloya bakar mısınız… MHP, DEM, Hüda-Par, AKP, BBP, DSP   ne düşünüyorsunuz. Hepsinin yerli ve milli oluşları, sonuna kadar Kemalist (!!!) duruşları mutlaka dikkatlerinizden kaçmamıştır… O zaman hep birlikte koroyu oluşturalım… “Kimleeeeeer, Kimleeeeeeerle” oh be biraz rahatladım… Bunları yazdıktan sonra akla gelen ilk soru şu olur… “Acaba bu adamlar bir gün içinde aktan, karaya geçtiklerinden haberdar değiller mi? Bundan herhangi bir rahatsızlık hissediyorlar mı?”  Cevap: kesinlikle hayır. Çünkü biliyorlar ki hiçbiri kendi fikirleri değil, onlarda görevlerinin gereğini yapıyorlar…

Bir Anayasa değişikliği lafı söylenip duruyor. Herkes, Askeri Anayasa olgusunun arkasına sığınıyor. Bahsi geçen askeri anayasanın, büyük kısmı değişti. Geriye az bir madde kaldı. Sürekli adı geçen bu kısmında neleri değişecek? Spor olsun diye bu kadar yaygara koparılmayacağına göre hangi maddeler değişiklik yoğunluğundalar. Kimse çıkıp, erkekçe bir şeyler demiyor. Ama herkesten katılım bekliyorlar. İşin içinde suça ortaklık olunca bilin ki hayırlı şeyler düşünülmüyor demektir. Burada en karlı Parti DEM. Gün bu gün ne koparırsam kâr modundalar. İsteklerimizin tamamı karşılanırsa RT bir daha seçilsin,  umurumuzda değil düşüncesindeler… Çok üzülerek söylüyorum ki, yokluk zamanlarında bile yedi düvelin alt edemediği, Milletimiz, eşkıyaya boyun eğdirilmiştir. Çapulcu sıfatını bile layık olmayacak kimseler, galibiyetin mümessili davranışları sergilemiştir. Bese Hozat adlı kaltak, o tiyatro alanından, bizlere talimatlar yağdırmıştır. T.C.’nin bütün unsurları, milletvekilleri, gazeteciler, istihbarat görevlileri vs vs, ayaklarına çağrılmış ve de silahlar teslim edilmemiş, yakılmıştır. Yer, mekân ve davranışlar konusunda birçok şifre var ama planım bunlara girmek değil…Ağacın devrilmesine son bir iki balta darbesi kalmıştır. Kurban hüzünle, yanındaki ağaca son sözlerini söyler… Baltaya diyeceğim yok, işini yapıyor da , sapı benden, ağırıma giden O, der. Bu durumda da benzer olay var. Eyyyy MHP’liler, Ülkücüler… Bu Memleketin yıkılışında, baltanın sapı olmayın. Sağlanan işler, menfaatler, ülkenin varlığıyla geçerlidir. Ülke yoksa hepsi sıfırdır. Artık uyanmak elzem oldu. Yetti yahu, üstünüzdeki, uyuşukluğu, ölü toprağını atın gari

Finali yangınlarla yapacağım… Bir yazımda “Torba yangınlar” demiştim. Torba kanun gibi içine ne atarsan at.  Şimdi daha emin olmaya başladım. Sanki birileri, madeni olan, otel yapmayı düşünen, arsa oluşturan, yol açma ile uğraşan, tarla genişleten vs vs herkese bir defalık göz yumulacak sözü mü verildi? Herkes torba yangınlara bir iki şey atıyor…Allah kastı olanların belasını versin, sülalelerini kurutsun… Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, bir ağaç için Yalova’daki köşkü kaydırmasına bakın, bir de bu talan sisteminin yeşile bakışına… “Yarın kıyamet kopacağını bilseniz, elinizdeki fidanı dikin” sözü, “Yarın kıyamet kopacağını bilseniz, siz önceden etrafı yakıp yıkıp cehenneme çevirin” ne evrildi.

Hepiniz Yaradan’a emanet olun. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!