Yazar, motosiklet sürücüleri ve motokuryelerin trafik kurallarından muaf olup olmadığına dair yazarın şüphesini dile getirmektedir. Yazar, bu sürücülerin kaldırım, ters yol, orta refüj ve yaya yolu gibi yerleri serbestçe kullanma haklarının nereden geldiğini sorgulamaktadır. Ayrıca, trafik ışıklarına uymama durumlarının da bir zorunluluk mu olduğunu merak etmektedir. Yazı, bu konunun yanı sıra, genel olarak Türkiye’de yaşanan toplumsal ve ahlaki yozlaşmaya dikkat çekmektedir. Yazar, kanunlara saygısızlığın ve başkalarının haklarına tecavüz etmenin “uyanıklık” veya “akıllılık” olarak görüldüğünü belirtmektedir. Bu durumun, motosiklet sürücülerinin trafik kurallarını hiçe saymasına benzer bir zihniyet olduğunu ima etmektedir. Metinde, bu tür konularda radikal önlemler alınmazsa ileride telafisi mümkün olmayan durumlarla karşılaşılabileceği vurgulanmaktadır.
Geçen haftadan başlayan seriyi birkaç yazı devam ettirmek istiyorum. Bir nevi; TRT’nin 1970’ler de yaptığı “Beş Dakika” eğitici yapımlarını yazısal hale sokmak istedim… Cep telefonlarını, araç sürerken kullanmak yasak. Uygulamada pek geçerliliği yok, herkes istediği kadar oynuyor ama genelde yasak olması iyi. Gelelim yayaların durumuna. Onlara da yürürken kullanmak yasaklanmalı. İnanın yolda, cep telefonlarıyla uğraşan kimselere çarpmamak için cambazlık yapıyoruz. Büyük şehirlerde, işlek caddelerde yürümek sırf bu yüzden çile halini aldı… Hepinize merhabalar olsun. Türkiye birden büyüktür…
Bugün biraz potpuri yapalım diyeceğim amma, Karadeniz Bozkurtu Fehmi Aygün kardeşim kızar, onun için çeşitleme diyelim… Türkiye’nin şu anki arabesk görüntüsünde, bütün değerler birbirine karışmış ve yozlaşmış durumda. Kanunlara saygısızlık, başkalarının hakkına el uzatmak veya gasp etmek, akıllılık veya uyanıklık olarak kabul ediliyor. Mesela yolun açılmasını bekleyen araç kuyruğundakileri enayi, akılsız gibi görüp sağ banketten herkesin önüne geçmek “Ne Akıllıyım veya uyanığım” olarak kabul ediliyor…
Çok merak ettiğim bir şey var. Cevabını da henüz almış değilim… Motosiklet sürücüleri, bilhassa motokuryeler, trafik kurallarından muaf mı? Kaldırım, ters yol, orta refüj, yaya yolu dahil her yerden gitme serbestlikleri nereden geliyor. Trafik ışıklarına uymama mecburiyetleri mi var. Bu ve bu gibi konuda radikal tedbirler alınmaz ise, ilerde telafisi mümkün olmayan durumlarla karşılaşabiliriz…
Yıllar önce, gençlik yıllarımda, İtalya’ya gönderdiğimiz, zeytinyağların da makina yağı bulundu. O zamandan bu zamana ne değişti derseniz, hiçbir şey diyebiliriz. İade edilmeyen malımız yok gibi. Burada bazı durumlar belirginleşiyor… En son Fransa, normalin çok üstünde kanserojen madde ihtiva ettiği için zeytinyağlarımızı iade ediliyor. Peki bu mallar ihraç edilirken, kontrol işlemi yapılmıyor mu? Ülkenin marka değerinin düşmesine niye seyirci kalınıyor. Acaba bu konuda da Türkiye’yi batırmakla görevli, vazifeli kimseler var da onlar mı etkili oluyor?
Bilhassa kurak geçen yaz aylarında duyarsınız. Bazı kanallarda görüntülü de yayımlanır… Yağmur dualarından bahsediyorum. Peki, hiç aklınıza gelmez mi… Niye orman yangınlarında bu yol denenmez? Tarım ve Orman Bakamayanımız, 700 civarı yangından sadece Bilecik’te çıkanın, yağmur sayesinde söndüğünü açıkladı. Mikail Hazretleri, mutlaka ki, Allah’ın emriyle yağmuru yağdırdı. Peki niye yüksek maaşlı, 3600 ek göstergeli imamlarımız cemaati de peşine takarak dualara çıkmaz, Cenab-ı Allah’ın acımasına ve de rahmeti yağdırmasına vesile olmazlar…
Her gün yeni bir kaset sosyal medyada dolaşıma girdikçe MHP’den; 13-14 yaşlarından beri yuvam olan yerden, ayrıldığıma şükrediyorum. Ca-Ce’nin kimlere hizmet ettiği belli de bugün beyaz yarın kara dediğinde ayakta alkışlayanlara ne demeli? Milletvekilliği veya ufak bir menfaat için her şeye gözlerini kapatanlarla asla bir araya gelinmez. Düşünün, ilerde bir kurtuluş savaşına daha girmeye mecbur kalsak, bu adamlara (!!!) güvenebilir misiniz, onlara arkanızı dönebilir misiniz? Ca-Ce yarın çıksa, alayının birinci derece akrabalarının halini hatırını sorsa, eminim ki ayakta ve çılgınca alkışlanır… İşte bu yüzden “Bütün Türkler Bir Ordu” Projemden bunları siliyorum…Geriye Ana gövde olarak, İYİ ve Zafer kalıyor... Meral Akşener’den sonra İYİ Parti istediğimiz yola girdi. Ümit Hoca’dan zaten hiç şüphe bile etmedik, emin adımlarla kutlu yürüyüşünü sürdürüyor… Gene, bu sefer oranlayarak ifşa edeceğim. Yarın seçim olsa oyum Zafer Parti’sine. Beyninin %49’u İYİ Parti’de, %51’i Zafer’de… İşte bu yüzden, kimseyi ikilemde bırakmayın. Masaları birleştirin. Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır. Bir de Ağır bir Ali’miz var, onu da alın, davet edin, öbürlerini bizler, zaten sandıkta ana gövdeye katar, hallederiz…
Hepinizi yarına eksiksiz bekliyorum. İmzayla değil, isim okunarak yoklamamız var, biline… Allah’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…