Havuz medyası, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu kızı ve damadı ile vurmaya çalıştılar.
Şunu peşinen söyleyeyim ki, ben her türlü yolsuzluğun, haksızlığın, kul hakkı yemenin ve kazancın karşısındayım ve karşısında olmaya da devam edeceğim.
Alın terinin ve helal kazancın tadı ve onurundan yanayım.
Havuz medyasının iddiasına göre; Kılıçdaroğlu’nun kızı ve damadı İstanbul’da çok pahalı bir rezidanstan iki ev satın almışlar. Bu evler, öylesine pahalı imişler ki, memur maaşı ile alınamazmış. Kızı ile damadı bu evleri nasıl almışlarmış?
Oysa ki, Kılıçdaroğlu’nun hem damadı hem de kızı ilgili Cumhuriyet Savcılığına giderek kendilerini şikâyet etmişler. “Hakkımızda yolsuzluk ve haksız kazanç iddiaları var. Lütfen bizi araştırın!”
Bu, haysiyetli ve onurlu bir erdemin sonucudur.
İş bununla da kalmadı. Kemal Kılıçdaroğlu TV’lere çıkıp, “Ben kızıma kul hakkını öğrettim. Alın terinin kutsallığını öğrettim. Haram yememeyi öğrettim.” Diyerek muhataplarına ağır bir hakarette de bulundu.
Bununla da kalmadı. TBMM’ne: “Benim ve kızımın hakkında asılsız iddialar var. Bunlar araştırılsın.” Diye bir de önerge verdi.
TBMM bu önergeyi işleme koyar ya da koymaz. Çünkü emsal teşkil edebilir. Birilerinin rahatını ve huzurunu bozabilir. Yüzünü kızartabilir.
Bana göre Kılıçdaroğlu ve kızının bu davranışı alkışlanacak bir erdemdir. Siyasetçilerin etik, şeffaf olmalarına çarpıcı bir örnektir.
Siyasiler, sistemin bozukluğundan dolayı zaman zaman bu tür iddia ve isnatlara maruz kalmaktadırlar. Ama kaç siyasetçimiz, “Benim hakkımda bir iddia ve isnat var. Lütfen bunu araştırın diye kendini savcıya İHBAR edebilir ya da TBMM ne beni araştırın diye önerge verebilir?”
Umarım bu davranış, hakkında yakışıksız iddia ve itham olan diğer kamu görevlilerine ve siyasetçilerimize de örnek olur.
Bütün bunlar, Yasama organını oluşturan vekillerin Milli İradenin gerçek sahibi olan millet tarafından seçilmemesinden kaynaklanmaktadır.
Yürürlükte olan seçim sistemine göre vekilleri HALK değil Genel Başkanlar seçtiği için vekiller, halka karşı bir sorumluluk taşımamaktalar.
Vekilimi ben seçsem, onu ben de denetlerim. Bana rağmen belirlenen vekil adaylarını ben, sandığa atmak zorunda kalmaktayım. Bunun adına nasıl demokrasi. Buna nasıl “Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir” denilebiliyor?
Hayret!
Siyasilerimiz hukuktan ve yargıdan asla korkmamalıdırlar. Onurlu ve erdemli Türk yargıçları kararlarını, “Yüce Türk milleti adına” verirler.
Yakın tarihimiz de MHP’li Koray AYDIN yargılandı. Kıyamet mi koptu? 11-0 gibi rekor bir oyla BERAAT edip AKLANDI. Sayın vekillerimiz, DOKUNULMAZLIK zırhının ağırlığından da derhal kurtarılmalıdırlar.
Sarımsak yemeyenler, neden ağızlarının kokmasından korkarlar?
Esen kalınız.
nazim-peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı