Müyesser Yıldız’ın yazısı, Papa 14. Leo’nun Türkiye’ye yapacağı ziyaret ve bu ziyaretin ardındaki jeopolitik ve dini çıkarımlar üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu ziyaretin resmi davetlisinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil, Fener Rum Patriği Bartholomeos olduğu, ana sebebinin ise Hristiyanlık tarihindeki önemli Birinci İznik Konsili’nin 1700. yıldönümü olduğu belirtilmektedir. Metinler, Patrik Bartholomeos’un “Konstantinopol Ekümenik Patriği” unvanını kullanma çabalarına ve Patrikliğin Lozan Antlaşması sınırlarını aşan faaliyetlerine dikkat çekmektedir. Ayrıca, Hatay ve Adana gibi bölgelerde yeni bir Ortodoks Patrikliği kurulması kararı ile Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması tartışmaları gibi gelişmelerin, Türkiye’nin egemenliğini zayıflatma potansiyeli taşıyan dış destekli girişimler olarak ele alındığı görülmektedir. Genel olarak, yazılar Papa’nın ziyaretini sadece dini bir olay olarak değil, Katolik ve Ortodoks dünyasını birleştirmeye yönelik ve Türkiye’nin güvenliğine olumsuz etkileri olabilecek siyasi bir hamle olarak değerlendirmektedir.
21 Nisan’da hayatını kaybeden Papa Franciscus’nın yerine Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı seçilen Papa 14. Leo, ilk yurtdışı gezisini 27-29 Kasım tarihleri arasında Türkiye’ye yapacak.
Papa Leo Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değil, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un davetiyle gelecek. Davetin sebeb-i hikmeti, Hristiyanlık tarihinde önemli bir yeri olan Birinci İznik Konsili’nin 1700’üncü yılı olması.
Aslında bu davet Papa Franciscus’a yapılmıştı ve Konsil’in yıldönümü toplantısı da Mayıs’ta olacaktı. Ancak Franciscus hayatını kaybedince, Papa Leo vasiyet sayarak İznik’e gelmeyi kararlaştırınca, toplantı bu aya ertelendi.
Gerçek davet sahibinin Patrik Bartholomeos olduğunu nereden biliyoruz? Hem 18 Mayıs’ta yeni Papa Leo’nun göreve başlama törenine katıldıktan sonra görüştüklerinde yaptığı davet hem 30 Mayıs’taki ziyaretinde Türkiye ziyaretinin detaylarını konuşmasından.
Papa’nın, her iki görüşmede de Patrik Bartholomeos’u “Konstantinopol Ekümenik Patriği” unvanıyla ağırladığını kaydedelim.
Program başlangıçta İznik toplantısı ve İstanbul’da “Ekümenik Patrikhane”yi ziyaretti. Bunun Türkiye’de yaratacağı rahatsızlık dikkate alınarak birileri devreye girmiş olmalı ki, Papa’nın programının ilk günü Ankara’ya geliş ve Erdoğan’la görüşme şeklinde planlandı.
Birilerini “inanç turizmi canlanacak, İznik hac merkezi olacak” diye sevindiren Papa’nın ziyaretinin anlam ve önemine gelmeden önce ev sahibi Patrik Bartholomeos ve ekibinin yakın zamandaki faaliyetlerini anlatalım.

1 ASIR SONRA HATAY VE ADANA’DA NE OLDU?
Malûm, 6 Ekim İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıldönümüydü. Erdoğan yayınladığı mesajda, “kadim medeniyetimizin mirası üzerine kurulan Cumhuriyetimizi kazanımlarıyla korumak, yaşatmak, yeni başarılarla daha da güçlendirmek suretiyle geleceğe taşımak için büyük bir azimle çalışmaya devam ettiklerini” bildirdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, “Tarih hatırlatıyor; İstanbul asla teslim olmaz. Geldikleri gibi giderler” diyerek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli siyasi tartışmalara gönderme yaptı.
Erdoğan, önceki gün Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nin açılışında ise İstanbul sevdasını tekrarlarken, şu mesajları verdi:
“Özellikle İstanbul’umuzu iş bilmez, kadir kıymet bilmez, tarih ve medeniyet şuurundan yoksun kifayetsizlerin insafına terk etmiyoruz. Şunu herkes bilsin ki, bu aziz şehrin bir Fetret Devri daha yaşamasına gönlümüz asla razı değil. Bu anlayışla tüm imkânlarımızı İstanbul için seferber etmiş durumdayız. Ana muhalefet, meydanlarda içi boş slogan atarken, biz İstanbul için, 86 milyonun tamamı için koşturuyoruz.”
“Keşke iktidar ve ana muhalefet, siyasi mücadele kadar birilerinin İstanbul üzerindeki hesaplarına da dikkat kesilse” temennisinde bulunup sırasıyla son gelişmeleri aktaralım.
Fener Rum Patrikhanesi ile çok yakın işbirliği içinde olan Antakya ve Tüm Doğu Patrikliği 13 Ekim’de ülkemizde “Tarsus, Adana ve İskenderun (Hatay) Bölgesi Piskoposluğu” adı altında yeni bir patriklik kurulmasını kararlaştırdı. Bölgedeki inananların talebi üzerine kurulduğu bildirilen patrikliğe de “Halep ve Bağlı Bölgeler Psikoposluğu” adı verildi.
Bunun anlamını gazeteci-dijital yayıncı Bircan Yıldırım şöyle bir paylaşımla açıkladı:
“Atatürk’e ve Hatay’a ihanet!! Atamız Metropolitlere karşıydı!! Bölünmeye hazır olun, tarihe not bırakıyorum. Tarsus, Adana ve Hatay’da bir asır sonra Rum Ortodoks Metropolitliği kurulacak. Rum Ortodoks Patrik Vekili Archimandrite Pavlus Orduluoğlu’nun, Türkiye’nin Tarsus, Adana ve Hatay bölgelerine Metropolit olarak atanmasına karar verildi. Bu karar ile 100 yılın ardından bölgede yeniden Metropolitlik kurulmuş olacak.”
16 Ekim’de bir başka karar ise Fener Rum Patrikhanesi Sen Sinod’unda alındı; “Metropolit Hrisostomos’un isteği ve Bartholomeos’un tavsiyesi üzerine Symi Metropolitliği’ne yeni bir yardımcı psikopos seçildi”.
Symi neresi, biliyor musunuz? 1947 Paris Antlaşması uyarınca silahsızlandırılması koşuluyla İtalya’dan Yunanistan’a verilen, ama Yunanistan’ın silahlandırmaya devam ettiği Sömbeki Adası.
Lozan’a göre, Patrikhane sadece İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada’daki Rumların dini işlerinde sorumlu; ama görüldüğü gibi, bu adadaki metropolitlik Patrikhane’ye bağlı ve Patrikhane oraya atama yapıyor!..
”KONSTANTİNOPOL YENİ ROMA BAŞPİSKOPOSU”
22 Ekim Bartholomeos’un Patrik seçilmesinin 34’üncü yıldönümüydü.
Sözde Bursa Metropoliti ve Heybeliada Ruhban Okulu Müdürü iken Bartholomeos’un ABD’deki Rum Ortodokos Kilisesi Başpiskoposluğuna atadığı Elpidophoros, kutlama mesajında, “Ekümenik Patrik Bartholomeos’un 34 yıl önce Konstantinopol, Yeni Roma Başpiskoposluğu ve Ekümenik Patrikliğe seçildiğini” vurguladı.
Patrik Bartholomeos’a gelelim; geçen hafta Patrikhaneye bağlı olarak faaliyet gösteren Romanya Kilisesi ile ilgili bazı kutlamalar için bu ülkedeydi. Bir toplantıda yaptığı konuşmada, o da “Konstantinopol – Yeni Roma Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik” unvanını kullandı.
1920 TARİHLİ KİLİSELER GENELGESİ
Yine Romanya’daki bir üniversitede yaptığı konuşmada; Birinci İznik Ekümenik Konsili’nin 1700’üncü yıldönümü toplantısı konusunda, “Ortodokos Kilisesi ile Roma Katoluk Kilisesi arasındaki derinleşen ilişkinden, ortak inancın köklerini birlikte kutlamaktan, Hıristiyanlar-arası diyalog ve dünyadaki zorluklarla başa çıkma kararlılığından” söz ederken, “Ekümenik Patrikhane’nin 1920 tarihli ‘Her Yerdeki Mesih Kiliselerine’ başlıklı genelgesinden beri bu diyalog çağrısının ön saflarında yer aldığını” söyledi.
1920 denince, Fener Rum Patrikhanesi’nin milli mücadele karşıtı faaliyetleri ve Sevr hatırlanmaz mı? Peki bu genelge ne ola ki?
1918-1921 arasında Patrik Vekilliğini yürüten Dorotheos, Batılı güçlerin desteğini alarak İstanbul’un Yunanistan’a bırakılması, azınlıkların özerkliğinin tanınması ve Osmanlı yönetiminden bağımsızlaşma gibi talepleri uluslararası platformlara taşıdı. Bu amaçla da önce Angilikan Kilisesi ile ilişkilerini güçlendirmek için 1919’da kiliselerin birliğini teşvik eden bir genelge yayımlayıp, bu kiliseden destek isterken, 28 Mayıs 1919’da Canterbury Başpiskoposu’na yazdığı mektupta, Sultan’ın İstanbul’da kalmasını “Tanrı ve insanlık önünde bir suç” olarak nitelendirdi. Ayrıca İstanbul’un Türklerden alınmasını ve Ayasofya’nın restorasyonunu talep etti. Canterbury Başpiskoposu da İngiltere hükûmetine başvurduklarını ve İngiltere Kilisesinin bu konuda çabalarını sürdüreceğini bildirdi.
Patrikhane’nin Ocak 1920’de yayımladığı genelgede de “kiliseler arasındaki güvensizlik ve kini aşıp sevgi ve ortaklık” çağrısı ile “kiliseler arası temsilci değişimi, pan-Pristiyan konferanslar, öğrenci değişimi” gibi önerilerde bulunuldu.

RUHBAN OKULU ERDOĞAN VE CHP
Yunanistan Batı Trakya’daki Türk azınlığın en temel eğitim haklarını gasp ederken, emperyalistler Heybeliada Ruhban Okulu’nun Anayasa ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na aykırı özerk bir yapıda faaliyet göstermesi için bastırıyor.
Nitekim 25 Eylül’deki Erdoğan-Trump görüşmesinde, Trump hiçbir şey söylemeden Erdoğan, “Heybeliada Okulu ile ilgili orada üzerimize ne düşerse biz onu zaten yapmaya hazırız. Dönüşte de sayın Bartholomeos ile konuyu görüşme fırsatı bulacağım.” dedi. Trump da, “Çok iyi. Yardıma ihtiyaçları vardı ve ben de bunu gündeme getireceğimi söyledim.” karşılığını verdi.
Bu diyaloğun sebebi; Erdoğan’dan önce, 15 Eylül’de Beyaz Saray’da ağırlanan Patrik Bartholomeos’un bu konu ve diğer sorunlarını Trump’a anlatmış, ABD’nin de Erdoğan’la görüşme öncesi bunları Ankara’ya iletmiş olmasıydı.
Bir parantez açıp bu konularda neden CHP’yi de iğnelediğimizi belirtelim.
Erdoğan-Trump görüşmesinde Ruhban Okulu’nun gündeme gelmesi üzerine CHP’nin Dışişleri Bakanlığı’ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Namık Tan şunları yazdı:
“Heybeliada Ruhban Okulu esasen bir iç idari konu. On yıllardır ipe un serildiği için bunun Trump karşısında açılması bizim ortak ayıbımız. Herhalde muhterem Patrik Bartolomeos Erdoğan’dan önce Beyaz Saray’ı ziyaretinde Trump’la bu görüşmeyi tavsiye üzerine Türkiye’nin yararına açmış olacak. Bunun pazarlık konusu edilmeden bir an önce olumlu sonuca bağlanması gerekir.”
Tan, 21 Ekim’de de Patrik Bartholomeos’u ziyaret edip şu paylaşımı yaptı:
“Haliyle Rum Ortodoks cemaatinin sorunları ve olası çözüm yolları hakkında konuştuk. Patrik Hazretlerine özetle CHP olarak dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin Cumhuriyetimizin tüm yurttaşlarına eşit yaklaşmak ilkesine sözde değil özde bağlılığımızı bu vesileyle bir kez daha ifade etmek fırsatı buldum. Bu bağlamda Heybeliada Ruhban Okulu’nun da yeniden faaliyete açılması konusunda Anayasa ve yasalarımız çerçevesinde tümüyle olumlu ve yapıcı bir tutum benimsediğimizi yineledim. Kişisel dostluğumuz, daha önceki görevlerim dolayısıyla yıllar öncesine dayanan Patrik Bartolomeos’u ülkemizin gerçek bir değeri olarak gördüğümü de özenle eklemek isterim.”
TRUMP’A PATRİKHANE’NİN ROLÜ BÖYLE ANLATILDI
Trump-Bartholomeos görüşmesinde sadece Ruhban Okulu meselesi değil, “Ekümenik Patrikhane’nin tarihi ve rolü” de konuşulmuş.
Bartholomeos’a eşlik eden isimlerden birisinin Yunan medyasına anlattığına göre, “Trump’ın, Patrikhane hakkında çok az bilgi sahibi olduğunu bildikleri için görüşmeye bir tanıtım metniyle gitmişler”.
Trump’a anlatım aşırı ayrıntılara ve analizlere kaymaya başlayınca, Başkan Yardımcısı Vance araya girip Trump’a, “Ekümenik Patrik’in Ortodoks Kilisesi için, Papa’nın Katolik Kilisesi’’ndeki gibi bir figür olduğunu” söyleyerek, “Roma ve Konstantinopolis Hristiyanlığın iki ana direği” demiş.
Vance’in özelliklerini ekleyelim; Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasındaki diyaloğu yakından takip eden dindar bir Katolik. Ölümünden kısa bir süre önce Papa Franciscus’la son, yeni Papa Leo ile de ilk görüşen politikacı.
Bu ayrıntılara dikkat çekmemizin sebebi mi?
Birkaç gün önce Ertuğrul Özkök New York’taki Amerikan Türk Cemiyeti yıllık balosunda, gecenin en önemli konusunun Papa Leo’nun Türkiye’ye yapacağı ziyaret olduğunu, bu ziyaretin Hristiyan alemi için çok önemli sembolik bir anlam taşıdığını, çünkü İznik Konsili’nin 1700’üncü yılının anılacağını belirttikten sonra Papa Leo ile birlikte ABD Başkan Yardımcısı Vance’ın da Türkiye’ye gelmesinin tartışıldığını öğrendiğini yazıp şunu kaydetti:
“O zaman Papa’nın ziyareti hem Türkiye hem Vatikan hem bölgemiz ve hem dünya açısından daha da büyük bir önem kazanacak.”
Vance gelse de gelmese de Papa’nın ziyareti başlı başına çok önemli. Ama Türkiye için hayır mıdır şer midir, bunu da bir sonraki yazıda anlatalım.
Hristiyanlık tarihinde önemli bir yere sahip olan Birinci İznik Konsili’nin 1700’üncü yılı dolayısıyla Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo’nun 27-29 Kasım’da ülkemizi ziyareti hakkındaki dünkü yazımızdan dört noktanın altını çizelim.
Lozan’a göre, Fener Rum Patrikhanesi Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir Türk kurumu, başındaki Patrik de bir Türk vatandaşı. Ancak Patrik Bartholomeos, dünyadaki 300 milyon Ortodoks’un dini lideri olduğu iddiasıyla “ekümeniklik”ten sonra “Konstantinopol, Yeni Roma Başpiskoposluğu” unvanını kullanmaya başladı…
Vatikan da Bartholomeos’u “Konstantinopol Ekümenik Patriği” olarak görüyor…
325 yılında yapılan ve Hristiyan doktrininin şekillenmesinde önemli rol oynayan Birinci İznik Konsili’nin 1700’üncü yılı münasebetiyle yapılacak törende; “Ortodoks Kilisesi ile Roma Katolik Kilisesi arasındaki ilişkinin derinleştirilmesi ve Hristiyanlar-arası diyalog” hedefleniyor…
15 Eylül’deki Trump-Bartholomes görüşmesinde; Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasındaki diyaloğu yakından takip eden ve dindar bir Katolik olan Başkan Yardımcısı Vance, “Roma ve Konstantinopolis’in Hristiyanlığın iki ana direği” olduğunu söylüyor…
ORTAK DEKLARASYON
Öncelikle Papa 14. Leo’nun programı hakkında bilgi verelim. Vatikan’dan yapılan açıklamaya göre, 27 Kasım’da Ankara’ya gelecek. Anıtkabir’i ziyaretten sonra Erdoğan’ın yanı sıra bazı yetkililer, sivil toplum temsilcilikleri ve diplomatlarla görüşüp İstanbul’a gidecek. 28 Kasım’da burada psikoposlar ve rahiplerle yapacağı toplantının ardından helikopterle İznik’e geçerek buradaki ayine katılıp yine İstanbul’a dönecek. 29 Kasım’da ise Sultan Ahmet Camii’ni ziyaret edecek. İstanbul’daki kiliselerin liderleri ve Hristiyan cemaatiyle özel bir toplantı yapacak.
Programın en önemli kısmı şu: Fener Rum Patrikhanesi’nde Bartholomeos’la görüşecek ve ortak deklarasyon imzalayacaklar.
Papa 30 Kasım’da Lübnan’a gitmeden önce de Ermeni Kilisesi’nde ayin düzenledikten sonra “Ekümenik Patriklik”te Bartholomeos’la öğlen yemeği yiyecek.
Ez cümle, Papa da Lozan’ı çatır çatır çiğneyecek!..
OSMANLI DEVLETİ VE ATATÜRK’ÜN POLİTİKASI
İktidar “Osmanlı”cı olduğu iddiasında ya; Katolik ve Ortodoks dünyasının birleşmesi anlamında çok önemli bir adım olan Papa-Bartholomeos buluşmasına tarihi açıdan bakalım.
Osmanlı Devleti, özellikle Fatih Sultan Mehmet, Ortodoksları Fener Rum Kilisesi çatısı altında toplayıp Roma’ya karşı patrikhaneyi destekledi. Yani Hristiyan dünyasını bölme politikası izlendi.
Gerek Erdoğan gerekse Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Patrikhane’nin tüm faaliyetlerini “dini işler” sayıyor, ama gelin bir de emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu’nun 19 Eylül’de Yeniçağ Gazetesi’nde yayımlanan yazısını okuyalım.
Kuloğlu öncelikle şunları vurguladı:
“Buradaki kritik konu; ziyaretin, Katolik Kilisesi ile Ortodoks dünyası arasında ekümenik bir dayanışma ve diyalog fırsatı olarak da görülmesi ve ziyaretin, Türkiye’deki Katolik cemaati ve Fener Rum Patrikhanesi’yle görüşmeleri içereceğinin belirtilmesidir. Bu görüşmelerin Katolik ve Ortodoks dünyası arasında, özellikle de İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi ile ilişkileri güçlendirme potansiyeli taşıyacağı bilinen bir gerçektir. Patrik Bartholomeos ekümeniklik konusunda yanıp tutuşmakta, ABD başta bu konuda bazı ülkeler de buna destek vermektedir… Bunun, Türkiye’nin güvenliğine olan olumsuz etkisinin biline biline işlendiği görülmektedir… Bir Papa’nın, modern ve Müslüman bir ülke olan Türkiye’deki bu tarihî Hristiyan mekânını ziyaret etmesi, inançlar arası ve jeopolitik semboller olarak, ayrıca hem varlık gösterme hem de tarihsel bir tanıma olarak okunabilir. Fakat Hristiyan dünyası için basit bir tarihi olay olarak da görülmemelidir. 325 yılında Roma İmparatoru Konstantin’in çağrısıyla İznik’te toplanan büyük dini kurul, yalnızca inançla ilgili tartışmaları sonlandırmakla kalmamış, dini siyasetin merkezine yerleştirmiş ve inancı yalnızca ruhani bir mesele olmaktan çıkarıp, imparatorluk yönetiminin aracı haline getirmiş, yani dini resmen siyasallaştırmıştır.”
Devamında ise şu tarihi bilgiyle birlikte ziyaretin olası sonuçlarına şöyle dikkat çekti:
“Bu ziyaretin amaçlarından biri, hatta önemli olanı da İznik’in kutsal bir merkez olduğunun hatırlatılarak bu konuda bir güncelleme yapılmasıdır. Hem bu konu hem de ekümeniklik konusunun hassasiyeti dikkate alınarak bundan 100 yıl önce o dönemdeki Papa’nın böyle bir ziyaret talebinin, Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk tarafından net bir biçimde reddedilmesidir. Çünkü konu, Ulu Önder tarafından sadece bir dini ziyaret olarak değil, Batı’nın hafızasında İznik üzerinden Türkiye topraklarına ruhani bir pencere açma girişimi olarak değerlendirilmiş, bu ziyarete karşı çıkışı da Cumhuriyetin egemenlik refleksinin bir parçası olarak görülmüştür. Bugün aynı senaryonun, farklı oyuncularla yeniden sahnede olduğu; ziyaretin, İznik Konsili’nin 1700. Yılına denk getirilmek suretiyle dini bir masumiyet olarak gösterilip, Katolik-Ortodoks yakınlaşmasına alan açmak için bir vasıta olarak kullanılmaya çalışılacağı söylenebilir… Bunun sadece bir dini ve protokol ziyareti olmadığı, İznik’in halen UNESCO Dünya Mirası geçici listesinde olduğu, bu ziyaret sonrası ‘kalıcı statü’ için baskıların artabileceği, kültürel miras üzerinden ‘uluslararası dini alan’ türü söylemlerin zaman içinde uluslararası platformlarda gündeme getirilebileceği ve böylece gelecekte ‘özerk statü’ tartışmalarına zemin hazırlayabileceği de dile getirilmektedir. 2007’de su altında bulunan Konsil Bazilikası kazı çalışmaları, AB fonlarıyla desteklenmektedir. Bu kazılar sadece bilimsel değil, sembolik bir geri çağrının parçası olarak da görülebilir. Bu kilisenin ‘Hristiyan dünyasının ortak mirası’ olarak gösterilmesi; ‘biz de buradaydık’ demenin ötesinde, ‘biz buradayız’ iddiasına dönüşebileceği, bunun da yalnızca geçmişin hatırlanması değil, geleceğe bir anlam dayatması olabileceği değerlendirilmektedir. BBC, Guardian ve benzeri yabancı yayın organlarının bu ziyareti ‘Hristiyanlığın Anadolu’daki köklerine dönüşü’ olarak tanıtmasındaki maksadının ne olabileceği hususunun da analiz edilmesinde fayda görülmektedir.”
HEDEF PAPA VE BARTHOLOMEOS’U EŞİTLEMEK
Armağan Kuloğlu’nun bu çok önemli tespitlerini doğrulayan bazı gelişmeleri de biz ekleyelim.
Patrik Bartholomeos geçtiğimiz günlerde katıldığı bir ayinde, Kudüs Patriği’ne yaptığı İznik davetini tekrarlarken, İznik Konsili’nin “Doğu ve Batı Hristiyanlığının, Doğu’nun dört patriği ve Batı’nın patriğinin birliğinin somut tezahürü olduğunu” vurguladı…
Bartholomeos’a bağlı olan ABD Rum Ortodoks Kilisesi’nin 17 Ekim’de düzenlediği Başpiskoposluk Konseyi Sonbahar Toplantısında, “Ekümenik Patrik ile Papa’nın Hristiyanlıkta eşit olduğunun kabul edilmesi için çalışıldığı” belirtildi…
Vatikan, Papa 14. Leo’nun “Ekümenik Patrik Bartholomeos’la birlikte Küçük Asya’ya yapacağı seyahati özetleyen ifadenin ‘tek Rab, tek inanç, tek vaftiz olduğunu” açıkladı…
Ve 500 yıl sonra tarihi bir olay gerçekleşti; İngiltere Kralı 8. Henry’nin 1534’te Roma Katolik Kilisesi’nden ayrılmasından bu yana ilk kez, İngiltere (Anglikan) Kilisesi’nin başı olan Kral Charles Papa 14. Leo ile Vatikan’da görüşüp, Papa’nın yönettiği ayine katıldı. Üzerinde “bir olsunlar” yazısı bulunan özel bir koltuk tahsis edilen Kral Charles ile Papa birbirlerine “Kraliyet kardeşlik üyesi, Papalık kardeşlik üyesi ve Büyük Haç Şövalyesi” unvanları verdi…
İSLÂM ALEMİ PARÇALANIRKEN
Ez cümle; 2 milyarlık İslâm alemi Gazze’deki soykırım karşısında dahi ortak hareket edemezken ve İbrahim anlaşmalarıyla daha da bölünmeye çalışılırken, Hristiyan dünyası böyle bir araya geliyor.
İbrahim anlaşmaları demişken; ABD, İsrail ve Avrupa’daki hahamların, geçtiğimiz Haziran’da Saraybosna’da düzenlemek istediği etkinlik gelen tepkiler üzerine iptal edildi.
İsrail’in ikinci büyük petrol tedarikçisi Azerbaycan’ın İbrahim anlaşmalarına katılması için Trump’a mektup yazan Hahamlar, bu defa 4-6 Kasım’da Bakü’de “Avrupa Hahamlar Konferansı” yapmak üzere harekete geçti. Konferansın odak noktası İbrahim anlaşmalarıydı. Toplantıya sadece Azerbaycanlılar değil, Vatan Partisi de tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Aliyev’e bir mektup yazan Doğu Perinçek, Azerbaycan’ın ABD-İsrail cephesinde yer almasının mümkün olmadığını belirterek konferansın iptal edilmesini istedi. Sonuçta o konferans iptal edildi, Perinçek de bu zaferi Türk ve İslâm dünyasına armağan etti.
İznik Konsili’ne dönersek; dün belirttiğimiz gibi, aslında Mayıs’ta yapılması planlanan bu toplantı Papa Franciscus’in hayatını kaybetmesi üzerine ertelendi.
Ancak yine de İYİ Parti, Zafer Partisi ve Vatan Partisi ile Türk Ortodoks Kilisesi yöneticileri, müstafi Amiral Cihat Yaycı ve açılıma karşı için 49 gün önce tutuklanan emekli Albay Orkun Özeller İznik’e giderek toplantıya tepki gösterdi. Yapılan açıklamalarda; “Papa ile Fener’in el ele verip İznik’te ‘konsil’ hayali kurarak, Türk Devleti’nin altını oyma, İstanbul’u yeniden gasp etme ve Lozan’ı etkisiz kılıp Sevr paçavrasını hortlatma” peşinde olduğu vurgulandı.
Bakalım, Hahamlar Konferansı gibi, bunun da iptal edilmesi sağlanabilecek mi?
Şu garabete bakar mısınız;
Birkaç gün önce Eskişehir’de Cadılar Bayramı’nda bira kasalarından oluşturulan haç işaretiyle dolaşan üç kişi “halkı kin ve düşmanlığa tahrik/aşağılama” suçlamasıyla gözaltına alındı.
Ama Osmanlı İmparatorluğu’nun temellerinin atıldığı İznik’in ortasına koca bir haç çakmak ve Fener Rum Patrikhanesi’ni Vatikan’la eşit statüye getirmek için harekete geçen Haçlılara ses çıkaran tek bir yetkilimiz yok!..