Mehmet Özkendirci
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Öğrenci Evi

Öğrenci Evi

0
Paylaş

“Öğrenci Evi” başlıklı bu metin, yazarın üniversite eğitimi için İstanbul’a gelen ve bir öğrenci evinde bir arada yaşayan gençlik yıllarına dair kişisel anılarını aktarmaktadır. Metin, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen bu öğrencilerin günlük yaşam mücadelelerini, aralarındaki güçlü dostluk bağlarını ve mizahi olayları anlatır. Hikayeler arasında, yemek yapma maceralarından (özellikle hamsi buğulama ve özel menüler), oda arkadaşı Marmara Mesut’un şarap tutkusundan ve sert mizaçlı komşularla yaşanan komik anlaşmazlıklara kadar pek çok tema bulunur. Ayrıca, Kemani Rüştü ve yakışıklı Sami gibi karakterlerin ilginç aşk hikayelerine ve burs/kredi sorunlarına değinilerek, öğrenci evinin dinamikleri ve gençlerin ekonomik sıkıntıları yansıtılır. Son olarak, apartman sakinleriyle iyi geçinme çabaları ve su sıkıntısı gibi dönemin toplumsal durumlarına dair kısa notlar da yer alır.

 

 

Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelmiş zıpkın gibi fişek gibi İstanbul’a üniversite okumaya gelen gençlerdik. Hiç geçmeyecek sandığımız günler su gibi akıp giderken bazı anlarımız hala o günkü gibi tat ve lezzetiyle duruyor. Her ne kadar makarnadan kaç çeşit yemek yapmayı öğrensek bile, arada benim parmak yedirten hamsi buğulamam ve Antepli Ahmet’in patatesli, soğanlı, salçalı, yumurtalı özel menüsü bir başka lezzetti. Yıllar geçti yumurta kırmaktan öte gitmeyen aşçılığımın doruk noktası hala bu lezzet. Kredi aldığımız günler ben Ahmet’in özel menüsünün yanına bir şişe kırmızı Güzel Marmara şarabı açardım. Adım evde Marmara Mesut’a çıkmıştı. Kış günleri yarım çay bardağına memleketten gelen üzüm pekmezini başıma dikince okula alev alev giderdim. Dört yıl boyunca nezle grip bile olduğumu hatırlamam. Erkenden tavuk gibi uyuduğum için bana küçük odayı verdi arkadaşlar. İlk günlerde yan komşunun son ses televizyonu sayesinde epey dizi dinlemişliğim oldu. Bir gün yatağa sırtımı verip ayaklarımla duvarlarına son gücümle vurunca oradakiler deprem oluyor diye dışarı kaçıştılar. O akşamdan sonra sinek vızıltısı bile gelmedi yan komşumuzdan.

İçimizde en hassas ve duygulu kişi Kemani Rüştü fakültede 7. Senesini okuduğu için içimizde en kıdemlimiz oydu. Siyah beyaz sinema yıllardaki Leyla Sayar’a sırılsıklam aşıktı. Keman çalarken hep onu düşünüp çaldığını bilirdik. Yıllar sonra öğrendim ki babası Kıbrıs’ta çalışmaya başlayınca Rüştü’de Kıbrıslı bir kızla evlenip İngiltere’de inşaat mühendisliğine başlamış. Yani geç olmuş ama güç olmamış.

Çiçekçi Şakir evde okumayan tek kişiydi. Odasının tavanı dahil her milimetre karesi hatun resimleriyle doluydu ve her zaman kilitliydi. Bazen takılırdık ‘Şakir şu odada bir gecede biz yatalım hep sen mi yatacaksın bunca hatun arasında ‘ dememizi duymazdan gelirdi hep. İyi arkadaştı sağ olsun ,krediyi erkenden tüketince faizsiz kredi açardı.

Bursalı Engin ile aynı sınıfta okuyorduk. Kaldığı evden çıkınca, daha doğrusu çıkarılınca bizde birkaç günlüğüne kalacaktı. Benim de ricam üzerine gelmesine izin verildi. İstanbul’a Bursa çok yakın olduğu için her Cuma okul çıkışı gider pazar akşamı dönerdi. Her dönüşünde börekler, tavuklar, çeşitli ev yemekleri getirir karşımızda yer zırnık koklatmaz bulaşıkları mutfak sehpası üzerine sürerdi. Son Bursa dönüşünde getirdiklerini masaya açmasına fırsat kalmadan valizini eline verdik. Birkaç gün ucuz otellerde haşeratlar arasında yatmış.

Afyon’un bir köyünde doğan Birol çok yetenekli bir çizer arkadaşımızdı. Ekonomik durumu en kötü olanımızdı. Buna karşın evimizdeki tek yabancı ses onun gramofonu ve beş kadar plağıydı. Bir gün Müzeyyen Senar’ın ‘Bozuk şu dünyanın düzeni bozuk’ şarkısı çalarken iğne bir yerde takılıp dönmeye başladı. Bozuk bozuk bozuk bozuk bozuk. Yıllar sonra daha iyi anladık dünyanın düzenin ne kadar bozuk olduğunu.

Sami içimizde en yakışıklı olanımızdı. Kendine çok iyi bakar her zaman grand tuvalet gezerdi. Ortaköy de aynı kurumda ayarladığı üç kızla sırasıyla çıkardı. Kızlar durumdan haberdar olmalarına rağmen ses çıkarmaz aksine aralarında rekabete bile girerlermiş. Bizde sonradan öğrendik o şık elbiselerin, ayakkabıların suyunun nerden geldiğini. İçimizde gece bölümünde bir o okuduğu için bekarhanemiz hafta içi zatlarına tahsis edilirdi.  Çalıştığın yer genç hatun kaynıyor şunlardan bir ikisini de bize ayarla yoksa iki kişilik kira verirsin diye takılırdık. Bazen değişik tatlılar getirerek işi tatlıya bağlardı. Son senemizde kızlardan birisinin şakasına(!) kurban gitmiş. Sonunda baba adayı olmuştu. Okul bitmeden evlenip kızın evine taşındı.

Eskişehirli Metin kırık çıkıkçıların çok sevdiği bir arkadaşımızdı. Bazı günler pencere camına yapıştırdığı büyük Playboy posterleri her yaştan nice erkek milletinin başını döndürüp yola savurmuştu. Fakat bu posterlerin bir gün işimize çok yarayacağı hiç aklımıza gelmezdi. Yanımızdaki pastanede çalışan bir genç kendisinin geceleri pastanede yattığı için babasını üç, dört gün misafir etmemizi rica edince hiç düşünmeden kabul ettik. Fakat bu günler haftayı geçince hacı amca yerine iyice ısınmış olacak ki gitmez olmuştu. Her akşam yemeği öncesi koltuğuna sıkıştırdığı bir ekmekle soframıza çökerdi. Bizleri en çok rahatsız eden bunlar değildi kuşkusuz. Odasına girer girmez kapısını kilitlerdi. Bizleri soyguncu hırsız mı biliyordu bu hacı. Bir gün Metin onun namaz kıldığı yerin tam karşısına dev Playboy posterlerinden birkaçını yapıştırınca, hacı amcamız mesajı almış olacak ki sabah erkenden bizler uyurken gitmiş.

Ufak tefek yaramazlıklar dışında apartmanda çok sevilen gençlerdik. Televizyon ve radyolarda sıklıkla barajlarda suyun çok azaldığı anonsları yapılır, israf edilmemesi istenirdi. O günlerde giriş katında oturduğumuz için apartmanda en az etkilenen bizlerdik. Balkondan sarkıttığımız hortumla komşularımıza gün boyu hayrat su verirdik. Sağ olsun onlarda bizleri ev yemekleriyle beslerlerdi. Yeni Renault alan bir albay emeklisi bol suyla aracını her gün yıkayıp beş adım geri giderek koluyla olmayan lekeleri silerdi. Bir sabah aracının tüm tavanını lağım malzemeleriyle gören albayımızı acile götürmekte bize düştü. Apartman sakinleri bunu bizden bilseler bile yemin olsun biz yapmadık. O günden sonra komşulardan gelen yemekler kış günleri de devam etti.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!