Bu makale, Mehmet Edip Ören tarafından kaleme alınmış olup, Türkiye’nin terör örgütü PKK ve bölgesel siyasetle ilgili ciddi endişelerini dile getiren bir köşe yazısından oluşmaktadır. Yazar, PKK’nın kararlarının örgütün tasmasını elinde tutan Amerika Birleşik Devletleri gibi dış güçler tarafından verildiğini iddia ediyor. Makale, şehit edilen askerler için milli yas ilan edilmemesi eleştirisini Haniyeh’in ölümü sonrası Filistinli bir terörist için yas tutulmasıyla karşılaştırarak ulusal hassasiyetleri sorguluyor. Ayrıca, PKK’nın siyasi uzantısı olan DEM partisi üzerinden güçlenmesini ve Güneydoğu’da Ahıska Türklerine karşı yapılan edepsizlikleri kınıyor, bu durumu ülkenin geleceği için büyük bir tehdit olarak görüyor. Son olarak, Siyonizmin Büyük İsrail hedefine ulaşmak için Kürtleri maşa olarak kullandığını ve nihai amacın Türkiye’yi bölmek olduğunu satranç benzetmesiyle açıklıyor.
Günlerin geçmesi ve neticeleri kişiye göre değişir. Hapishanede iseniz veya sıfırı tüketmiş, aybaşını kolluyorsanız , bilin ki zaman çok zor geçer, asla size teslim olmaz… Ne zaman ki, zevk-ü sayfaya dalsanız, bolluklara gark olsanız, su gibi akan bir zamanla karşı karşıya kalırsınız… Netice mi? Mutluluklar kısa, acılar uzun solukludur. Hepinize merhabalar olsun. Türkiye birden büyüktür…
Yirmi vatan evladımız, çok yetenekli, hassas görevlerin erbabı, yirmi evladımız şehit oldu… Millet alarak yastayız ama milli yasa gerek duyulmadı. Terörist ve 60 bin Gazzelinin ölümüne sebep olan Haniye öldüğünde ihtiyaç duyulan yas, nedense vatan evlatlarından esirgendi. Eğer bu durumdan rahatsızlarsa TSK yöneticilerine, komutanlarına tavsiyem var. Bu tip seyahat veya organizasyonlara, birer tane, Filistinli, tercihen de Hamaslı ilave edilirse, beklenen, yas dahil her şey gerçekleşebilir…
Dünya üzerindeki en azılı ve güçlü terör örgütleri yaptıkları hareketlerle ne elde etmişse, ülkemizde, şu an PKK denilen iblisler yuvası, kendi lehine daha fazlasını sağlamış konumda. Siyasi kanadı DEM yetkilileri bu durumdan aldıkları güçle TC’ye ne talimatlar yağdırıyor, hepiniz ibretle dinliyorsunuz. Silahlar bırakıldı komedyasını gene kendileri yalanladı. Ayakkabı numaraları, gelmiş geçmiş en soylu bakamayanın da mevcut olan teröristler, ellerindeki silahlarla, ülkeyi (!) terk etti… İblis’in başındakilerden Duran Kalkan iti, “Apo serbest kalmadan silahlar bırakılmaz” diyerek gerçeği yüzümüze vurdu… Güneydoğu bizim, diğer yerlerde ortağız edepsizliğine varan yaklaşımlar, sahada vücut buluyor. Diyarbakır’a iskân edilen, 52 Ahıska Türkü aile, bu şımarıklara dert oldu, “İstemezük” naraları atmaya başladılar… Bize tarihi yeniden sorgulatmayın. Sizin İran’ın nerelerinden geldiğimizi biliyoruz. Sultan Alparslan sonrası Anadoluya Selçuklu tebası olarak girdiğiniz tarihi kayıtlarda mevcut. Yalnız şu var ki, bizler Anadolu’ya yüzyıllar önce geldik. Troya, İskitler (Saka) Hitit ve en son, Bizans ordularından, Alparslan safına geçen, Uz’lar, Peçenek’ler, yüzyıllardır zaten Anadolu’daydı… Yavuz Sultan Selim zamanında ne maksatla desteklendiğinizi de biliyoruz ama, sizler, 3-5 Ahıskalı’ya tahammül edemezken, henüz çekin gidin demiyoruz, bu hiç bir zaman demeyeceğimiz anlamına da gelmez, biline… Ahıska Türk’leri, uzun yılar önce Rus’lar tarafından bir 14 Kasım Gün’ü, Anadolu’dan alınıp Sovyet Coğrafyasının muhtelif yerlerine sürgün edilmiş kardeşlerimiz, soydaşlarımızdır… Utanmaz edepsizler, siz kimi, kimin yurdundan kovuyorsunuz? Amerika tasmanızı çıkardığı an bir hiçsiniz, şu anki konumunuz maşa görevinden kaynaklanmaktadır. Bir yerde muhtemel ileri harekatlar için beslenen ABD lejyoneri konumundasınız… Bu çerçevede Kendini Kurtarmışa da bir iki lafımız var. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçedir…Benim evveliyatım belli diyorsun… Çok iyi biliyoruz. Partin varken, mensubu olduklarına dediklerin aklımızdan çıkmıyor… Hani bunlar harun gibi geldi, karun ooldular derdinya, peki şimdi sen nesin, ey sadece kendini kurtarmış… Son olarak, o makama gelmiş bir kimse, bir sokak serserisinin kullanacağı kelimeleri sarf edemez. Çakal vs gibi hitaplar, ancak berduş muhabbetlerinin harcı olabilir. Millet iradesinin kutsal mabedi, tecelligâhı olan, gazi kuruluşa bu lafları, lütfen sokmayalım…

Daha önce yazmış ve açıklamıştık ama, insan oğlu hem balık hafızalı hem de kandırılmaya çok yatkın. Bu yüzden sık sık tekrar gerekli oluyor… Büyük İsrail ve vaadedilmiş topraklar için en büyük engel Türkiye. Bu nihai hedef için Türkler le savaşmak Siyonizm’in sonu olabilir. Bu ABD’nin, Ortadoğu’daki maşası ve müttefikinin de kalmaması demektir. İşte bu yüzden, Kürtler Büyük Kürdistan hayaliyle kandırılıp bölgedeki oluşumda yerlerini aldıklarında, bunların elinden her şeylerini almak çok daha basit ve kolay olur. Şu an itibariyle Irak kısmı tamam. Suriye’de aşağı yukarı tamam. Zorlar önümüzde, yani İran ve Türkiye parçaları o kadar kolay koparılacak gibi değil. İşte, İŞİD’le savaşıyor (!) diye oluşturulan, şimdi PKK’nın da katıldığı 80-100 bin kişilik ordunun kurulma sebebi bu. Kendi askerlerini kullanacaklarına, üç beş kuruş verdikleri ve donattıkları Kürtleri kullanmak epeyce cazip. Bu güç muhtemelen İran ile, daha sonra nihai olarak Türkiye’ye yapılacak operasyonlarda kullanılacak… Gerilla savaşını bile başarıyla yürüten TSK için adresi belli bu oluşumu yok etmek çocuk oyuncağı. Yeter ki ABD ve diğer ortakları karışmasın. Zaman zaman bıçağın kemiğe dayanma noktası oluştuğunda, Türkiye ve kontrolündeki sistemler YPG ye karşı sıcak temas eşiğine gelmekteler. İşte, tasmalı sistemi bu baskılardan kurtarmak için, “Barış, Kardeşlik (!)” sistemi devreye sokuldu. Sıra kendisine gelene kadar Türkiye’nin sessiz kalması sağlanacak. Düşünce bu ama, Türkler, Suriye’deki güçlerin de silah bırakmasını istiyor. Bu tabii ki olmayacak. Bunun yerine içeride göz boyayıcı işler yapılacak. Halk, on onbeş sene sonra bile “Bakın ne güzel oldu, bazıları karşı çıkıyordu, şimdi pişman olmuşlardır” moduna getirilecek. Yani yalancı bahar görüntüleriyle, ölümden önceki dinamizm sağlanacak. Fert olarak uzun ama milletler tarihi için kısa bir süre sonra, belki 30-40 yıl sonra, akıllarından çıkmayan Sevr tekrar gündeme gelecek, devreye sokulacaktır… Satrançta, on hamle ilerisini gören, dokuz hamle ileri göreni yener. Bu, tahtada çok çok ileri görüşlü olmak gerekiyor. Geçici sevinçler neticeyi değiştirmez… Filini, bir kalesini hatta vezirini bile feda edenlerin niye yaptıklarını incelemeden geçici bir sevinç yaşayabilirsiniz ama arkasından gelen Şah-Mat sonunuz olabilir… Az çok satranç bilenler beni anladı. Bu oyunun en önemli özelliği, kazandığınızı sandığınız an kaybetmektir… Final lafı : Ne PKK ne PYD ne YPG, her ne karın ağrıları ise, tek başlarına karar verme yetkisine sahip değiller. Bunların tasması kimin elinde ise, kararı O verir. PKK ile görüştük, anlaştık diye sevinmenin, anlamı yoktur…
Bugün çeşitleme yapamadık. Konu çok önemli. Bin makale bile yazılsa yetmeyebilir… Hayatı öneme haiz olayları, sık sık gündeme getireceğiz, yazı karakterimiz bozulsa bile. Hepinizi, yarınki buluşmaya beklemeden önce, Allah’a emanet ediyorum. Hoşça kalınız…