Kaynak metin, Mehmet Edip Ören tarafından kaleme alınmış bir köşe yazısından alıntılar sunmaktadır ve yazarın Türkiye’deki çeşitli güncel meselelere ilişkin eleştirel görüşlerini içermektedir. Yazar, yazısına bir yolsuzluk meselesine atıfta bulunarak başlamakta ve bunu geçmişteki Deniz Feneri olayıyla karşılaştırmaktadır. Makalenin bir sonraki önemli kısmı, Akdamar Kilisesi ve Sümela Manastırı’nın ibadete açılmasına dair milliyetçi ve tarihsel bir eleştiriye odaklanmakta, bu kararların Ermeni isyanları sırasındaki katliamlarla ilgili olduğunu ileri sürmektedir. Ayrıca yazar, yeni ekonomik düzenlemeleri eleştirmekte, özellikle götürü verginin kaldırılmasının küçük esnafı olumsuz etkilediğini belirtmekte ve Maliye Bakanı’nı hedef almaktadır. Son olarak, yazar, Türkiye’nin doğalgaz ve petrol ihracatçısı olduğu yönündeki resmi iddialarla çelişen bir şekilde, Enerji Bakanı’nın nükleer enerjiye olan ihtiyacı vurgulayan açıklamalarını sorgulamaktadır.
Bugün gece ve gündüz eşit. Ama yarın, karanlıklar baskın çıkacak zifire doğru yol alacağız. Diyeceksiniz ki, ülke ne zaman aydınlığa ulaştı ki, karanlıklardan korkalım? Türkiye ne idi… Çok doğru, birden büyüktü. Hepinize merhabalar olsun can dostlar
Aylardır, “Asrın yolsuzluğu(!)” ile uğraşıyoruz. Bir halledebilsek ülkeyi ilk on hatta beş ekonomi içine sokacağız ama, çalan çırpan o kadar çok ki başımızı kaşıyacak vaktimiz yok. Bilmem kaçıncı dalga şafak operasyonu da yapıldı ama, Milletin dalga geçmesinden kurtulamadık. Yahu bu “Asrın yolsuzluğu” lafını ben bir yerlerden hatırlıyorum, az yardım ederseniz bulurum… Ahmet Bey sağ ol kardeşim… Evet, evet… Şu meşhur Deniz Feneri olayı var ya, hani Alamanlar, asrın soygunu demişti… N’oldu… Muhteremler hala çal ışıyorlar.
Bugün, bambaşka bir konuyla yazıma devam edeceğim… Kanıma dokunan ve de her Müslüman Türkün kanına dokunacak iki olaydan bahsedeceğim… 1-Van Göl’ündeki Ahdamar Kilisesi, 2-Trabzon’daki Sümela… Birilerine şirin görünmek için mi yoksa ihanetin başka bir versiyonu olarak mı ibadete açıldılar ve de ayinlere izinler verildi? Kalp kulağı açık olan kimseler, oralarda dolaşırken o çığlıkları hala duyarlar… Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya savaştan çekilirken, bütün silahlarını, Ermeni çetelere bıraktı. Onlarda, bu silahlarla katliamlar yaptı. Van ilimizde bunlardan nasibini aldı. Ermeniler Şehre girerek, önlerine geleni öldürdüler. Göle doğru kaçan halk, zengin Ermenilerin gemilerine binerek canını kurtarmaya çalıştı. Gel gör ki, burada erkekler öldürülüp göle atıldılar. Kadınlar ise Akdamar Adasına götürülerek, ölene kadar tecavüze uğradılar… Bunların teferruatını, yazmaya ar ederim ama sizler yazan kaynaklara ulaşabilirsiniz… Sümela’da ise bambaşka rezaletler oldu… Aşağı atılarak parçalanmaları sağlanan Türklerin çığlıkları hala kayalıklar arasında dolaşır… Matem abideleri olması gereken yerler bütün bunlara rağmen, dostluk (!) adına ibadete açılıyor… Allah sizleri bildiği gibi yapsın emi… Bir dip not ile olayı bağlayayım. Şu an can ciğer kuzu sarması olan Kürt-Ermeni şer birliği bilsin ki Van’da ve Doğu Anadolu’da olanlar esasında, Ermenilerin yaptığı, Kürt katliamlarıdır… CA-Ce’ye göre PKK’nın kurucu önderi olan it de, aslen Ermeni’dir, Kürtçe bile bilmez…
Gelelim, Kürt asıllı İngiliz Memoş‘a. Yahu adam tam bir karikatür figürü… Türkiye’deki gelirin %80’ine hükmeden iki milyon kişi değil, gene garip gureba hedef alındı… Küçük Anadolu esnafının idam fermanı imzalandı. Götürü vergi kalktı… Bu bakkaldaki fiyatların artması demektir. Manav mallarını zamlı yiyeceksiniz demektir. Dolmuşla biraz daha pahalı seyahat edeceksiniz anlamına gelmektedir. Yani, bu olay, milyarları götürüp vergi vermeyenlerden almak yerine, iki büklüm olmuşların sırtına çökme operasyonudur… İşleri bu hale getirmek için, birilerinin kasıldığı gibi “Ekonomist” olmaya gerek yok, beyinsiz olmak yeterlidir… Açlık sınırı altında kalan asgari ücret için temmuz ara zammı söylentileri bile neredeyse mahkemeler tarafından yasaklanırken, vergilere ikinci üçüncü zamlar gelmekte… Yurt dışı çıkış haracı bile %100 artarak bin liraya çıktı… Peki bütün bunlar olurken, ekonominin rayında olduğuna kimi inandırabilirsiniz… Haklısınız, “Ama abi bunlar Müslümancıları” ve de beyinsiz Türkmen’i… Netice olarak Memos da “Ecek, acak” sistemine sarılarak, zifiri karanlıktaki kesimlere pembe rüyalar vaat etti…
Sadece ekonomist olmak için beyinsiz olmak gerekmiyor… Bakanlıkta aynı kriterlere sahip. Örnek mi… Enerji Bakamayanı. Zat-ı muhterem diyeceğim, dilimin ucunda amma beynim isyan ediyor, sakın deme diyor. Adam, beyanat veriyor. Doğalgaz ve petrol harcamalarımız, çok yüksek, onun için nükleer şart, diyor. A beyni yerine omurilik soğanını kullanan… Biz o işleri yıllar önce çözmedik mi? RT, seçimden önce herkese bedava dağıtmadı mı? Doğalgaz ihracatçısı olduğumuz, ilan edilmedi mi? Gabar’dan fışkıran petrolü koyacak yer bulabildik mi? Tarlasını sürenler bile petrol fışkırdığını (!!!) Görmedi mi?
Hepiniz Yaradan’a emanetsiniz. Hoşça kalın…