Lütfullah Kaleli’nin “Verilen Sözler” adlı köşe yazısı Türkiye’ye verilen uluslararası sözlerin tutulmayacağına dair şüpheleri ele almaktadır. Yazar, emperyalist Batılı ülkelerin, özellikle Almanya ve İngiltere’nin, anlaşmalara uymama eğilimini örneklerle açıklamakta ve Kıbrıs işgali gibi tarihi olaylara değinmektedir. Metin, uluslararası ilişkilerde gücün belirleyici bir faktör olduğu tezini savunmakta ve ABD’nin Caatsa yaptırımları ile İsrail’e gösterilen toleransı karşılaştırarak Türkiye’nin her alanda gücünü artırması gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, metin, Avrupalı ülkelerin paniğini ve Türkiye’ye karşı takındıkları ikiyüzlü tavrı eleştirerek, bu ülkelerin kendilerini güvende hissettiklerinde eski tutumlarına dönecekleri konusunda uyarmaktadır.
Özellikle Türkiye’ye verilen sözlerin ciddiye alınması konusunda ciddi şüphelerim var. Özellikle emperyalist batılı ülkelere baktığımızda, yapılan tüm anlaşmaların vahşi emperyalist batılı ülkelerin asla sözlerinde durmadıklarını görürüz.
Özellikle Almanların tutumu bunun tipik örnekleriyle doludur. Bitmez tükenmez kinleri var. “Leopar tanklarını teröristlere karşı kullanamazsın”, demeleri, ambargo uygulamaları. İngilizlerin Kıbrıs’ı anlaşmaların zıddına işgal etmeleri. Örnekleri çoğaltmak işten bile değil.
Yüzümüze gülerken, kapımızı çalarken bile, gizli saklı veya açıktan aleyhimize işler peşinde koşmaları gibi. Trump Cumhurbaşkanını yere göğe sığdıramazken, CIA’nın Türkiye’deki faaliyetleri, 2019 yerel seçimlere müdahale iddiaları, aynı iddialar İngiltere için de var. Basında, TV’lerde çıkan haberler.0F[1]
Eğer güçlü isen , ne yaparsan yap istediğini alırsın. Buna da bir örnek verelim. İngiliz başbakanı Türkiye’ye geldiği esnada, MI6 ajanın tutuklanması ve İstihbarata karşı koyma faaliyetlerinin tüm hızıyla devam etmesi.
Sonuç; İngiliz başbakanı geldi, Türkiye’nin istediklerini verdi ve gitti. Sırada Almanlar var. Onlar da birkaç gün içinde gelecekler ve görecekler!
Bakın ABD başkanı askeri gücüne dayanarak ülkelerden haraç topluyor, hiçbir kurala uymuyor, hak-hukuk tanımıyor. Bundan alacağımız çok dersler var. Sıra Türkiye’ye geldiğinde her haltı yerler, sıra İsrail’e gelince selam dururlar. Türkiye’ye Caatsa yaptırımları ve seri ambargo uygulamaları örnek verilebilir.
Sıra İsrail’e gelince; İsrail ne yaparsa, yapsın, her türden desteğe devam. Gücümüzü her alanda artırmak zorundayız; iktisadi alanlarda, sanayii alanında, siyasi alanda, askeri güç alanlarında; ne kadar güçlü isek o kadar haklı oluyoruz.
Cumhur başkanı son olarak, Altay tankı teslim töreninde benim bu iddiamı destekler mahiyette konuştu. “Kurtlar sofrasından bahisle; hiç kimsenin gözünün yaşına bakmazlar…” Öyle ise; devlet aklını oluşturan tüm katmanların, buna göre önlemler geliştirdiği, mütemmim tedbirler aldığı anlaşılmakta.
Avrupalı emperyalist ülkeler korku içindeler, panikliyorlar. ABD’nin yerine Türkiye’yi ikame etmeyi çok istiyorlar. Bakalım başarabilecekler mi? Dün yaptıklarını bugün unutmuşa benziyorlar, Türkiye’ye insan hakları , demokrasi dersleri vermeye çalışırken , hakları, İsrail karşısında dut yemiş bülbüle döndüler. Dün Türkiye’ye karşı geliştirdikleri iki yüzlülük ve gizli açık ambargoları unutmuş görünüyorlar.
Şu unutulmamalıdır; kendilerini güvende hissettikleri anda, güvende olduklarını düşündüklerinde tekrar fabrika ayarlarına geri dönecekleri doğa kanunudur.
Görklü Çalap’ımızın görkemli selamları, bu kaypak zeminde puslu havada, ayazda doğru düşünen, doğru yapan, doğru kararlar alan, cesur, inançlı, kararlı yiğitlerin üzerine olsun vesselam.
[1] Casusluk haberleri; 28/10/2025 tarihli gazeteler.