lutfu-sahsuvaroglu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yılmaz Saka’ya Veda (2)…

Yılmaz Saka’ya Veda (2)…

0
Paylaş

Hafta sonları o zamanlar Ankara İmam-Hatip Lisesine sürgün edilen Merhum Tuğman Ciranoğlu Ağabey ayağında şalvarı başında sekiz köşeli Elazığ kasketiyle aralarına katılır, gümrükten geçmemiş fıkraları, mizah edebiyatının en çarpıcı örnekleriyle bu “kaçaklar”ı gülmekten yerlere yatırarak; “Hadi bana eyvallah bu size bir hafta yeter” deyip ayrılır.
 
Yine o günlerde yukarıda bahsi geçen arkadaşlarla birlikte elliye yakın Ülküdaşımız kimisi eşinin bileziklerini satarak, kimisi zor günler için kenara ayırdıkları üç beş kuruşu çıkararak, kimisi babalarından akrabalarından borç para alarak “MAYAŞ” isimli bir matbaacılık şirketinin kurulmasına öncülük ederler. Burada yapılacak basın yayın faaliyetleriyle Ülkücü-Milliyetçi hareketin toparlanmasına bir nebze olsun katkıda bulunacaklardır.
 
O günlerde Beşir Ağa bir ihbar üzerine evine yapılan bir baskınla tutuklanıp Mamak Cezaevi’ne gönderilir. Birkaç ay sonra Yılmaz Saka Bey de sıkıyönetim makamlarına teslim olur. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasının sanıklarından olmasına rağmen hakkında önemli bir iddia ve delil oluşturulamadığı için dört, beş aylık tutukluluktan sonra tahliye olur.
 
12 Eylül yılları, Ülkücü-Milliyetçi Hareketin üzerinden bir buldozer gibi geçen yazmakla, konuşmakla anlatılamayacak kadar bir büyük zulüm dönemi.
 
Merdin dayanıp namerdin kaçtığı, Ülkücü yiğitlerin idam sehpalarına cesaretle yürüdüğü, evlerin ocakların dağıtıldığı, bir zulüm dönemi.
 
…Ey Ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!
Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
Ocakları dağıtılan ülkü devleri!
Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar,
Bir gün olur, tarih sizi elbet alkışlar!
 
İşte bu dönemi içeride de dışarıda da iliklerine kadar yaşayan bir mücadele adamı Yılmaz Saka.
 
Vakur, kendinden emin, her zaman kitabın ortasından konuşan, tavırlarıyla kendisini tanıyan herkesin ilk anda sevgi saygısını kazanan, gönlü, sofrası açık bir dost insan Yılmaz Saka.
 
Sonra rahmetli Süleyman Koçel Bey ile birlikte Kızılay Sümer Sokağında bir binanın bodrum katında Gökkuşağı Tekstil ismiyle eşofman ve spor malzemeleri imalatı yapan bir giyim şirketi kurdular. Ticarethanelerinin daracık mekânında çoğu zaman kendileri oturacak bir yer bulamazlardı. Mamak tutuklularını ziyarete gelen veya Mamak Mahkemelerini takibe gelen Ülkücü aileler, o yıllarda işlerinden, mesleklerinden atıldığı için boş gezen arkadaşlar… Esir kamplarından, sürgün hayatından teker teker dönen Birinci Cihan Harbi Gazileri gibi cezaevlerinden yeni yeni tahliye olan ve Ankara’ya gelen Ülkücüler –bendenizde dahil- dükkânlarının müdavimleriydiler.
 
Çaylar içilir, mütevazı sofralarda lokmalar paylaşılır, yazıhanenin telefonu ticari işlerden ziyade bu misafirlerin haberleşmeleri için kullanılırdı. Tabii ay sonunda gelen yüklü telefon faturalarını ödemekte bu fedakâr insanlara ve değerli ortakları Ahmet Bayanlı’ya düşerdi.
 
Daha sonra Keçiören’de Günışığı Tekstil ismiyle rahmetli Süleyman Koçel Beyle beraber ticari hayatlarına devam ettiler. 90’lı yılların başında elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz merhum Süleyman Beyle bu ikilinin benzeri Ülkücüler gibi en bariz hususiyetleri dost canlısı, fedakâr, vefakâr insanlar oluşlarıdır.
 
Hayatları boyunca nerede bir hasta varsa onun ziyaretinde, nerede bir Ülküdaşımızın cenazesi varsa cenazesinin başında Kuran okuyup dua ederek hazır bulunmuşlardır. Ticari amaçla da olsa gittikleri her şehirde Ülkücü Şehitlerimizin ailelerini, Ülkücü Gazilerimizi ve 70’li yılların dostluklarını taze tutmak için Ülküdaşlarını hep ziyaret etmişler, arayıp sormuşlardır.
 
Yılmaz Saka Bey 1992-1996 arası iki dönemde Türk Ocakları Genel Merkezi’nde merkez heyet üyesi olarak çok hayırlı ve başarılı hizmetler vermiştir. İş hayatında ki tertip ve düzeninin, titizliğinin Türk Ocakları yıllarındaki hizmetlerinde de devam ettiğinin bizzat şahidiyim.
 
Baki olan Allah’tır.
 
Yılmaz Bey’i son iki seneye yakındır devam eden bir amansız hastalığın pençesinden kurtaramadık. 23 Mart, saat 02.00 sularında uzun zamandır tedavi olduğu Gazi Hastanesi’nde ruhunu teslim etti.
 
Tedavisi süresince onkoloji bölümü hocalarından değerli arkadaşımız Prof. Dr. Ahmet Özet Beyle Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sacit Turanlı Bey’in vicdan sahibi her hekim gibi hastalarıyla yakinen meşgul olmanın ötesinde, çok yakın dostane, kardeşane alakalarını burada zikretmeden geçemeyeceğim.
 
Milletimize ve Türk milliyetçiliği davasına çok hayırlı hizmetleri geçen Yılmaz Saka Bey’in bu hayır ve hizmetleri yetiştirdiği pırıl pırıl beş evladı ve torunlarıyla inşaallah nesilden nesile devam edecektir.
 
Dostluğunu arkadaşlığını daima özleyeceğimiz Ülküdaşımız, can dostumuz Yılmaz Saka Bey’e ve bu vesileyle andığımız Süleyman Koçel Bey’e Cenab-ı Haktan sonsuz rahmetler diliyoruz. Başta Saka ailesi olmak üzere camiamıza başsağlığı diliyoruz. Birer kul olarak bu dünyada olmuş ve olabilecek olabilecek taksiratlarından dolayı Allah’ın affını niyaz ediyoruz.
 
Ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.