Mehmet Edip Ören’e ait olan bu metin, mevcut Türk hükümetinin otuz yıl içinde Türkiye’yi Araplar ve Kürtlerin baskın olduğu, Türklerin üçüncü etnik grup konumuna düştüğü bir ülkeye dönüştürmeyi amaçlayan bir “Nihai Hedef” izlediği yönünde komplo teorisi içerikli ağır iddialar ortaya koymaktadır. Yazar, düşük asgari ücret, temel bebek ürünlerinden alınan vergiler ve Türklere ücretli sağlık hizmetleri gibi politikaların, Suriyelilerin yüksek doğurganlığı karşısında Türk ailelerinin çocuk yapmasını fiilen imkânsız hale getirdiğini öne sürmektedir. Bu demografik değişimin bir kanıtı olarak, az çocuklu ailelere uygun 1+1 ve 2+1 dairelerden oluşan toplu konut projelerinin hayata geçirilmesini gösterir. Ayrıca, metin hayat pahalılığının zirvede olmasına rağmen hükümetin çözüm üretemediği gerçeğini sert bir dille eleştirmekte ve ekonomik zorlukların yol açtığı felaketlerde insan hayatının değerini sorgulamaktadır. Son olarak, yazar muhalif medyayı, eski bürokratların ve siyasilerin manipülatif söylemlerine itibar etmemeleri konusunda uyararak siyasi ortama şüpheci bir bakış açısı sunmaktadır.
Söz ağızdan çıkar. İyice düşünülüp bir kere söylenir, kıymeti olur. Ağızdan çıkmayan sözler de vardır. Hafif bir yel etkisi yapmaktan başka bir işe yaramazlar. Ne söyleyen ne de itibar edip dinleyen, beş para etmez. Dün başka, bugün başka yarın bambaşka konuşacaklara ve de dinleyip mest olacaklara ithaf olunur… Hepinize merhabalar olsun. Türkiye birden büyüktür…
Kişinin, söylediklerine tam ters durumda olmasıyla alakalı bir olaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum… RT her yerde, üç çocuk isteğini tekrar ediyor. O tekrar ettikçe, oran 1.7’ye kadar düştü. Burada maalesef birleşik kaplar kuralı geçerli değil. Bizim azalanlarımız, Suriyelilere artı olarak gitti. Onlar neredeyse 4.5-5’e ulaştı. AKP Gn. Başkanı RT esas bu durumu istiyor ama tepki çekmemek için söylemlerini farklı yapıyor… Bunu nasıl anladınız diyenlere anlatacağım… Son olayda açıklandıktan sonra kararım iyice kemikleşti… Neticede son olayı da açıklayacağım ama ilk önce epeydir uygulananlar…
- Asgari ücret, Türkiye ücreti yapıldı. Bu maaşla değil çocuk, kendini beslemek bile zordur…
- Dikkat edin, çocuk bezi ve mamasından vergi alan başka ülke var mı?
- Suriyelilere öncelikli ve bedava olan doğum, operasyon, tedavi, ilaç gibi her şey Türklere paralı veya katkı paylı…
- İşsizlik, hele hele evlilik çağına gelmiş kişilerdeki işsizlik, had safhada…
- Çocuk yapmanın ön şartı evlilik, yapılamaz hale geldi. Ev eşyaları bir yana kiralar bile ödenemeyecek durumda… Daha yazacak çok da ama unsur olarak görülen bunlar.
Diyeceksiniz ki, son olay ne… Hemen söylüyorum… Sanki, daha öncekiler tamamlanmış gibi 500 bin konutluk bir proje hayata geçirildi. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Dairelerin 1+1 ve 2+1 olarak yapılacağı açıklandı… Bu durumda, dördü beşi bırak, üçü de bırak bir çocuk bile bu mekanlara nasıl sığar? Şimdi uzatmadan durumu özetleyim. Okulunu bitir, imtihana gir kazan, geçebilirsen mülakatı da geç, şansın yaver giderse asgari ücretli bir iş bul, 1+1 veya 2+1 bir eve de ömür boyu borçlanarak sahip ol, bulgur ve makarnadan başka bir şey yeme ve üç yetmez, beş çocuk büyüt… Cevabı, vücut dilinizin de yardımıyla size bırakıyorum. Beni kışkırtıp başımı yakmayın… Ve nihai netice : Otuz sene sonra, Araplar, Kürtler ve üçüncü etnik yapı olarak Türklerden oluşmuş, istenilen kıvamda bir Ülke… Şimdi, anladınız mı, niye Araplar, Kürtler, Türkler lafı sık sık telaffuz ediliyor. Hala anlamayanlara ise yapacak birşey yok…

Yeni bir moda ve sözleri sinsice yayılıyor. İlk önce RT’nin, “Sıkıntıların farkındayız” laflarının ardından Kürt asıllı İngiliz Memoş da aynı yolu izlemeye başladı. “Hayat pahalılığı yok dersek doğru olmaz” diyerek sistemdeki yerini aldı… Beyler kendinize gelin, oralar hali arz etme değil çare bulma makamlarıdır… Demokrasilerde, bulamayanlar gider, bulacaklar gelir. Bu kadar basit… Hayatın pahalılığı, en üst mevkiden kabul edilince, bir kıyak yapmamız gerekti… Üzülmeyin beyler… Ucuz şeyler de var… Mesela insan hayatı… Soma’da, Amasra’da, Tuzla Tersanelerinde, Kartalkaya da Gebze’de, Dilovası’nda, lokantalarda, otellerde yurtlarda, kışlalarda vs vs, hayat çoook ucuz…
Bu kısımda da muhalif basına birkaç çift sözüm var… İktidarı eleştiren eski bürokrat ve milletvekillerinin sözlerine itibar edip sarılmayın… Bunlar, siz sazanlar için düzenlenip atılan yemlerdir… Unutmayın atasözümüzü, “Katrandan olur mu hiç şeker, cinsini sevdiğim, cinsine çeker” Bu işle görevli konumdaki Şamil Tayyar adındaki bir yaş baklaya itibar edip, ara sıra yaptığı uyarıları manşetlerine taşıyanlar, gördünüz mü kılığınızı… Şamil Efendi, en son ne dedi… CHP’liler dokunulmazlıkları kaldırılıp, yargı karşısına çıkarılmalıymış. Başta Özgür Özel’in olması gerekirmiş, ama parti genel başkanı olduğu için, evladı (!) Ali Mahir Başarır’dan başlamak daha uygunmuş. Haklı… Selo’yu çıkarıp yerlerine CHP’lilerin alayını kodese tıkmak lazım… İşte o zaman uçarız mı yoksa uçmağa mı varırız belli olur.
İnsan insanı ziyarete gider. Hiç iti ziyaret edeni gördünüz mü? İnsan olan asla itle bir çuvala girmez. Ne mi demek istedim. Anlayan anladı, anlamayanlarda anlayanlara müracaat etsin… Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…
İnsan insanı ziyarete gider. Hiç iti ziyaret edeni gördünüz mü? İnsan olan asla itle bir çuvala girmez. Ne mi demek istedim. Anlayan anladı, anlamayanlarda anlayanlara müracaat etsin… Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…