Mehmet Edip Ören
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Eski günlerimizi hasretle anıyoruz

Eski günlerimizi hasretle anıyoruz

featured
0
Paylaş

Mehmet Edip Ören tarafından kaleme alınan bu metin, toplumsal yozlaşma ve ahlaki çöküş üzerine derin bir sitem içeren eleştirel bir değerlendirmedir. Yazı, masum bir çocukluk şarkısıyla başlayarak geçmişe duyulan özlemi vurgularken, günümüzdeki şiddet olaylarını, yargıdaki adaletsizlikleri ve savunmasız çocuklara yönelik istismarları sert bir dille eleştirir. Müellif, toplumun manevi değerlerinden uzaklaşmasını ve muhafazakâr kimlik altındaki yolsuzluklar ile liyakatsizlikleri ön plana çıkararak siyasi yönetime karşı tepkisini dile getirir. Metin boyunca ekonomik dengesizlikler, tarımdaki sorunlar ve havalimanlarındaki fahiş fiyatlar gibi hayatın içinden örnekler verilerek halkın yaşadığı mağduriyetler sergilenir. Son bölümde ise yazar, merhamet ve vicdan çağrısında bulunarak okuyucuyu doğaya ve muhtaçlara karşı duyarlı olmaya davet eder.   Bu çalışma, hem bir siyasal eleştiri hem de kaybolan toplumsal huzura duyulan derin bir özlemin yansımasıdır.

Mini mini bir kuş donmuştu,
Pencereme konmuştu
Aldım onu içeriye, cik
Cik cik ötsün diye
Pır pır ederken canlandı,
Ellerim bak boş kaldı…

İlkokula giderken, öğretilen ve de zevkle söylediğimiz bir şarkı idi… Her insanın içinde bir çocuk vardır, bunu öldürürseniz yaşam tehlikeye girer. Esasına bakarsanız, hayat 360 dereceden oluşan bir merhaledir. Netice, başladığınız yere gelirsiniz. Ruhumuz, ana rahminde, cesedinize girer, sonunda da bırakıp gider. Kış günlerinin geldiği bu günlerde, cam kenarlarına bir şeyler koymayı unutmayın. Sadık kanatlı dostlarımızın ufak bir kırıntıya bile ihtiyaçları var. Hepinize merhabalar. Türkiye birden büyüktür…

Bu dini bütün, muhafazakâr (!!!) iktidar döneminde başımıza gelmeyen kalmadı… Emniyet kayıtlarına baktığımızda yüz kızartıcı suçlarda aşırı bir artış var. Eskiden, kabadayı diye bildiğimiz, mert kişilerin yerini, her mahallede suça itilen çocuk çeteler aldı. Eşinin ve çocuğunun yanında, kan davalısına bile dokunmayan Millet gitti, yerine soysuz bir kitle türedi… Artık, sakat gazimize bile karısının çocuğunun yanında saldırabiliyorlar. Arabasında çocuk varken, kadınlar bile şiddete maruz kalıyor. Kadını, Allah’ın emaneti kabul eden erkekler, her ay onlarca kadınını sokak ortasında öldürebiliyor… Yolda yürüyen, arabasıyla seyreden, evinde oturan, tatil yapan vs. vs. kimsenin can mal ve namus emniyeti yok. Her an müessif bir olayla karşılaşmaları, neredeyse kesin… Emanete hıyanet, borcu inkâr neredeyse artı bir meziyet olmuş. Devletin çatısında, imkân, maddiyat ve nimetlere gark edilmiş kimseler bile suistimalden arınmış değil… Yolsuzluklar Gri Liste’sinden çıkabilmek için, biraz da göstermelik olarak, her gün yapılan operasyonlar bile para etmemiş görünüyor Bütün bu ve bunun gibi sayısız yozlaşma maalesef, din tabanlı (!) bir sistemde cereyan ediyor. En son örnek, işin uluslararası duruma geldiğini gösteriyor… Çok değerli, nezaket ve şefkat tabanlı şahsiyeti ve de kibar çantalarıyla gönlümüze taht kurmuş Emine Hanımefendi Hazretlerini bile ağzı açık bırakacak durumlar oluşmuş… Yerli Emita’nın, savaşta mağdur olmasınlar diye, Ukrayna’dan getirdiği emanet çocuklar, burada cinsel tacize uğramışlar, doğum bile yapmışlar… Yargıya intikal eden mesele nasıl kapatılmış biliyor musunuz… “Rıza var” diye… 14-15 yaşlarında ki çocukların rızası esas değildir. Reşit olmayan kişiye, rıza olsa bile (!) cinsel yaklaşımda bulunmak suçtur… Halkın güveni bakımından dip yapan yargımız, birçok şeyde olduğu gibi, belli ki bu işinde altından kalkamamış. Benim bir teklifin var… İlahi adaletin tecellisine de yardımcı olur. Bu yiğİT delikanlıları, Ukrayna’ya yollayın. Hem de taciz ettiği çocukların evine yakın bir işyerine yollayın. Mecburi hizmetleri bitince, yeni meslekleri ile dönebilirler…

Asabımız çok bozuldu değil mi. Ne yapalım, gerçeklerden kaçamayız. Devekuşu da değiliz ki, başımızı kuma soktuğumuzda her şey bitsin… Durun durun, size biraz magazin yapayım, neşenizi bulun… Demet Akalın ile, Berkay barışmışlar. O sarılmalarını bir görseydiniz. Taş dile gelir, sevinçten hüngür hüngür ağlardı. Şimdi, ona da bazı kendini bilmezler, reklam der, işin içinden çıkarlar…

Sümeyye Hanımefendi sahibimizin de kâr hanelerinin olduğu, İstanbul Havaalanındaki fahiş fiyatlar yabancı müşterilerin bile tepkisine sebep oluyor… Japonya’daki aynı yerler, bakkal fiyatından ucuz işlem yapıyormuş. Gerekçe ise, insanların başka bir seçenekleri olmadığından, mağdur olmasınlar diyeymiş…

Bir Türkiye klasiği daha ekranlara geldi gitti. Tarlada iki liraya satamadığı marulları markette elli liraya gören çiftçi, halka bedava kampanyası yaptı… Bravo, döküp ziyan edeceğine güzel bir davranış. Gel gör ki olay bunla kalmıyor. Muhteşem yargımız, jet hızıyla çiftçimize, stokçuluk suçlamasıyla soruşturma açıyor… Ölü arkasından konuşmak doğru değil ama insanı mecbur ediyorlar… Bu ara Manisa’nın üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Allah sonunu hayretsin… Büyükşehir B.B. Ferdi Bey’den sonra, Şehzadeler B.B. Gülşah Evladımızı da hakkın rahmetine teslim ettik… Allah gani gani rahmet eylesin, milletimizin de başı sağ olsun. Hepinizi adar, Fatiha eşliğinde, vazifemiz… Gelelim ibretlere… Eyyy, dini bütün (!!!) mahluklar… Allah katında, en büyük suçlardan biri, görmediği halde bir kadının, iffetine namusuna iftira etmektir… Ahirette hepinizi, onun karşısına dikecekler. Hesabı kapatmak için, imanınızı bile vermek zorunda kalabilirsiniz, benden söylemesi. Bu bir… İkincisi, bunu Allah’ın gazabı, özellikle verdiği ceza diye değerlendirir ve bu gibi lafları yayarsanız, haliniz felaket… Ben de kuraklığı, zirai donu, pahalılığı vs. vs., Allah’ın, iktidara gazabı olarak değerlendiririm… Bence, gerçek İslami tabana dayalı düşün, iki başkanımıza da nazar değdi, yaklaşımıdır. Bu, aynı zamanda en ahlaki olandır… Ey gafiller, şu Allah’ı bir rahat bırakın. İbadetinizi, yapın dua edin başka da onun adına bir şeye karışmayın.

Her tarafta kar var. Beyaza bürünmüş dağlar taşlar. Kuşcağızlar tiril tiril titreşirler. Her dam saçak buz tutmuş soğuk var… Öldürmeyin çocuğu, içinizde kalsın… En azından bir avuç bulguru, bir dilim ekmeği çok görmeyin. İnanın ki Allah ziyadesini verir… Hepinize Yaradan’a emanet ediyorum. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!