“Serseri” başlıklı bu metin, yazar Lütfullah Kaleli’nin “serseri” kelimesinin çok yönlü anlamlarını (başıboş, kural tanımaz, kolayca istismar edilen) incelemesiyle başlıyor ve bu kavramı bireylerden devletlere (serseri devletler) kadar geniş bir yelpazeye uyguluyor. Yazar, İsrail’i uluslararası hukuku tanımayan ve güçten başka kural bilmeyen bir “serseri devlet” örneği olarak öne çıkarırken, uluslararası hukukun sadece güçlülerin hedeflerini gerçekleştirmek için kullandığı bir araç olduğunu savunuyor. Metin, özellikle Türkiye’nin Karadeniz ve Akdeniz’deki gelişmelere karşı aldığı önlemleri ve düşürülen bir SİHA olayının, Türk devletinin güçlü olduğunu ve gerekeni yaptığını gösterdiğini vurguluyor. Son olarak, yazar, birlik ve beraberliğin önemini yineleyerek, dış düşmanların sürekli yeni yollarla denemelerine devam ettiğini ve Türkiye’nin savunma sistemlerini güçlendirmesi gerektiğini belirtiyor.
Serseri, başı boş kural tanımayan, kontrol edilmeyen, kolaylıkla istismar edilen, aparat olarak kullanmaya elverişli, karını, zararını bilmeyen anlamına kullanıla gelen bir sözcük. İlk akla gelen serseri birey, serseri devlet, serseri yapılar, serseri toplum, serseri mayın, serseri DİHA, serseri İHA ve benzerleri.
Yazdığım son iki yazıda (Karadeniz Çok Yüzlülük) Karadeniz ve Akdeniz bölgelerindeki gelişmelere dikkat çekmiş, aralarında ilinti olduğunu vurgulamıştım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çok önceden önlem aldığı anlaşılıyor. Devletin gösterdiği tepki yerinde ve anlaşılabilir nitelikte. Tam da emperyalist sistem kafalarının, anlayacağı cinsten. Önce yok edeceksin, sonra da uyaracaksın.
Serseri devletlere örnek vermek gerekirse, İsrail, ilk akla gelenlerin başını çeker. Güçten başka kural bilmiyor, ahlaki kuralları yok, Uluslararası hukuku tanımıyor. Uluslararası hukuk dediğin şey; güçlülerin hedef ülkeleri yiyebilmek için uyuşturmak amacı ile kullandıkları basit araçlardan biridir. Uluslararası hukuk, gücünüz oranında size hizmet eder; değilse, yemeklerin üzerindeki baharatlara benzer, sizi daha lezzetli yiyeceğe dönüştürür. Düşman sizi daha leziz hale getirmek için doğru gibi görünen, yanlışlar ile parçalamaya çalışır- imha maliyetlerini aşağıya çekmeye uğraşır. Böylece işgal maliyetlerini en düşük düzeyde tutar. İşte Arapların durumu (yöneticilerinin)– tüm zenginliklerine rağmen kendilerinden çok zayıf İsrail’in önünde paramparça selam duruyorlar.

İsrail’e duydukları saygının, milyonda birini Filistinlilere duymuyorlar. Filistinlilere gelince, birbirlerine kızdıkları kadar; bir türlü İsrail’e kızamıyorlar. İslam dünyasının yöneticileri de aynı haldeler! Onun için bebek ölümlerine ket vuramıyorlar(engel koyamıyorlar) İslam ülkeleri yöneticileri de en az İsrail kadar suçlu durumdalar.
İş bu manzara, benim vurguladığım birlik-beraberlik hatırlatmalarımın önemini bir kez daha hatırlatmaktadır. Kendi ellerimizle, kendimizi, düşmana sakız etmemeliyiz. Egemenlik sahamızda düşürdüğümüz İHA bize şunu söylemektedir: Sizi isteseniz de- istemesenizde, sonunda mağlup sayılacağınız bir savaşın içine çekeceğiz. Yazılarımda çok öncelerden beri vurguladığım hava savunma ve hava taarruz sistemlerini güçlendirme konusu düşürdüğümüz SİHA nedeniyle bir kez daha haklılığını ispatlamıştır.
SİHA ihlali göstermiştir ki, devletimiz güçlüdür gereken önlemleri çok önceden almıştır. İlgili düşmanlık yapan ülkelere, diyeceğini eylemsel olarak demiş, bizlerin gurur duymasına vesile olmuştur.
Düşmanlarımız, hedeflerinden asla vaz geçmiyorlar, her başarısızlığın ardından, yeni bir yol bulup denemelerine devam ediyorlar. Biz Türkler de, hak bellediğimiz yoldan (Kızıl elmamızdan) asla geri dönemeyiz. En ufak gevşeklik ve ayrılık kokusu, bizlere çok zarar verir. Devletimizin gösterdiği hedeflerden gözümüzü bir an bile olsun ayırmamalıyız.
Cumhurbaşkanlığı makamınca; Rusya ve Ukrayna’ya yapılan uyarılar, gücümüzün oranı ile doğru orantıda etki gösterecektir. Karadeniz’de rastlanan, mayınların- İDA’ların- İHA’ların ardında İngiliz aklının bulunduğunu düşünmek dikkatlilerin işi olsa gerek.
Hz. Muhammet; “düşmanın teknolojisi ile (silahı ve yöntemleri ile) silahlanın.” Emri boşuna değildir. Suriye’deki Amerikan askerlerine saldıran akıl ile Karadeniz’deki serserilerin sahibinin aynı akıl olduğunu düşünmek bir tür zorunluluğa benziyor. Türk devlet aklı kırlangıç uçuşu gerektiren toz duman içinde elbet yolunu bulacak düşmanlarımıza gereken dersi verecektir.
Görklü Çalap’ımızın görkemli selamları, her türden beladan sıyrılmasını bilen- ulusumuzu her türden yıkımdan koruyan, egemenlik sahalarımızın savunulmasında, payları olan bilge kişilerimizin üzerine olsun vesselam.