lutfu-sahsuvaroglu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Şubat Soğuğu

Şubat Soğuğu

0
Paylaş

 

Her şey Şubat Soğuğu ile hız kazandı.
Darbenin ilk sinyallerini o dizide verdiler.
Sonra paralel dizilerde de buna benzer sinyaller verildi kamuoyuna…
2014 yılındaki Kurtlar Vadisi’nde Polat Alemdar soruyor derin devlet kılıklı tiplere:
Bu operasyonlar kimin inisiyatifiyle yapılıyor?
Derin devlet kılıklılar cevap veriyorlar.
Muhterem Bey…
Sadece 2014 yılında mı verildi sinyaller?
Bir zamanlar TRT ile STV handiyse paralel yayın kuruluşlarıydı.
Birinde iş tutturamayan cemaatçi öbüründe işbaşı yapardı.
Sonra reyting ölçümlerine müdahale başladı…
Birlikte paralel yapılar ve paralel şöhretler kotardılar.
Herkes çok mutlu ve pek gubarır haldeydiler.
Osman Bey ve Edebali yahut da Fatih Sultan Mehmed Akşemseddin de güya bu gubaranların arkasında yıkılmaz kale gibiydiler.
Öyle ya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Osman Bey yahut Fatih Sultan Mehmed Han hazretleriydi; Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri de Şeyh Edebali yahut Akşemseddin Hazretleri…
Dizilerden edinebilirdiniz olacakların ilk işaretlerini…
Özellikle Şubat Soğuğu tam bir fesat yuvası olduğu halde bu dizinin aleyhine kimse konuşamıyordu nedense…
Çok uğraştılar TRT’ye sızdırmaya…
Sızıntı pek marifetli oldukları alandı…
Her şeye sızmak hünerleriydi…
Dünyanın neresinde sevilen bir sanatçı var o cemaatin malıydı. Değilse olmalı, sıcak bakmıyorsa hakkında bin bir dedikodu yaratılmalıydı.
Dünyanın neresinde bir formül bulunmuşsa o bizimdir biz ondanız strateji ve taktiği Sızıntı dergisinden itibaren bu cemaatin daha doğrusu bu gizli örgütün temel şiarıydı.
Eee İsrail ile ABD mevcut İngiliz – Yahudi medeniyetinin mihveri olduklarına göre bu sürecin, bir İslami cemaati alıp küresel bir güce eklemlenmesinden daha tabii ne olabilirdi?
Şubat Soğuğu’ndaki o pek karanlık ve hemen herkesin teslim olmasının beklendiği hoca tipine cevaz verenlerin bugün günah çıkarma seanslarına aldanmamız pek zor.
İnandırıcı gelmiyor.
Her şeyde tutarlılık esas olmalı…
İnsanın ömrünün önemli kısmında Şubat Soğuğu figüranı olması geri kalanında da Sakarya Fırat seyircisi olması komik…
Bir zaman bayrağı yasaklayacaksın, bayrak takan otomobillere soruşturma açacaksın, posi bayraklı arabaları trafikten men edecek; sonra ne hikmetse olur olmaz yerde bayrak dalgalandıracaksın, bayrağa sahip çıkacaksın.
Her şey zamanında kıymetli…
O günlerde bu derin yapılanmanın ne idüğünü keşfedip kamuoyuyla paylaşanların ne suçu var?
Necip Hablemitoğlu cinayetini işleyenler aynı örgütte huzur içinde mutmain aynı küresel güce hizmet ederken ne hikmetse itirafçı olunmasını anlamamız mümkün değildir.
Bu tezgâhı yutamayız.
Bizi kandıramazsınız.
Bir toplumun, bir insanın hele hele bir aydının bütün hasletlerinin fevkinde tutarlılık konusundaki derecesi gelmelidir.
Hele hele bir liderin hayatındaki tutarlılık çizgisinin mahiyeti, sürdürülebilirliği, vasfı diğerlerinden daha önemlidir.
Balık baştan kokar.
Lider tutarlı değilse, peşinden gelenlerin tutarlı olmaları beklenebilir mi?
Devletler için de böyledir…
Sürdürdükleri politikaların tutarlı olması beklenir.
Hele hele inanca taalluk eden meselelerde bu vasfın daha bariz olması gerekmez mi?
Son İsrail anlaşması bana göre hayli tutarsız…
Tıpkı Türkiye’yi uluslararası göçmen kampı yapan önceki başbakan zamanında imzalanan anlaşma gibi…
Türk tarihinin en aptal anlaşması diye tarif etmiştim göçmen kampı olmayı gönüllü kabul eden AB ile yaptığımız anlaşmayı…
Şimdi de Mavi Marmara’dan sonra Filistin davasındaki politikamızın tutarsızlığı kahrediyor hakiki Müslümanları…
Son İsrail anlaşmasına tepki veren birkaç köşe yazarı çıktı, onları tebrik ediyorum. Şu cadı avının yaşandığı sürece rağmen cesurca ifade ettiler görüşlerini…
Selahaddin E. Çakırgil, İsrail ile yapılan anlaşmayı ‘rencîde edici’ diye vasıflandırdı.
Zira başkentlerin adı geçirilmişti. Yani Kudüs üzerinde tam bir İsrail egemenliğini tescil etmiş olduk.
Bundan belki de daha güncel ve tehlikeli sonuçları daha kısa sürede karşımıza gelecek madde ise 5. Madde…
Ne yazık ki aldığımız yirmi milyon karşılığında yazılanlar bundan sonramızı ipotek altına alıyor.
Bundan sonra herhangi bir Türk herhangi bir İsrailli’ye bir şey yaparsa bu anlaşmaya göre Türkiye büyük bir sorumluluk altına giriyor. 
Böylece İsrail’e ve Yahudi’ye karşı elimiz ayağımız, hatta dilimiz bağlanmış oluyor.
Yine vur deyince öldürdük.
İsrail ile ilişkilerin gerginlikten kurtarılması icap ediyordu ama bu sefer teslim edici ve rencide edici bir yaklaşım sergiledik. Dahası yine masada kaybettik…
Bilmem ama bu anlaşmayı ben böyle okuyorum.
Dışişlerimiz de kamuoyunu aydınlatsın yanlış düşünüyorsak…
Tamam, İsrail ile hatta Rusya ve İran ile kısa dönem önceki tutarsız ilişkilerimiz sürdürülebilir değildi.
İsrail ile anlaşma yapması Türkiye’nin kaçınılmaz idi.
Ama mübarek şart mıydı o beşinci madde?..
Şubat Soğuğu gibi bir madde o…
Acısı sonradan çıkacak.
Temmuz darbesini atlattık…
Şubat yaklaşıyor…
Onu atlatabilecek miyiz?

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.