lutfu-sahsuvaroglu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kendimizi AB ailesi içinde hissetmenin dayanılmaz hafifliği

Kendimizi AB ailesi içinde hissetmenin dayanılmaz hafifliği

0
Paylaş

Göçmen İadesi ile Avrupalı Olmak
 
Muhafazakâr hükümetimizin beyaz Türklerinden Volkan Bozkır Beyefendi, Patrik Hazretleri gibi düşünmüş.
 
Patrik de “en iyi anlaşma” diyerek koroya katılmış ya…
 
Türk tarihinin en ahmakça anlaşmasını en mübarek anlaşma olarak vasıflandırmıştı.
 
Türkiye’nin bütün Türk tarihi boyunca en aptal anlaşması olan Göçmen İade Anlaşması üzerine son zamanlarda ortaya çıkan bilinç karşısında kimileri “bundan iyisi Şam’da kayısı” türünden teviller icat etmeye koyuldu.
 
Başta da Patrik Bartholomeos…
 
Volkan Bozkır da anlaşmanın aleyhine konuşan bizim gibi insanlara akıl veriyor:
 
Sayın Dışişleri Bakanımız Viyana temaslarında bulunuyor. Viyana’da vals yapıyor. Viyana’da Chopin dinlenince insana dokunmuyor galiba…
 
Chopin burada şehit cenazelerinde dokunuyormuş gibi oluyor bazılarına…
 
“Önemli olanın: kendimizi AB içindeymişiz gibi hissetmesi…” nasıl bir laf?
 
Anlayan var mı?
 
Anlayan var tabii…
 
Bunlar hep özel yetişmiş, kimi büyük zatların rahle-i tedrisatından geçmiş gazeteciler, diplomatlar, siyasetçiler olsa gerek.
 
Soli Özel ile Volkan Bozkır aynı düşünüyorlar.
 
Soli Özel 17 Nisan günü köşesinde yazdığı yazıda kendisinin İsmail Cem – Papandreu ödülleri vesilesiyle ne kadar barıştan yana insan olduğunu ve İlter Türkmen ve Mehmet Ali Birand rahle-i tedrisinden geçtiğini açıklamak lüzumunu hissetti.
 
O yazının sonunda AB ile ABD raporlarına değinen Soli Özel raporlardaki bütün eleştirilerin elbette hakkını teslim ediyor.
 
Hayreddin Karaman Hoca gibi yapmıyor en azından.
 
Hatırlarsanız Hayreddin Hoca bir zamanlar, AB müktesabatı hakkında: “Aslında AB üyeliği mühim değil ama askerin burnunun sürtülmesi açısından bunlar iyidir” mealinde yazılar yazmıştı.
 
“Bu raporun tıpkı ABD Dışişleri Bakanlığı raporu gibi fazla bir yankısı veya etkisi olmayacaktır. Ama Türkiye’nin kendisini hangi değerler sistemine, ittifak çevresine ait hissettiği ve bu toplumun kendisini nasıl bir rejime layık gördüğü soruları yerli yerinde durmaya devam edecektir. Bu cevabı ararken Cem’in yokluğu da hissedilecektir.”
 
Bence Soli Özel haksızlık yapıyor.
 
Volkan Vural oysa aynı gün gazetelere geçen beyanında Soli Özel’in şapka çıkarması gereken laflar etmişti.
 
Aynı gazetede Muharrem Sarıkaya da çok beğenmiş olmalı ki Volkan Vural’ın açıklamasını kara puntolarla aktarmıştı:
 
“Önemli olan Türkiye’nin kendisini AB ailesi içinde hissetmesi. Ancak o zaman göç olayında yaşandığı gibi birlikte sorunlara çözüm formülleri üretilebilir.”
 
Geri Kabul ve Vize serbestisi hikâyeleri ne kadar da bazılarının kendilerini AB ailesi içinde hissetmelerine vesile olmuş.
 
AB ailesi ise bizi ötekileştirmeye olanca korku ve vehimleriyle, kuşku ve şüpheleriyle devam ediyor.
 
Göçmen İade Anlaşması kadar Türk tarihinde başkaca bir aptal anlaşma var mı bilmiyorum.
 
Son zamanlarda Cumhurbaşkanının, vize konusunda direten ve Türkiye’ye yeni bahaneler uyduran AB karşısında gayet basit ve normal, yani her insanın anlayabileceği kadar basit ve normal çıkışının hilafına; hemen Hükümet içinde de, bir kısım medyada da AB ailesi içinde hareket etmenin, yalan da olsa kendisini bu aile içinde hissetme hafifliğinin ne kadar faziletli bir şey olduğuna dair yazılar çıkmaya, görüşler serdedilmeye başlandı.
 
Haklıydı Cumhurbaşkanı.
 
Ben de yazdım.
 
Cumhurbaşkanını Destekliyorum diye…
 
Öyle ya mâdem ki anlaşma iki taraflı; yani Türkiye göçmen iadesini kabul ediyor, nitekim binlerce göçmeni geri kabul etti, bunun karşılığında da kolay vize getirilecekti; e neden şimdi Avrupa ipe un seriyor?
 
Niye yine her zamanki gibi bahaneler uydurmaya başladı?
 
Yok şu, yok bu…
 
Hatta utanmadan o kadar mülteciyi katlettikleri, o kadar bot batırdıkları, sınırlarda o kadar elektrikli tel örgüler – duvarlar inşa ettikleri, hatta kameramanları dahil hemen her ferdiyle mültecilere işkence ettikleri halde bizim gerçekten kaliteli kamplarımıza bir de dil uzatmıyorlar mı?
 
Bir de çok umurlarındaymış gibi “mültecilere nasıl davranıyorsunuz bakmaya geldik” demiyorlar mı?
 
Sen bak o zaman!..
 
Türkiye nedense elindeki kozları layık-ı veçhile kullanamıyor.
 
Nasıl kullansın ki?
 
Böyle diplomasi geleneği, böylesi rahle-i tedrisat olduğu müddetçe…
 
Neymiş efendim, kendimizi AB ailesi içinde hissetmenin tadı frambuazlı pasta gibiymiş…
 
Biz de yani soğanın başına vurarak bulgur yemeye devam edenler de ayran içsinler…
 
Ayranımızı içelim.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!