YPG rozetli ABD askerleri krize yol açtı.
ABD yetkililerinin çelişkili ifadeleri bazı siyasilerimizi çelişkili ifadeleremeylettirmeye sebep oluyor ama bu sefer Dışişleri Bakanı gayet net konuştu.
Sayın bakan ABD’yi iki yüzlülükle suçladı.
Zira bir yetkilisi çıkıp “evet ne var bunda, bölgede elbette IŞİD’e karşı yerelmüttefikler bulmak ve o güçlerle işbirliği yapmak ABD’nin en tabii hakkıdır”tafrasını atıyor, sonra da başka bir yetkilisi “yanlış anladınız canım öyle birşey yok, bizim çocuklar kendi güvenliklerini temin için terörist kılığınagirmişler” diyebiliyor. Böyle bir pişkinliğe müracaat edebiliyor asrın devleti…
Bu iki yüzlülük değil de nedir?
Yunus demiş ya:
“Bir ben vardır bende benden içerü…”
Öyle mi anlamak lazım yoksa bu ikiyüzlülüğü?
Öyle ya canım, hani şu ilimlerin vardığı en son nokta hermenötik (hermeneutik)değil mi?
‘Hiçbir şey kendisi değildir’ aslında…
Öyle olunca da müttefikimiz ABD, düşmanımızla ortak, kuyumuzu kazabilir.
Bunu ilmin geldiği son nokta diye anlayabiliriz.
Bizim siyasilerimiz de ister istemez böyle ikircikli konuşabilirler.
ABD yetkililerinin açıklamalarını anlamış pozuna yatabiliriz.
Bunda hiçbir sakınca yok. Hani İsmet Özel yazdı ya. ‘Odun Türk’ diye… Odun gibiolmak lazım bazen…
Anlamamış gözükmek en iyisi.
Sanırım Dışişleri Bakanımız anlamamış gözükerek İsmet Özel taktiği uyguluyor.
Naci Bostancı ise anlamış gözükerek ABD sözcüleriyle dalgasını geçiyor.
Yoksa kırk yıllık arkadaşımın ABD sözcüsü gibi konuşmayacağını ben bilmeyeceğimde kim bilecek?
Evet haklısınız. ABD askerleri güvenliklerini sağlamak için yerel kıyafetleritercih etmiş olabilirler.
Eskiden yani salon sosyalistlerimiz köylere gidende… Köylülerin elbiselerinigiyermiş gibi yapıyorlardı ya tıpkı onun gibi…
Güneydoğu’ya gidince başına ‘poşi’, Filistin’e gidince ‘kefiye’ saranziyaretçilerin masumiyetine sarılmış olabilirler mi ABD’li askerler?
Belki de barış için, insanlık için, teröre lanet için takıyorlardır kim bilir?
Hani Filistin davasını desteklemek ve savaş karşıtlığı için kimi batılılarkırmızı beyaz renkli kefiye takarlar ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nüdesteklediklerini, İsrail’in saldırılarını protesto ettiklerini düşünürler ya,onun gibi bir şey…
Poşi malum da; poşiye benzer kefiyenin ya da poşinin de içinde bulunduğu kefiyeailesinin mahiyeti ne?
Kefiye Filistin’in efsane lideri Yaser Arafat’ın başına sardığı Filistin’isimgeleyen başlık.. Poşinin de içinde bulunduğu Arap eşarp türünün genel adıkefiye…
Noir Desir’in solisti Bertrand Cantat da ‘des visages des figures’ turnesisırasında Filistin halkıyla dayanışma adına bu eşarbı boynundan çıkarmamıştı.
Siyah beyaz kefiye Beşiktaş’ı – Kara Kartal’ı desteklemek için değil el Fetihpartizanları tarafından takılıyor. Kırmızı beyaz olanı ise FHKC (Filistin Halk Kurtuluş Cephesi) sempatizanları tarafından.
Lafı eğip büktük başımızda poşi ya da kefiye gibi bir başlık olmadığından…
Ama Suriye meselesi ister istemez Irak benzeri her şeyin eğilip büküldüğü birkaygan zemin olduğundan meselenin özüne nüfuz edebilmek için böylesigirizgâhlara ihtiyaç oluyor kaçınılmaz olarak…
Evet, kaygan bir zemindir Orta Doğu genel olarak…
Fakat Irak’tan sonra Suriye’de yaşanan ve handiyse bütün eski emperyalistlerindahil olduğu oyunda Janus’un o kadar çok yüzü var ki, efsanedeki iki yüzlüTanrı Janus utancından yüzünü saklamaya başlar bundan sonra diyebiliriz.
Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması sırasında PYD-YPG savaşçılarını yurtseverhalk direnişleri olarak takdim eden ABD’ye karşı o zaman kaç yüzü olduğunuhatırlatamayan Türkiye ne yazık ki, Peşmerge güçlerine arka çıkarak Kobani’ninkurtarılmasına yardım ettiğindeki gibi teröristlere selam durarak yüz kızartıcıbir suç işledi.
Türkiye’nin kaç Janus’u var, yahut kaç ‘bir ben vardır bende benden içerü’felsefi derinlikli stratejisi bilinmez ama herhalde bundan sonra o eskiyaptıkları yüz kızartıcı fiilleri artık işlememe noktasında kararlıdır.
ABD işte bu kararlılığı test ediyor bence…
Sayın Cumhurbaşkanı PYD ile PKK’nın aynı olduğunu ısrarla vurgularken Türkiyeiçindeki hâlâ devlete hâkim aklın bazı unsurları –ki akademyanın ve medyanınyarıdan fazlası bunlarla dolu- Türkiye’nin bilinen yalana ayak uydurmasıgerektiği fikrinde müttefikler.
Yani “Türkiye PYD’yi ABD gibi yurtsever savaşçılar kabul etsin ve işbirliğinegirsin; içindeki terör unsurlarını temizlemede de uluslararası camiadan destekalsın” diyesi adamlar… yazarlar… filan feşmekan…
Bütün mesele budur.
Bunu büyük stratejik deha ürünü olarak takdim edenler bile var.
Sonunda Türkiye’yi buna zorlayacaklar, öyle görünüyor.
İçerde geçici bir rahatlama ve terör örgütünün geçici bir barış talebi ile yenibir çözüm süreci..
Dışarıda da Suriye Kürdistanı’na ve parçalanmış bir Suriye’ye doğru bölgeselstrateji…
“Azez ve Cerablus arasında tek bir Kürt yok bu dediğiniz Kürdistan nasılkurulacak?” diye savunma yapmıştı bir önceki Başbakanımız…
Nerede mi?
İstanbul’da Boğaz’daki Başbakanlık Konutu’nda.
Sabaha kadar Suriye politikasını eleştirmiş ve Türkiye’nin elindeki kozları onahatırlatmıştık.
Irak’ın toprak bütünlüğünü ısrarla savunması gereken Türkiye’nin önüne Özalzamanında de-facto olarak oluşan Kuzey yapılanmasının bir imkân olabileceğiniöğreten Amerikan aklının tuzağına düştüğümüzü, benzerinin Suriye’deplanlandığını ısrarla vurgulamıştık.
Profesör Ahmet Davutoğlu da her profesörde olan tezist karakteriyle savunmayapmıştı.
“Azez ve Cerablus arasında bir tek Kürt yok, Kürdistan nasıl kurulacak?”
Sanki sosyolojik bir araştırma yapıyoruz?
Tel Abyad’da da tek bir Kürt yoktu, hep Türkmen’di; ne oldu?
O IŞİD mi vardı eskiden?
Adamlar otobüsle, minibüsle, kamyonetle gelip işgal etmiyorlar mı?
ABD, PYD ile anlaşmışsa –ki anlaşmış- Azez ile Cerablus arasına getiripyerleştirmez mi?
Ne beis?
Üstelik PYD desteğinde Kuzey Suriye’de bir Amerikan üssü planı da deşifre olmuşken…
…
Dışişleri Bakanımız net konuştu:
“Terörle mücadelede çok iddialı olan bir ülkenin, bizim müttefikimizin, ABDaskerlerinin YPG armasını, bir terör örgütünün armasını kullanması kabuledilemez”
“Telefonda Sayın Obama, Sayın Kerry, bize YPG’nin, PYD’nin güvenilir olmadığınısöyleyecek ve terörle mücadelede Türkiye’nin yanında olduğunu söyleyecekler.Sonra Ankara’daki iki saldırının sorumlusu terör örgütünün armalarınıtakacaklar.”
“Neymiş efendim, kendi güvenliğini sağlamak içinmiş. O zaman onlara tavsiyemizSuriye’nin diğer bölgelerine gittikleri zaman DAEŞ’in, El-Nusra’nın,El-Kaide’nin armasını taksınlar, Afrika’ya gittikleri zaman da Boko Haram’ınarmasını taksınlar. Biz bu terör örgütleriyle YPG’yi aynı görmüyoruz diyenlerecevabımız, ‘Bu çifte standarttır ve iki yüzlülüktür’ olur.”
Pentagon Sözcüsü Peter Cook, ABD güçlerinin Suriye Demokratik Güçleri’nedanışmanlık için bölgede bulunduğunu ve sıcak çatışmalara girmediğini ifadeederek YPG armaları için “Özel Harekat birlikleri belli bölgelerdeoperasyonlara katılırken kendi güvenliklerini sağlamak adına yerel silahlıgüçlerin arasına karışabilir” dedi.
ABD, PKK’yı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırsa da YPG’yi Suriye’dedesteklenebilecek nitelikteki muhalif gruplardan birisi olarak görmekteısrarlı…
Türkiye terör belasıyla uğraşırken teröre lojistik destek veren, onunkıyısındaki uzantısıyla işbirliği yapan müttefikin açıklamalarını yutmuş gibigörünmesinin gereği var mı?
ABD askerleri herhangi bir saldırıya karşı kendi güvenlikleri için terörörgütünün armasını yakalarına işliyorlarmış… Böyle bir açıklamaya kim inanır?
Türkiye inanmış gözükerek benzeri bir uygulamaya girerse Bostancı’nın ifadeleriyerini bulur bence…
Türk Ordusu başlarına kefiye sararak şöyle Kudüs’te bir tatbikat yapsa mesela…
Yahut IŞİD arması takarak Esad güçlerine karşı bir operasyon…
Belki ABD deniz komandolarının kıyafetlerini giyerek Sivastopol’e çıkarma birde…
Kırım, Karabağ, Kıbrıs, Suriye, Irak, İran, Moskova, Kudüs, Paris, Roma, NewYork…
Yok daha neler…