Türkiye Cumhuriyetini, tek çarıkla yedi düvele karşı eşsiz bir mücadele ile kuran Türk Milletinin, bugün bayramını dahi tartışma konusu haline getirişinin acizliği üzerine bir durum tespiti!..
Birkaç yıl öncesiydi, zamanımızın kıymet ifade eden sosyologlarından biri ile sohbetteyiz. “Hocam bizlere her alanda parçalanma tehlikesinin hissedildiği bir ülke bırakıyorsunuz, sizin neslinizden davacıyız diyoruz.” Hoca şiddetle karşı çıkıyor; “bizim dönemimizde tek yabancı dili olan 3 kişiyi bir araya getiremezken şimdi size 3 yabancı dili olan milyonlar teslim ediyoruz,” diyordu.
Gerçekten her iki bakışta kendi alanında doğruları ifade ediyordu.
Cumhuriyeti kurarken; olmayan imkânlara rağmen, mevcut değerlerimiz, bugün ise sahip olduğumuz her türlü imkanın yanında, kaybettiğimiz değerler belirleyici durumdadır.
***
Cumhuriyetle taçlandırılan istiklal mücadelesi; olmayan bir devlet yönetimi, olmayan bir ordu, işgal edilmiş ülke şartlarında gerçekleştiriliyordu. Açlık ve yoksulluğun girdabında, teknoloji ve teçhizat olarak düşmanlarının kıyaslanamayacak kadar gerisinde, çeşitli ihanetlerin sarmalında darmadağın, hangi ülkenin boyunduruğu daha iyidir kavgalarının, olduğu bir yapı.
Böylesi bir durumda Mustafa Kemal Atatürk ile başlayan istiklal hareketi, üzeri küllenmiş tüm değerlerimizin yeniden ihyası hüviyetinde idi. Türk Milletinin tarihin derinliklerinde, belirleyici olmuş milli ve manevi unsurları yeniden sahne alıyordu. Düşmanların her türlü imkân ve teknoloji gücü varken, Milletimizin; iman, vatan ve millet sevgisi, toprağı namus bilme anlayışı yanında şehit olmanın kutsaliyeti üzerine şuur yapısı en büyük gücü idi. Hedef birliği ve esareti kabul etmeme azmi artık tüm benliğimizi kaplamış durumdaydı. Üzerinde önemli durulması gereken önemli husus ise, istiklal savaşında inanılmazı gerçekleştiren Türk Milleti zaferin ardından, cumhuriyeti kurarak, devrin genel yapılarının ötesinde, en yüce değerlere sahip siyasi ve idari yapının da temellerini atmayı başarıyordu.
***
Cumhuriyet ilanından bugüne kadar geçen süre içerisinde zaman, zaman kesintiler olmakla birlikte, sürekli gelişen bir Türkiye’den bahsedebiliriz. Aynı zamanda yüksek bireysel donanım ve yetişmiş insan gücü iftihar konularımızdandır. İnsanlarımız artık her türlü imkâna sahip, alanlarında başarılara imza atar yetenek ve bilgiye haiz seviyededir. Ne var ki bu olumlu durumun, oluşan şartları ümit verici alana taşıyamadığı görülmektedir.
Günümüz şartları, Osmanlının son dönemleri ile örtüşür gelişmeler içerisindedir. Ekonomik yapı uçlara taşınmış, dışarının tahakkümü çare sayılır olmuş, manevi değerler daha çok telaffuz edilirken, içleri boşaltılmış, zulüm tepki görmez, hak aranmaz, adalet göz ardı edilir olmuş durumdadır. Vatan sadece “satılabilir toprak” olmaya indirgenmiş, şehitlik sıradanlaştırılmış, bireysellik kutsanma aşamasına getirilmiş, yetim hakkı aranmaz olmuş duruma gelmiştir. Yabancı ajanlar ülkemizde cirit atarken, Türk ve İslam düşmanlığı üzerine misyonu olanlar el üstünde tutulur olmuşlardır.
***
Gelinen sonuç; millet olarak, inanç olarak, vatan olarak parçalanmanın eşiğinde bir gidişin, çöküşün girdabına mahkûm hale getirilişimizdir. Ülkemizi yüceltecek, geleceğimizi imar edecek diye değerlendirdiğimiz, bireysel donanım ve yüksek imkanlar, kaybettiğimiz değerler sonucu çözülmemizi hasıl eder konum halini almış durumdadır.
Zamanımız gelişmeleri, çıkışı kolaylaştırdığı gibi, çöküşü de hızlandırır mahiyeti beraberinde taşımaktadır. Belirleyici olan ise milli ve manevi değerlerimize olan bağlılığımız, veya bencilliğin esiri oluşumuzdur.
İşte; tüm imkânsızlıklara rağmen kutlu bir istiklal mücadelesi ardından kurduğumuz cumhuriyetin, bugün bayramını bile tartışma garabetine heba eder hale gelişimizin temel sebepleri buradadır.
Konunun başında aktardığım sohbetin bitişinde kıymetli hocamızın son sözleri, meseleye ışık tutar derinliktedir.
“Bugün burada Anadolu’nun ücra köşelerinden birinde ülkemiz üzerine bu yüreği ortaya koyan, ismi bilinmedik birkaç Türk Milliyetçisi ve dahi diğer yurt köşelerindeki isimsiz Türk Milliyetçileri sayesinde, bu ülke bu millet her türlü çöküşten sıyrılacak, ilelebet yaşayacaktır.”
Vesselam!..