AKP’nin “Çözüm” sürecinde yaptığı en büyük yanlış, PKK’nın değişmeyen ve hiçbir zaman da değişmeyecek amaçlarını göz ardı etmesidir.
AKP’nin ikinci yanlışı ise Kürtleri PKK’dan, PKK’yı da bebek katili Öcalan’dan ibaret saymasıdır. Halkın nezdinde Öcalan ile İmralı’da yapılan görüşmeler ve terörist başının mesajının Diyarbakır meydanından ve televizyonlardan okutulması barış sağlama arayışı değil Öcalan’ın bölge halkına lider olarak sunulmasıydı.
AKP’nin süreçteki üçüncü en büyük yanlışı daha doğrusu ihaneti, Dolmabahçe’de masa kurması ve müebbet hapse mahkûm hükümlüden gelen on maddelik şartları kamuoyuyla paylaşmasıdır. Dolmabahçe, Öcalan’ın yalnızca terör örgütü ele başısı değil aynı zamanda görüşleriyle hükümete yön veren, çözüm öneren, sorun çözücü bir lider kimliği kazandırmıştır!
‘Çözüm Süreci’ denilen gaflet, rehavet ve sorumsuzluk hali bölge halkını göz göre göre PKK’nın rehinesi haline getirmiştir. PKK halk üzerinde tahakküm tesis ediyorken AKP’nin olanı biteni seyretmesi yanlışların en büyüğü olmuştur.
Bu süreçte PKK, Mehmetçik katili namlı teröristin heykelini dikiyor yetkililer seyrediyor. PKK, YDG-H adı altında güvenlik güçleri kolluk gücü operasyon yapıyor iktidardan ses çıkmıyor. PKK, yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, haraç topluyor ve yargı yapıyor iktidar olan biteni görmezlikten geliyordu.
PKK’nın bölgedeki varlığının sistematik bir kamusal düzene dönüştürdüğünü muhalefet defalarca dile getirmesine rağmen AKP iktidarı gerekli önlemleri almak lüzumunu dahi duymamıştır. Halbuki PKK, çözüm süreci sırasında bölgede devlet gibi vergi tahsil etmiş ve vatandaşa ceza kesmiştir.
PKK’nın vatandaşlardan yüzde on çevre vergisi kesmesine, AKP’nin 2013 yılının Ramazanında verdiği iftar sırasında o zaman çözüm ortağı olan PKK’ya Başbakan Erdoğan, “Yüzde 10 da ne oluyor?” diye bu yüzden sesleniyordu.
Yani bugün yaşanan hiçbir şey meçhul değildi ve her şey hükümetin, milletin ve devletin gözleri önünde gerçekleşmiştir.
PKK’nın maliyesini kurup, vergi topladığı istihbarat kaynaklarının raporlarında kayıtlıdır. PKK, devletten okul, hastane ihalesi alan müteahhitten, ihale bedelinin %10, karakol yapan müteahhitten ise %30 vergi tahsilatı yapmıştır. Ödemeyi geciktirene faiz uygulamıştır. Eksik beyan verenleri ise cezalandırmıştır. Haraç vermeyenin şantiyesini yakılmıştır.
PKK bölgedeki varlığını sistematik bir biçimde kamu düzenine çevirirken bunu birçok yetkili çözüm sürecinin bir gereği olarak görmüş ve sessiz kalmıştır. Bu durum halk üzerinde ve devlet dışında yasa dışı bir başka otoritenin oluşmasını da sağlamıştır.
Devletin ve milletin birliğinden yana olan birçok aşiretin bölgede oluşan fiili PKK yapılanmasının baskısıyla BDP/HDP’ye katılmak zorunda kalmışlardır.
Gelinen aşamada bölgede HDP’nin ful oy aldığı yerler aslında bu sürecin ürettiği sonuçtur. PKK bölgede her şeye hakim ve kendisini çok güçlü hissediyor. Buralarda Türkiye’ye rağmen özerk yönetimler ilan ediyor. PKK’nın çözüm sürecindeki zafiyetten aldığı güçle özerklik ilan ettiği yerlerde halkın ekseriyeti silahlı baskıya rağmen PKK’nın eylemlerine destek vermemiştir. Bölgede halkın ekseriyeti Türkiye’den kopuş anlamına gelebilecek bu durumu, kendi gelecekleri açısından tehlikeli gördüğü anlaşılıyor.
Bölgedeki vatandaşlar, terör örgütünün tehdidi ve suikastlarından dolayı gönülsüz ve zorunlu olarak PKK’ya destek verir görüntüsü içerisinde oldukları açıktır. Nitekim son operasyonlar sırasında bölge halkının güvenlik kuvvetlerine verdiği istihbaratla terör örgütüne ve yerel hücrelerine ciddi darbeler indirilmiştir.
Terör örgütünün bölgede kendi kamu düzenini oluşturma faaliyeti hükümetin gözlerinin önünde gerçekleşmiştir. Bölge halkı PKK’nın insafına terk edilmiştir. Terörle mücadele sonuçta halkla kazanılır. Teröristi ezmekle iş bitmiyor aynı zamanda bölge halkının da PKK’nın rehinesi olmaktan kurtarmak gerekir.
ozcan-yeniceri
Diğer Yazıları
Yazar