Mehmet Edip Ören
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Nasıl 2 adet “Kurucu Önderimiz” oldu?

Nasıl 2 adet “Kurucu Önderimiz” oldu?

0
Paylaş

Bu köşe yazısı, yazarın Türkiye’nin güncel siyasi atmosferi  hakkındaki derin endişelerini ve yorumlarını ifade eden bir denemedir. Yazar, yaklaşan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlama coşkusunu dile getirerek metne başlar, ancak odak noktası hızla iç ve dış siyasete kayar. Özellikle, ABD Başkanı Trump’ın Türkiye Cumhurbaşkanı ile olan ilişkisini eleştirerek, bu ilişkinin ülkeye bir şey kazandırmaktan ziyade Cumhurbaşkanının kişisel meşruiyetine hizmet ettiğini ileri sürer. Metin ayrıca, bir siyasi liderin (Pervin Buldan) yorumlarını analiz ederek, “Kurucu Önder” kavramının Anayasal düzlemde iki farklı figüre (Mustafa Kemal Atatürk ve Abdullah Öcalan) eşitlenmeye çalışıldığı tehlikeli bir siyasi oyuna dikkat çeker. Son olarak, yazar, İstanbul ve Ankara belediye başkanları gibi muhalif figürlerin siyasi oyunlarla devre dışı bırakılma girişimlerini eleştirir ve ülkedeki yoksulluk ile sağlık bakanının gerçeklikten kopuk açıklamalarını sert bir dille yorumlayarak metni sonlandırır.

 

Önümüzde çok güzel günler var. Tabi ki en önemlisi, yazı günüm olmasa da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.  Bu Bayramı bu sene, geçmiş yıllara kıyasla daha bir içten, daha bir coşkulu kutlamak gerektiğini düşünüyorum. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Gençliğe Hitabesindeki şartların oluştuğu kanaatindeyim. İşte bu yüzden, Türk istiklâlini ve Cumhuriyet’ini korumamız gerekiyor… Bayram geçtikten sonra Ankara’ya döneceğim… Kasım ayının hışırtılarını çok özledim. Özellikle, Mebusevleri semtindeki çınarların el büyüklüğündeki yapraklarının, ayaklarımın altında vereceği seslere hasretim… İçimdeki dayanılmaz arzuyla, zamanı iple çekiyorum. Hepinize merhabalar olsun. Türkiye birden büyüktür…

Megaloman, dengesiz Trump’un yediği herzeler ilgi alanım değil. Nobel Barış ödülünü, alsa da almasa da umurunda değil. Beni ilgilendiren, bizi düşürdüğü tezgâh… Bir sandalye çekmeye neler verdiğimiz belirsiz. Belli olanlar bile tüylerimizi diken diken yapacak nitelikte. Hani Anadolu’da bir laf vardır. “Borç isteme benden, buz gibi soğurum senden” diye bir laf vardır ya, bunu Trump – RT ilişkisine adapte edecek olursak, “Bir şey isteme benden, buz gibi soğurum senden” dememiz gerekiyor… Esasında, Milletimizle alakalı bir şey vermiyor amma RT’nin ikbali için çok önemli şeyler veriyor. Bunların en başında meşruiyet geliyor. RT’yi her lafında övmesi, destek vermesi, önemli işlerin içindeymiş gibi göstermesi ve de en önemlisi seçmeni gibi davranması, sadece RT’yi memnun edecek bir durum… Böylece, Dünya Lideri, Asrın Lideri kandırmacasıyla iç politikada ekmek yemek planlanıyor.

Sanırım çok az kimsenin anladığı bir olaya açıklık getirmek istiyorum. Pervin Buldan’ın söylediklerine hepiniz bir yorumlar yaptınız ama kimsenin esas maksadı anladığını sanmıyorum. Yaratık ne demişti RT’ye hitaben “Basın elinde, yargı elinde, Apo için yapılan eleştirilere mâni ol” Herkes, bu nasıl bir demokrasi anlayışı çerçevesinde ahkamlar kesti. İşin aslı(Bana göre), diyor ki, Sen CB’ı olduğun için kanunla korunuyorsun, hakareti bir yana bırak çok basit eleştirilere bile, yargı sopasıyla cevap veriyorsun… Apo da benim CB’ım(Kurucu Önder’im) sen nasıl korunuyorsan, O’da öyle olsun, deniyor… Yani, Anayasayla getirilmek istenen iki dil, iki millet olayının süzülmüş sonuçlarından biri… Kısaca Apo İti = RT diyor. Sevinilecek taraf Apo İtini ATATÜRK ile eş tutmaması. Gerçi, o işi de Ca-Ce halletti. Kurucu Önder diyerek… Canını albızlar alasıca ihtiyar bunak sayesinde, iki tane “Kurucu Önder“imiz oldu… Yahu, bu adamın (lafın gelişi) Türk Milletinden istediği ne?

Trump ne diyor? “Zor anlarımda hep yanımda oldu“. Kim oldu? Türk Milletinin yanında olmayan, Trump’un yanında olmuş… Sürekli dediğim gibi adam tek seçmenle işi çözme noktasına geldi. Bizden her şeyi alan, hiçbir şey vermeyen, sadece maliyeti olmayan laflarla, “Çok çetin adam, çok muazzam bir lider, Gazze Fatihi, vs vs” diyerek, muhatabına istismar edeceği iç politika lafları veren, Coni’ye gel de hayran olma… Bize de “Asrın Liderimiz var(!!!), Dünya Liderimiz (!!!) var” diye övünmek kalıyor. Sesli tezahürat yapamayız, çünkü midemizin gurultusunu bastırmamız mümkün değil…

Aylar önce dediğim gibi, Küçük Kripto sayesinde Ekrem İmam devre dışı. Mansur Başkan’ıda harcamak için uzun bir süreleri var. Yavaş yavaş, Başkan Yavaş’ın çevresi kuşatılıyor… Dürüst adamlık, bu sistemde işe yaramıyor…  Hiçbir şey bulamasalar, yarın bir belediye zabıtasını itirafçı yaparlar “Yanında iken yere izmarit attım tepki vermedi” der ve netice olarak, bu büyük suçun cezası “Siyaset yasağı” olarak karşımıza çıkar… Gülmeyin, “Cibilliyetsiz, sürtük vs” diyenler siyaset yaparken,  “Ahmak” diyen, idam kalkmamış olsa neredeyse, asılacak… Ayrıyeten kimse de İ. Melih de yargılansın falan diye laflar etmesin. Onun vakti şimdi değil…  Cumhur ittifakının aklı olsa, şu an mahkemeye çıkarıp yargılayıp, bütün suçlardan aklarlar…

Finali, devrinde her türlü rezaletin olduğu, Sağlık Bakamayanı ile yapalım… Hazret bir özel okulda konuşma yapıyor. Günde bir yumurta ve süt tavsiye ediyor. Orada dinleyenlerin çoğu zaten varlıklı ailelerin çocuğu, lafları yadırganmaz… Eyyy zavallı, sen gel o konuşmayı normal bir devlet okulunda yap da göreyim. Yiyemedikleri yumurtaları sana atarlar mı, gör... Post modern bir Marie Antoinette zihniyeti. Neslimiz ciddi tehlikede, ecük, cücük insanlar oluşuyor. Bu konuyu daha geniş olarak başka bir günde yazmak istiyorum… Şimdilik hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!