Erol Sunat
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Komşuuum…

Komşuuum…

0
Paylaş

Sunat’ın “omşuuum” başlıklı metni, geleneksel Türk komşuluk kültürünün yok oluşunu ele almaktadır. Yazar, kentsel dönüşüm ve modern yaşam tarzlarının, eskiden var olan samimi ve dayanışmacı komşuluk ilişkilerini nasıl ortadan kaldırdığını duygusal bir dille sorgulamaktadır. Kaynak, eski mahallelerin ve sokakların kaybolmasıyla birlikte, insanların birbirine olan ilgisizliğini ve yalnızlaşmasını vurgulamakta, büyük şehirlerdeki devasa sitelerde komşuluğu yeniden canlandırma çabalarının da başarısızlıkla sonuçlandığını belirtmektedir. Metin, komşuluğun eskiden bir güven, anlayış ve aile bağı gibi olduğunu, ancak günümüzde insanların birbirini tanımadığı, hatta asansörde bile selamlaşmadığı bir duruma gelindiğini hüzünle ifade etmektedir.

 

Şöyle gümbür gümbür candan ciğerden, içten ve samimi “ Komşuuum…” diye sokak ortasında size seslenen birileri kaldı mı?

Var mı?

Neredeyse ne komşusu?

O da ne?

Komşu mu kaldı komşuluk mu?

Benzeri laflar edeceğiz.

Çok değil yakın bir zamana kadar komşuluk denen yıkılmaz, sarsılmaz, unutulmaz bir kültürel yapıya sahiptik.

Ev alma komşu al sözünü bilirsiniz…

Yalan oldu olacak…

Ne o eski sokaklar gibi sokaklar kaldı, ne de o eski mahalleler…Ne o halden anlayan, hoşgörülü, iki eli kanda olsa koşup gelen komşular…

Bulana da duyana da öyle komşusu olana da aşk olsun.

Dünya boş değil elbet, mutlaka vardır iyi ve esaslı komşusu olan…Öyle komşusu olan o komşusuna iyi sahip çıksın…

Komşuuum… Desin ardından bir daha…bir daha…

*****

Köroğlu’nun tüfek icat oldu, mertlik bozuldu dediği gibi, kentsel dönüşüm icat oldu, sokaklar, mahalleler yerle yeksan olurken komşuluk denen o güzelliği karşı dahi çıkmadan kendi ellerimizle yok ettik, bir de durup seyrettik…

Unuttuğumuz bir kavram artık komşu kavramı…

Şimdi kim kime dumduma…

Devasa binalar. Birbirine çok yakın, ancak selam sabah olarak tanışmışlık olarak uzak mı uzak daireler…

Hele ki büyük şehirlerde.

Bir ara Belediyeler “konu komşu” başlıklı projeler yaptılar, komşuluğu yeniden canlandırmaya, ayağa kaldırmaya çalıştılar.

Olmadı…

Tutmadı…

Komşu olmak komşusuyla birlikte aynı sokakta yaşamak gibi ne varsa ortadan kaldırdıklarını işte tamda o zaman anladılar.

Çok geç kalmışlardı. Konu-Komşu nidaları sitelerin duvarlarında yankılandı tekrar geri döndü.

Sokağın adını, mahallenin adını koydukları çok katlı donuk, hissiz, suratsız, mağrur, kimseye selam vermeyen, gurur abidesi misali yükselen sitelerde yok ettiğimiz o kültür yaşatılamadı.

Kentsel dönüşümler insanımızı uçurdu. Ayaklarını yerden kesti. Bazılarımızı birden fazla daire sahibi etti. Kalenderlik denen yapımız mal sahibi mülk sahibi hüviyetine büründü. Komşuluk bitti. Kentsel dönüşümün büyüsüne kapılanlar komşuluğu tepe tepe gömdüler. Şimdi başında yalandan ağıt yakıyorlar.

*****

Yeni site sakinleri kendilerini sınıf atlamış gibi hissettiler ki, aşağılara bayağı bir yukarılardan bakmanın dayanılmaz cazibesine kapıldılar.

Başları döndü…

Yürüyüşleri değişti…

Hatta konuşmaları bile…

Falanca sitede oturuyorum derken en az oturduğu site kadar ayakları yere değmemeye başladı. Daire fiyatları uçtu, daire sahipleri kendilerine konacak dal beğenmemeye başladılar.

Komşu meselesi açıldığında ise, öldü o komşuluk diyenler yine onlardan başkası değildi.

Netice olarak, komşuluğu el birliğiyle ortadan kaldırdığımızı unuttuk, işin ah, vah kısmının edebiyatını yapmaya başladık. Kimse birbirini tanımıyor, asansörde dahi selam verilmiyor benzeri şikayetler de yine onlara aitti.

Çocuklar büyüklerden daha vefalı çıkmışlardı.  En azından selam veriyorlar, gülümsüyorlar, günaydın diyorlar, iyi günler deyip ayrılıyorlardı.

*****

Keşke, siteye adını verdik dedikleri o eski sokak, yerle bir edilen o efsane mahalle ayakta olsaydı. Keşke her şey olduğu gibi yerli yerinde kalsaydı, yaşatılabilseydi, hırslara, tamahlara kurban gitmeseydi de o kadim mahalle ve sokaklar bugünlere gelebilseydiler.

Sitede birileri vefat etti.

Site sakinleri üç gün sonra duydu.

Vah vah dediler kapılarını açanda mı olmamış?

Sanki o sitede yaşayanlar onlar değildiler…

Sen aramazsan sen sormazsan, bayramlarda dahi hayırlı bayramlar, iyi bayramlar deme tenezzülünde bulunmazsan kim çalacak kapılarını?

Diyenlere de kırıldılar, gönül koydular…

O sokak o mahalle yerinde dursaydı kim ölse herkes bilir, o haneye koşar, insanların acılarını paylaşır geride kalanları teselli ederdi.

Komşuluk böyle bir şeydi.

Komşuuum…diye seslenmek de öyle…

*****

O sokaklarda çok güzel düğünler olur, bütün sokak, bütün mahalle katılırdı. Komşu kızını gelin almalar, komşunun oğluna kızını vermeler gibi olaylar yaşanır, nice güzel mutluluklara şahit olunurdu.

Mahallenin güngörmüşleri, sözü dinlenenleri, sözü geçenleri, kim hasta, kimin ne derdi var, kim borçlu kim kime dargın, kim kiminle küs bilirlerdi.

Ne mesele varsa çözülür, halledilir, küslük dargınlık varsa bir tek sözle bitirilirdi.

Sokağın ve mahallenin gençleri kardeş gibiydi. Kimse kimseye yan gözle bakmazdı. Varsa sevdalananlar, onları kavuşturmak, baş göz etmek de sokağın ve mahallenin sözü dinlenen insanlarının asli göreviydi.

Bazı dostlarımız biz sitemizi kurarken tanıdığımız arkadaş ve dostlarımızla birlikte kurduk, yabancı birini içimize almadık diye anlattılar anlatmasına da…

Lakin, kimin nerede oturacağını belirleyen kura çekimleri zaman zaman kafaları karıştırdı, zihinleri bulandırdı.  Kimine onuncu kat çıktı, kimine zemin. Kuraları noter çekti daha sonraları. Site neticede sokak da değildi mahalle de. Eski dostların önce hanımları arasında merdiven yıkamakla başlayan sataşmalar başladı. Kapıcı meselesi dahi büyüdü gitti. Apartman yönetimi seçimlerinde birçokları birbirine girdi. Her biri komşu değiller miydi? Çocuklar geçinemedi, dostlar kırıldılar gücendiler, kapattılar kapılarını. Sitede lafı sözü dinlenecek kim vardı? Bir süre sonra onu da dinlemediler.

Sonunda, Komşuuum… diye seslenecek kimse kalmadı.

*****

Bir zamanlar komşumdu. Şimdi kimse kimseye selamda vermez, konuşmaz da hanımlar kavgalı, çocuklar kavgalı, bizde konuşuyoruz amma, dostlar alışverişte görsün mukabili diyen insanlara gelinde anlatın komşuluğu…

Aynı sokakta oturmak, dip dibe evlerde olmak, dükkân komşusu olmak, daha sonraları yazlık komşusu olmak gibi komşuluklar unutulacak komşuluklar değildi.

Site komşuluğu ise ortaya düşündürücü sorular bıraktı.

Konu komşu muhabbetleri bitti…

Komşuluk kültürü diye bir kültürümüz vardı. Bu kültür yüzyıllar öncesine dayanıyordu.

Kökleri çok sağlamdı.

Karşılıklı güven anlayış ve itimat üzerine kuruluydu.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır benzeri sözlere sahiptik.

Onun içindir ki…

Komşuuum…

Diye candan hitaplar çıkardı ağızlardan…

Komşunuzu gördüğünüzde kardeşimizi aileden birini görmüş gibi olurdunuz.

Bir başka yere taşınsanız dahi o komşuluk baki kalırdı.

*****

Bir zamanlar, hastanız olsa komşunuzun kapısını çalardınız…

Derdiniz olsa komşunuzla paylaşırdınız.

Komşuluk diye oldukça sağlam bir köprüye sahiptik. Komşum dediğinizde, ağzınızdan bir komşum daha çıkardı.

Başınız ağrısa… Hafakanlar bassa… İçiniz daralsa… Moraliniz bozulsa… Kendinizi komşunuzun kapısında bulurdunuz. Ya da o sizin kapınızda bulurdu kendini…

Bazılarımıza göre akraba gibiydi komşular.

Hatta akrabadan da yakın…

Hele, “akrep etmez akrabanın akrabaya ettiğini” sözünü dilinden düşürmeyenler için…

Her neyse, şöyle, “Komşuuum…” diye oturduğunuz her neresiyse bir seslenin bakalım. Kaç kişi dönecek, kaç kişi bakacak?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!