Yusuf Dülger
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Devlet Yıkılır mı?

Devlet Yıkılır mı?

0
Paylaş

Türkiye Cumhuriyeti’nin güncel durumu, geçmişteki devlet yıkılışları ve iç dinamikler göz önüne alındığında, çeşitli faktörler nedeniyle “yıkılma” tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu faktörler arasında TSK’daki duyarsızlık ve yetersizlik, cumhuriyet değerlerine aykırı söylemler ve eylemler, yabancı güçlerin müdahalelerine tepkisizlik, toplumsal ayrışma, yanlış din anlayışı, bilgi eksikliği ve yöneticilerin sorumluluklarını yerine getirmemesi yer almaktadır. Devletin ve ulusun refahı için müspet bilim, üretim, tam bağımsızlık ve millî egemenlik esas alınmalıdır.

Son yıllarda, şu aylarda yaşadıklarımız bize: “Devletimiz yıkılır mı?” dedirtiyor. Geçmişte çok devletimiz yıkıldığı gibi bugünkü devletimiz (T.C.) de yıkılabilir. Devletlerin hayatında doğmak, güçlenmek, yaşamak kadar ölmek ve yıkılmak da var.

13-15 yıl önceydi. Bir Genelkurmay Başkanımız yapacağı bir toplantı için yanına gelen komutanlara: “Bana asker selamı vermeyin, selamünaleyküm” deyin demişti. Geçen yıllarda, muvazzaf bir general takkeli, cübbeli kıyafetiyle cemaatçilik yapmıştı. Emekli bir general “İslam anayasası” (?) hazırlatmıştı. Bir Genelkurmay Başkanımız FETÖ-CIA ajanlarının kozmik odamıza girmesine göz yummuş, beynimizden vurulmuştuk. Geçen bu süreçte askeri hastanelerimiz kaldırıldı, subaylarımızın askeri giysilerle aramızda gezmeleri engellendi, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenlerimiz TSK’dan kovuldular. Daha dün, gireceği mağaranın havasını bile düşünme duyarlılığı olmayan üstler on iki askerin ölümüne sebep oldular. Demek TSK’nin beyin takımında duyarsızlık ve yetersizlik var. Devletimizin en büyük direklerinin birinde bunlar varsa yıkılma ihtimali de vardır.

Bizde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve yakın bir silah arkadaşını; “iki ayyaş” diye aşağılayan yöneticiler, “laik cumhuriyet, yıkılacak elbet, cumhuriyet devre arası” diye bağıran dinciler var. İçimizde Yunan ve İngiliz seviciliği yapan ekmeksizler, “Cumhuriyetle hesaplaşmadan büyük devlet yolunda ilerleyemeyiz” diyen milletvekili sıfatlı utanmazlar var. Burada önemli olan, böylesi düşmanlıklara ne devletin başından ne yasama, yürütme ve yargıdan, ne aydınlardan ve sivil toplum örgütlerinden ciddi bir tepki var. Böylesi bir devlet yaşar mı, yaşamaz mı?

Geçen hafta kamuoyuna şu bilgi düştü: ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Türkiye ve bölgemiz için “Osmanlı Millet Sistemini” önerdi. Birkaç duyarlı kişi bunu eleştirdi ancak devletin tepesinden, ilgili kurumlarından, siyasi partilerden ses çıkmadı. Adam bizce, “Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkın, Ortadoğu ülkesi olun, insanlık ve uygarlıktan uzaklaşın” diyor. Bu bir yıkımı kolaylaştırma, yıkılışa razı olma değil mi?

Cumhurbaşkanı’na, iktidar partisi ve ortağına, bir iki karanlık ve bölücü partiye bakın; bizi ayrıştırıyorlar. Bunların bir bölümü 40-50 bin yurttaşımızın katilini melekleştiriyor, “önder” yapıp arkalarına düşüyorlar. “Yaptığınız yanlış” diyenleri suçluyorlar. Siz işsiz ve açken, bu çok yüzlüler canilere itibar kazandırmaya, iş bulmaya çalışıyorlar. Yetmez, bu canilere birer villa hazırlayın, birer eş bulun, birer kucak çiçek sunun. Yıkılışın alametlerinden birisi de bu olamaz mı?

Bir devletin yıkılmaması için yöneticileri kadar yurttaşlarının da bilgi ve birikim sahibi olması, çalışması, üretmesi, minnetsiz olması, az çok tarih ve sosyoloji bilmesi gerekir. Bilgi ve kültürü eksik olan, sadaka ile geçinen, boyun eğmeye alışan bir ulus da devletin yıkılmasına neden olur.

Bir devletin yıkılış nedenlerinden birisi de yanlış din bilgisi, “öbür dünya” adına bu dünyayı terk etmek, bilime kapalılık ve ruhban sınıfıdır. Bunun örnekleri çok. Türkiye’nin Diyanet’i genelde böyledir. Şu Diyanet’e bakın; yağmur yağmıyorsa yağmur duaları, ormanlarımız yanıyorsa yangın duaları, deprem oluyorsa deprem duaları düzenliyor. Tamam, evrende insan üstü, evrene düzen veren bir güç var ama o güç: “Doğayı koruyun, fizik ve kimyanın yasalarına uyun, yaptığınızı sağlam yapın, çok çalışıp güçlü olun, sonra benden isteyin” diyor. Bunlarda niye yoksunuz? Öyle ise devletin yıkılmasında sizin de sorumluluğunuz var.

Bir devlet ve ulusun mutlu, güçlü ve uzun ömürlü olması için devleti devlet yapan insanlar ile devlet organlarının sağlıklı, kurallı, ilkeli olmaları gerekiyor. Bizde, devleti devlet yapan unsurların keyfileştiklerini, ulus ve devlet düşüncesinin başkalaştığını, millet-devlet düşmanlığının arttığını, düşünce ve bilimden uzaklaşıldığını, tembellik ve onursuzluğun arttığını, yöneticilerin sıkıntı yarattıklarını, hatta işbirlikçilik yaptıklarını görüyoruz. Tepeden tırnağa çoğumuzda zehir var. Zehir demek yıkılış ve rezillik demektir. Mevcut zehrin panzehri müspet bilim, üretim, tam bağımsızlık ve millî egemenliktir. Hesabımızı buna göre yapalım.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!