İnsanlar biyolojik çürümenin yanında bir de fikrî (akılsal) çürüme yaşarlar.
Fikrî çürümeye; insanın çıkarcı, bozguncu, güdülen olması diyebiliriz. Çürük
beyinliler derken bunu kastediyorum. Çürük beyinlilerin en belirgin özellikleri,
kendileri gibi başkalarını da güdülen yapmak için uğraşmalarıdır.
Türkiye’de; “Lider, akademisyen, aydın, İslam âlimi, hoca” görünümlü epeyce
çürük beyinli insan var. Bunlar ağa, cüzdan ve inançları adına, aklını kullanmayan
insanları güdüp duruyorlar. Yani “Akıllı, bilgili, birikimli” sanılan kişilerin toplumu
akıllandıracakları yerde akılsızlaştırıyorlar. Türk milleti bunların çapsızlıklarını
görene kadar, bunlardan yüz çevirene kadar kaybedecek, kazanmayacaktır.
Bu yüzden millet olarak biz, bunları kurtarıcı değil batırıcı olarak göreceğiz.
Biz bizi yönlendirene değil, bizi düşündürene döneceğiz. “Başkaları bilir ben bilmem,
başkaları yapar ben yapamam, başkaları düşünür ben düşünemem” demek büyük
yanılgıdır. Kişiler ve kitleler olarak bu noktaya geldiğimiz zaman çürüme duracaktır.
Sözünü ettiğim kişilerin bizi nasıl çürüttüklerine dair iki örnek vereyim.
Bunlardan birisi dinî, diğeri siyasîdir.
1-Yanımda bir arkadaşla İl Müftülüğüne gittik. Müftü Yardımcılarından
birisinin odasına girdik. Adam emekli imiş ama yeni Adalet Bakanı’nın, “Tanıdığı”
olduğu için o koltuğa oturtulmuş. Diyanet’te görev alabilmek için bekleyen çok
sayıda kişi varken bu atama neyin nesi? Diyanet ve ilahiyatçılarda bu haksızlık olursa
başka yer ve kişilerde neler olmaz? O odada çok ciddî, oldukça tehlikeli bir
konuşmaya şahit oldum. Size asıl onu anlatayım.
İçeride kimisi vaiz, kimisi imam, 3-4 kişi vardı. Müftü Yardımcısı onlara dedi
ki: “Gençlik oluşturuyoruz. Parasız olmaz. Gençlere iş versek para beklerler.
Tramvayda bayrak sallayın desek para lazım. Müftülüğün de gençliği olmalı. Şu iki
dernek (İsimlerini vermiyorum) zekât, sadaka, hayır olarak iyi para topluyorlar.
Hesap ettik, bu ilde sadece fitre parası olarak 30 milyon lira veriliyor. Biz hiç değilse
bunun 2.000.000 lirasını toplayalım. Milleti ikna edelim. Ramazan geliyor.
Toplantılar yapacağım. İyi çalışacağız…”
Aklım durdu. Bu nasıl bir dinî düşünce? Sen Türkiye’deki tüm Müslümanları
temsil ediyorsun, birlik ve bütünlüğümüzü sağlamakla görevlisin. Senin fitre-zekât
toplamak, “Gençlik Kolu” oluşturmak gibi bir görevin yok. Sen zaten zenginsin,
bütçeden çok para alıyorsun. Kime karşı gençlik kuruyorsun? O gençlikle ne
yapacaksın? Bir dernek ile yarışırken, sadaka isterken, din görevlilerine “Cerci”lik
yaptırırken İslam dinini yozlaştırdığının farkında olsan ya! Türkiye böylesi kafalarla
sağlığa değil çürümeye gider. Böylesi kafaların yaptığı ile Ortaçağ’daki Hıristiyan
Papazlarının yaptığı aynıdır. İşte size “Din, İslam, Sevap” levhalı çürük bir beyin.
Çürümeyi önlemenin yolu bizim sağduyumuzdan geçecek.
2-Altı tane siyasî partinin başkanı bir araya geldiler; “İktisadî, siyasî ve hukukî
sıkıntılardan kurtulmak için bir araya geldik. Biz de varız. Türkiye’yi daha iyiye
götüreceğiz” dediler ya, AKP yanlısı aydın, akademisyen, gazeteci kim varsa hepsi,
günlerdir felaket tellallığı yapıyor, kitleleri yönlendirip bölmeye, milyonlarca insanı
AKP’ye kuyruk yapmaya çalışıyor. Farklı düşüncelerin birleşmesi barışa, ayrışması
kavgaya sebep olur. Bunu geçmişte yaşadık. Bu yüzden birliklerden korkmamak
gerek.
Bırakın parti başkanlarını ve milleti, biraz da “Kendi kendine düşünme,
sıkıntıları aşma yollarını arasınlar. Türkiye şimdiye kadar birçok siyasi parti ve
siyasetçi gördü geçirdi. Günü gelince AKP’de gelip geçecek. Önemli olan aklımızla
doğruları bulmaktır. Bu kişiler, AKP karşısında oluşturulmaya çalışılan bloğu
dağıtalım derlerken milletimizi kutuplaştırıyorlar. Yaşadığımız tehlikelerden birisi
budur. Halkımız, bizi ayrıştıran, aklımızla alay eden çürük beyinlileri ne kadar erken
teşhis eder ve aklını kullanırsa, o kadar iyi iyi olacak.