Yazımız gene geldi Kasım’ın 14’üne. Hadi bakalım çık işin içinden çıkabilirsen… Aydı, yardı, saçtı, örmeydi gibi bir şeyler oluşursa veya yazıya karışırsa sakın telaşa kapılmayın… Hele hele, makalenin ayarlarıyla hiç oynamayın…Kışa doğru dolu dizgin gittiğimiz günlerde, ben yaştakilerin, Sonbaharının hiç bitmemesini diliyorum… Hepinize diyeceğimi diyeyim de işimize gücümüze bakalım… Merhabalar can dostlarım, merhabalar…
Yazının sonuna yazayım diyorum ama sonuna geldiğimde hep unutuyorum. Onun için bugün işin başında değineyim… Bence veya sizce değerli kimselerin ölümleri üzerine pek eğilmiyorsun diye sitem ettiniz ve de ediyorsunuz. En son Burhan Kuzu’nun vefatı ile ilgili niye yazmadığıma kızan okuruma seslenmek istiyorum… Merhumu pek sevdiğim söylenemez… Son zamanlarda basını hangi konularda meşgul ettiği de ortada… Ölümü hakkında açıklanandan başka şeyler de fısıltı gazetelerine önemli malzeme oldu. Benim dinim ölülerin arkasından konuşmamayı emreder. Elimden geldiği kadar emre itaat ediyorum… Hem, o türlü bedavacı bir yazar da olmak istemiyorum. Aşağı yukarı, her hafta anılması gereken birileri rahmete kavuşuyor… Bunlarla ilgili birkaç bilgi ve dramatik lafla, huzurlarınızı geçiştirip sizleri lüzumsuz işgal etmek şiarım değil… Keldi, sırma saçlı oldu gibi yaklaşımlarla da daha önceki yazılarımı “tekzip” niyetinde değilim… Ölenler öldüler, güneşe gömüldüler, Vaktimiz yok onların matemini tutmaya… Ozan öyle demiş, bende aynısını diyorum… Bazen, dediklerimin hilafına da durumlar oluşmuyor mu. Oluşuyor tabii ki. Ben de neticede her türlü hataya açık ama affa da sığınmasını bilen garip bir ademoğluyum. Bu böyle değerlendirile…
Hükümetin arayıp ta bulamadığı; hani derler ya “Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz” misali durumlar peş peşe oluşuyor, ve kimse de ekonomi ile ilgilenemiyor… Doğu Akdeniz, Karadeniz Doğalgazı, eksenin değişmesi, Suriye, Karabağ, Macron’un İslam’la alakalı dedikleri, Almanya’nın cami basması , bunlar üzerinden koparılan fırtınalar , boykotlar hakaretler vs. bir kenarda, sonra tekrar kullanılmak üzere, uyumaya bırakıldı, depreme odaklandık… Yani hepimiz ipteki cambaza bakıyoruz ama arkamızda da olanlar oluyor…Bu arada hakikaten akıl tutulması ve çıldırma çizgimizi zorlayacak beyanât ve diyaloglar havada uçuşuyor…İzmir Depremi için mazeret üretilirken; iş Gölcük ve hatta 1939 Erzincan Depremine kadar uzandı… O zamanlar, sınıf Arkadaşım ve tertibim, Faik Öztrak’ın , yakınının , İçişleri Bakanı oluşu; 1999 Gölcük Deprem’inde DSP’nin, şimdiki yavru iktidarla ortak olduğu unutuldu ve mazeret haline geldi… Ciddiyetsizliğinden şüphe duyduğum değil, kesinlikle emin olduğum, Fuat Oktay Efendi’nin bir vatandaşla 1999 u mukayese ederek yaptığı diyalog… Aman Allah’ım. Bizleri kimler yönetiyor. Yaraları sararız ama bu Adamları (lafın gelişi) ne yapacağız… Hadi Yimpaş Battı da kurtuldu. Bizde kurtulmak için Türkiye’nin batmasını mı bekleyeceğiz… Hoş Alman Die Welt , Türkiye İflas etti diye yazdı ama henüz o kadar da değil... Dün- Bugün, buzdolabı sayımıza ve satışına kadar, devreye girdi. Yarın, Atatürk zamanında 50 otomobil vardı, şimdi 50 milyon, araç var, denirse hiç şaşırmam…
KA – DA AŞ kaçınılmaz iflasını resmen duyurmak zorunda kaldı… Hatırlayın… Sürekli ne derdim… Zamanı geldiğinde, bütün pislikler Damad’ın sırtına yüklenecek ve ipi çekilecek… Aşağı yukarı aynısı oldu. Alın sizlere bir “Demiştik” daha… Damat yapması gerekeni “Siyasi harakiri” olarak yaptı… Düşene tekme atan çok olur. Ben Türklüğümün verdiği erdem gereği, ders alınması lüzumu olmadıkça garibime saldırmayı düşünmüyorum… Merkez Bankası Başkanı, arkasından Damat gittiler ama “FETÖ” olayı dahil birçok şeyin esas müsebbibi halâ yerinde… İşine geldiğinde, “Ekonominin tek sorumlusu benim, ben” diye kükreyen kimse niye pişkin pişkin yerinde kalmaya devam eder… Niye kendisi de milletten affını istemez… İktidara bir çağrım var. Gerçi onlar yaptığı ve bildiği için buna hatırlatma da diyebiliriz… Gelin bir sıfır atın… Sonra da meydanlara çıkın, “Bir lira, bir dolar kim yaptı” deyin ve arkasından başka bir örneği de ekleyin…”Tuvalete 2,5 liraya gidiyordunuz, şimdi 25 kuruş veriyorsunuz” deyin… İnanın ülkenin yarısı, elleri patlayana kadar alkışlar… Benden söylemesi. Bugün, bonkör günüme geldi… Birkaç ay evvel 90 TL olan un 145-150 bandına geldi. Fırıncılar bu sefer gerçekten isyanda. Ekmeğe zam istiyorlar… 2.5 TL’ye satarsak, anca kurtarırız deniyor… RTE, simit üzerinden hesabı iyi bilir. Gelecek zamlardan sonra tekrar bir hesap yapmasını ivedilikle bekliyoruz… Bütün bunları yazıyoruz ya kimsenin de umurunda olacağı yok.
Biz yeni dinin tek şartı olan türbanı taktık ya… Gerisi önemli değil. Artık Yunan da gelse fark etmez… Geçen hafta bir soru sormuştum, isteyenin de cevabı özelime yazacağını belirtmiştim… Soruyu hatırlayalım: Ülkeyi bu hale getiren Maliye Bakanı, İngiltere’de olsa ne yapardı; Japonya’ da olsa ne yapardı… İngiltere’de bir gün bile beklemeden, geceyarısı bile olsa istifa ederdi… Japonya’da tereddütsüz, harakiri yapardı… Türkiye’de ne yapıyor… Şımarık falan ya gene de onurlu çocukmuş, ikisini bir yaptı. “Siyasi Harakiri” yaptı… Filipinler’in bilinmeyen bir adasına veya Avustralya’da, Aborjinlerin arasına… Nereye gidersen git ama bu Ülke’ ye 1000 km. den fazla yanaşma...
Hepinizi Yüce Yaradan’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…