“Ümmet coğrafyası”, “İslam Dünyasının umudu Türkiye”, “Yüzyıllık Parantezi kapatıyoruz”, “Dünya bizi kıskanıyor”, “insanlık bizi gözlüyor” gibi hamasi kavramlarla siyaset üretilmez ancak kitleler mobilize edilir.
Gerçekler ve gereklilik üzerine kurulmayan siyasetin geleceği olmaz. Jeopolitik ve reel politik hamaset kaldırmaz. Güçle orantılı olmayan stratejilerin uygulama şansı da yoktur.
Kaldı ki kendi evinin içini dizayn edemeyenlerin, iç barışını sağlamakta sıkıntı çekenlerin dünyaya nizam vermeye kalkmaları da yanlış yerden işe başlamaları anlamına gelir.
Günümüz dünyasında küresel güç odakları çıkarlarının çeliştiği diğer devletlerin gücü, hassasiyetleri, yapabilecekleri ve yapamayacaklarının farkındadır.
Hızlanan tarih günümüzde her zamankinden çok daha kısa sürede kendi gücüne mağrur olup dünyayı dizayn etmeye kalkanları perişan etmektedir.
Siyaset her şeyden önce bir güç, öncelik ve kıyas sorunudur. Gücünün ve yapabileceğinin çok üstünde edilen sözler, o sözü edenleri eninde sonunda pişman etmektedir. Bunun son örneği AKP iktidarının önce uyguladığı, sonra da dönmek zorunda kaldığı politikalardır.
Gerçekler pratiklerden çıkar!
AKP’nin romantik duygularla devreye soktuğu ve sonuçta büyük hayal kırıklığı yaşadığı politikalardan dönmek için çare üstüne çare aradığı siyasi tavırlara bakalım.
İktidar önce sömürgeciliğiyle meşhur ülkeleri “Suriye’nin dostları” adı altında Türkiye’de toplamış sonra bu toplantılardan vaz geçmiştir. Yine AKP, ABD ile birlikte “Eğit-Donat” adlı kerameti kendinden menkul bir projeyi Suriye’ye yönelik olarak yürürlüğe koymuştur. ABD ile birlikte eğitip donattıkları guruplar, ilk görevlerinde ihanet ederek, silahlarını satıp IŞİD’e katılmışlardır. Başarısız olan projeden vaz geçilmiştir.
İktidar, “Barış gelecek” vaadiyle “çözüm süreci” başlatmış ama sonuçta barış değil kentlere terör gelmiştir. Halka PKK “silah bırakacak”, ‘Türkiye’yi terk edecek’ denmiş halbuki PKK’lılar patlayıcılarla kentlere inmiştir.
Ülkenin çıkarları ve halkın can güvenliğini dikkate almayan, çevresinde olanı biteni anlayamayan AKP kadrolarının elinde Türkiye terörün tehdit altına girmiştir.
Bütün bunların nedeni gerçeklerin hamasi sözlerden ve propagandadan değil pratiklerden çıkacağını AKP yetkililerin bilmemesidir.
AKP, ABD’nin verdiği açık mesajları almamıştır!
ABD, Suriye’de ‘PYD adlı terör örgütüyle birlikteyiz’ demiş ancak AKP bunu anlamazlıktan gelmiştir. Bu bağlamda yaşanan pratiklere bakalım:
- Tarih 12 Aralık 2012 AKP iktidarı El Nusra cephesiyle birlikte çalışırken, ABD El Nusra Cephesi’ni terör örgütleri listesine alıyor. Obama, Washington ziyareti sırasında Erdoğan’ın yüzüne “radikaller konusunda sizinle aynı düşünmüyoruz” diyor.
Bu durumda ABD ile Suriye konusunda AKP’nin yol ayrımına geldiğini yetkililer fark edememiştir. ABD, Türkiye’nin radikal terörist dediği PYD’yle işbirliği yapıyorken, -o zaman- Türkiye’nin destek verdiği El Nusra’ya terörist diyor.
Bu durum AKP iktidarının gelişmeleri okuyamadığını göstermektedir.
- Tarih 24 Ağustos 2013’tür, Esat rejimi Şam yakınlarında yüzlerce insanın ölümüne neden olan kimyasal silah kullanıyor. Obama bu durumu “kırmızı çizgi” ilan etmesine rağmen Suriye rejimini vurmuyor. AKP hala ABD’yle birlikte Suriye’de rejime karşı bir şeyler yapabileceğine inanmaya devam ediyor.
- 19 Ekim 2014 tarihinde ABD’liler IŞİD kuşatması altındaki Kobani’de direnen PYD’lilere Türkiye’ye rağmen ve Türkiye topraklarını kullanarak silah yardımı yapıyor
ABD açıkça Suriye’de Türkiye’ye taban tabana zıt bir politika izliyor. Türkiye’yi de bölgede etkisiz eleman konumuna indirgiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan hala “Ey Amerika sizin müttefikiniz biz miyiz, yoksa PYD mi?” diye soruyor.
Bir akıl tutulması ile olanı biteni anlayamamak adına ne varsa AKP iktidarı dış politikada onu yaptı ve yaşadı.
Dış politikada gerçeklerden kopuş, Türkiye’ye büyük zararlar vermiştir. Normalleşme dış politikada gerçeklere dönüşün ilanıdır!