Bu metin, yazar Mehmet Edip Ören tarafından kaleme alınmış olup, esas olarak Türkiye’deki Kürt meselesine ve iç siyasi dinamiklere odaklanmaktadır. Ören, Kürtleri Türklerden ayırma çabalarına karşı çıkarak, Kürtlerin “öz ve öz kardeşler” olduğunu vurgular ve PKK’nın lideri Apo’yu Kürtlerin meşru temsilcisi olarak görmeyi reddeder. Metin ayrıca, MHP’nin siyasi ihaneti olarak gördüğü eylemleri sert bir dille eleştirir; özellikle MHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP ile işbirliği yaparak bazı politikaları hayata geçirmesini eleştirir. Son olarak yazar, mevcut siyasi ittifakların (AKP + MHP + DEM) ABD ve Avrupa’nın etkisiyle şekillendiğini iddia eder ve CHP’nin bu sistemde katalizör rolü oynadığını öne sürer.
Dünya, acısı ve tatlısıyla bir bütündür. Hepsi de insanoğlu içindir. Acının kısa, sevincin ise uzun olanı makbuldür. Gel gör ki ülkemizde bu durum tam ters olarak karşımıza dikiliyor. Acı, hayatımızın her safhasında var iken, mutluluğu yakaladığımız anlar çok mahdut… Hepinize merhabayı çakalım mı? Türkiye birden büyüktür…
Bütün gürültüyü patırtıyı dinledik, artık bizim de konuşma vaktimiz geldi. Apo İti, zorla bütün Kürtlerin lideri ve temsilcisi yapıldı… Gözünü kırpmadan, canını ortaya koyarak, dağlarda PKK ya karşı elinde silahla karşı koyan korucumdan, ülkedeki hainleri, rakamlayan kitabı yazan ve de bu yüzden stüdyo konuğum olan rahmetli Sn. Kamuran İnan’a, Türkiye’nin medar-ı iftiharı, benden daha çok Atatürkçü olan canım Eniştem Necmettin Cevheri ve Adana MV. olan oğlu sevgili kuzenim İbrahim Cevher Cevheri’ye, sıkıntıya düştüğümde benim için canını verecek ve de mukabil davranışı görecek kadar bu ülkeye ait Kürtlere ne diyeceğiz? Siz, artık Apo İtine tabisiniz, kazan mevcudumuzdan çıktınız, bizlerle alakanız kalmadı mı diyeceğiz… Esasında dedikte, tescil mi edeceğiz… Kimse böyle bir şey beklemesin. Onlar bizim öz ve öz kardeşlerimizdir. Ne kadar çabalarsanız çabalayın bu böyle devam edecektir… Sizler, umduklarınızdan, mahrum olarak tarih çöplüğünde ve de en kısa zamanda yargı önündeki yerinizi aldıktan sonra, aklı selim insanlar olarak, esas kardeşlik projemiz devam edecektir. Teröristin milliyeti, cinsiyeti olmaz. Biz, katıksız Türk olanlarında nasıl ihanet ettiğini, bu Ülke insanlarına nasıl silah doğrulttuğunu gördük ve de yaşadık. Doğal olarak, kendini bilmez birkaç Kürt de yolunu şaşırabilir. Biz onları ancak ve ancak tecrit ederiz. Hiçbir zaman yekûnun lideri kabul etmeyiz… ABD ve İsrail’in taşeronluğunu yapanlarla müzakere yapılması beyhudedir. Ancak tasmaları kimin elinde ise onlarla konuşulabilir ve anlaşabilirsiniz. Apo İti ile ne kadar yalaşırsanız yalaşın netice alamazsınız. Ne zaman İncirlik’i ne zaman İsrail için hayati önemi olan Kürecik’i gündeme getirirseniz PKK’yı ve türevlerini ancak o zaman bitirebilir, dizginleyebilirsiniz. Bu ve bunun gibi olayları gündeme getirmedikçe, yapılan işler, iç siyaset şovundan, başka beklentilerin anahtarı olmaktan, öteye gidemez…
Türkiye, maalesef bir aralar ben dahil birçok Ülküdaşımın canını ortaya koyduğu bir parti olan MHP’nin akıl almaz ihaneti içinde abandone olmuş durumdadır. “İhanette sınır yoktur” prensibiyle hareket eden bu topluluk, dur durak bilmeden hangi derin sistemlerin taşeronluğunu yapıyor belli değil… Hatırlayın… Türk milliyetçilerinin en organize siyasal düşmanı AKP’nin bile cesaret edemediği işler, derin şaşkınlık ve hayretlerimizle, MHP tarafından yapılmakta, uygulamaya sokulmaktadır. Sallama diyenlere şu iki örnek yeter de artar bile… Hatırlayın… “M. Kemal ‘in askeriyiz” diye haykıran genç teğmenlerimize ilk tepkide AKP ve sözcüsü çok ılımlı idi “Olur, doğal” gibi söylemlerle üstünde durmadı… Peki sonra ne oldu… Ca-Ce (Canlı Cenaze) devreye girdi, esti gürledi, hemen atılmalılar vs. dedi AKP ve RT de bundan cesaret alarak, mevcut durumu oluşturdu… Birinci çözüm sürecinde, durumu görüp çark eden RT ikincisine de sıcak bakmadı. Ca-Ce burada da devreye girdi, iş Apo İtini ziyarete kadar vardı. Diğer ufak tefekleri bir kenara koysak bile bu ikisi, ihanet defterine, altın mürekkep, altın kalemle yazıldı bile… Grup toplantısında İmralı ziyaretine ayakta alkışlarla uzun ve destek veren siyaset ucubelerini hafızalarınıza nakşedin… Yarın başka yerlerde karşımıza çıkmazlar İnşallah… Mesela, Celal Adan… ikbal için her kalıba uyan biri. Bir aralar Tansu Ablasının koltuğunun altında idi, şimdi nerde biliyorsunuz… Yarının siyasetçileri, sakın ola ki bu adamları başka ve yeni satıhlarda başımıza bela etmeyin. Bunların resimleri çoğaltılıp görülebilen her yere asılmalıdır. Müsavat Başkan, Ümit Hoca “Yuvanıza gelin, toplanın” çağrısının bunların dışında, Karabudun için olduğunu sık sık tekrarlayın ki, bizlerde aynı filmleri tekrar izlemek zorunda kalmayalım.
Yerim kalmadı ama tarihi misyonumuz gereği kısa da olsa bahsetmemiz gerek… Yeni ittifaklar şekillenmeye basıldı. ABD ve Avrupa için makbul ve lazım olan RT’nin kalması için iç ve dış bileşenler “Voltran”ı oluşturdular bile… AKP + MHP + DEM, Cumhur’un yeni şekli. BBP, HÜDA-PAR ve DSP devre dışı kalmış gibi, ayrıyeten etki yapacak güçleri de yok sadece salatanın tuzu sirkesi idiler. Görevleri bitti… Kapıda bekleyen DEVA, GELECEK, YRP, SAADET gibiler, ihtiyaç miktarı kadar devşirilebilir. Yani referandum mu, Anayasa’nın TBMM de değiştirilmesi gibi oluşumlara göre sisteme entegre edilebilir… Peki burada Kriptolar yatağı CHP’nin görevi ne… Katalizörlük… Kart Kriptoyu (Kemal) hala ihraç etmeyen, böylece Genç Kriptoluğu tescil olan Özgür Efendi de, üstüne düşeni yaptı… Benim halk- iktidar ikilemi için yıllar önce ortaya attığım, “Stockholm Sendromu”nu DEM Parti’nin yeni durumuna uyarladı… Onlar da bu altın pası, asisi aldı ve golü attı… Köprüler atıldı, AKP yakınlığı, işbirlikçiliği, gerekçelendirilmiş oldu… Anlayacağınız KK (Küçük Kripto) yapacağını yaptı görevini yerine getirdi… Şimdilik bu kadar, bizi takip etmeye devam edin… Bilin ki Hükümetle tezat teşkil ediyorum… Nasıl mı… Onların tutan, benim ise tutmayan tahminim yok…
Hepinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Hoşça kalınız…
