Eskiden Ulus Meydanında Sümerbank vardı. Şimdi ASBÜ oldu. Annemizle en az 2-3 kere gidip, kumaşlara bakardık. Alacağımız kumaş hem Bayram için hem de Bayramdan sonra bir sene giyeceğimiz elbise içindi. Sonunda karar verilip, tezgahtara kes denirdi. O da tahta metresiyle ölçüp makasla çok düzgün biçimde kesip teslimatı yapardı. Pantolon çabuk eskiyip yırtıldığı için, kumaş iki pantolon bir cekete göre alınırdı… Türk Siyasetinin dürüstlük abidesi, rahmetli eniştem Necmettin Cevheri, çok iyi giyinir ve iyi terziler bulurdu. O zamanlar hazır takım yoktu. Terziler dikerdi. Bizde Necmi Eniştemi takip eder, onun terzisine giderdik. Kumaşı verdikten sonra, en erken iki ay içinde teslimat yapılırdı. Bu arada üç defa da provaya giderdik. Netice, bayrama doğru alıp gardıroba koyardık…
Bayramınızı tekrar kutluyorum. Bu lafımdan anlaşılacağı gibi de henüz biten bir Bayram falan yok… Eeee, netice, neticesi şu: Bugün yazı günüm ve de Bayram devam ediyor, demek ki, nostaljiye devam edeceğiz. Keşke her gün bayram olsa, biz çirkefi, pislikleri, kumpasları yazmak zorunda kalmasak, sizde okumak… Hepinize merhabalar olsun. Türkiye, birden büyüktür…
Dün nerede kalmıştık. Kurbanı kestik, kavurduk, afiyetle de yedik. Peki bayrama gelene kadar neler yaşadık… Çocuklar için, akla gelen ilk şey yeni giyeceklerdir. Bu olay için de aylar öncesinden harekete geçilmesi gerekir yoksa açıkta kalırsınız… Eskiden Ulus Meydanında Sümerbank vardı. Şimdi ASBÜ oldu. Annemizle en az 2-3 kere gidip, kumaşlara bakardık. Alacağımız kumaş hem Bayram için hem de Bayramdan sonra bir sene giyeceğimiz elbise içindi. Sonunda karar verilip, tezgahtara kes denirdi. O da tahta metresiyle ölçüp makasla çok düzgün biçimde kesip teslimatı yapardı. Pantolon çabuk eskiyip yırtıldığı için, kumaş iki pantolon bir cekete göre alınırdı… Türk Siyasetinin dürüstlük abidesi, rahmetli eniştem Necmettin Cevheri, çok iyi giyinir ve iyi terziler bulurdu. O zamanlar hazır takım yoktu. Terziler dikerdi. Bizde Necmi Eniştemi takip eder, onun terzisine giderdik. Kumaşı verdikten sonra, en erken iki ay içinde teslimat yapılırdı. Bu arada üç defa da provaya giderdik. Netice, bayrama doğru alıp gardıroba koyardık… Ayakkabı için de Şehir Çarşısında bir dükkân vardı. Bu Çarşı eski Meclis’in karşısında idi. Ankara Palas’la, Ulus Meydanı arasında kalırdı. Çoktan yıkılıp gitti… Elbise işi tamam, ayakkabı tamam, geriye kalanlar için elime liste verilirdi… Eyüp Sabri’den kolonya alınarak, boşalan şişeleri doldurmak gerekirdi. Gelen misafirlere şekerden önce kolonya tutulurdu… Sonra Meydanda Mişmiş diye bir kurukahveci vardı. Dibek kahvesi meşhurdu. Kahvenin tek merkezi her daim orası olmuştur. Tabi en önemli konu, şeker çeşitli kategorilerde temin edilirdi. Kapıya gelen, dilenci vs gibiler için kağıtlı karameller, icabında avuç avuç verilmek üzere bir köşede beklerlerdi. Misafir için farklı bir yapı vardı. Şimdi yanına yanaşılamayan beyaz badem şekerleri en ucuz olanıydı. Onu çikolatalı drajelerle karıştırılıp, üzerlerine bir miktar renkli kalay kağıtlı çikolata koyarak ikram ederdik. Çocuklar çikolataya saldırır, ebeveynler ise nezaketen bir badem şekeri ile iktifa ederdi… Hatırlı misafirlerin ziyaretine bir kutu mutlaka götürülürdü. Hacı Bekir’in, karışık kutusu en makbul olanıydı. Sonra, bir aralar jöle şekerleri çıktı. Renkli renkli, çeşitli meyveli olanları, nispeten daha ucuz oldukları için, tercih edilir oldular… Gençliğe doğru şeker tedarik işime ilaveler geldi. Ankara’ya yerleşen rahmetli Anneannem için de onun en sevdiği olan güllü lokumu tedarik bana düşmüştü…
Alınanlar alındı. Namaza gidildi. Kavurma yendi. Sıra giyinip kuşanmaya ve de ziyaretlere geldi. İhsan Bey Amca, babamın en yakını idi. Eşi Nahide Hanım Teyze , ikinci anamız gibiydi. Onun altında Akif Bey Amca ve Pakize Hanım Teyze otururdu. Antepli oldukları için, Babam onlara “Hemşehrim” diye hitap ederdi… İhsan Bey Amcanın oğlu Hüseyin ise hala benim Kankam. Şu an Aydem’den emekli oldu ve Dalaman’a yerleşti… Onlara gitmek için çok büyük bir istek oluşur, içimiz içimize sığmazdı. İhsan Amcanın elini öpünce, içi şeker ve para dolu bir mendil mutlaka alırdık. Anamızdan, Babamızdan ve de İhsan Amcadan aldıklarımızın yeni yeri, mantar, çatapat, atom gibi şeyler satanlar olurdu… Karşı arsada bisiklet kiraya veren Namık Abi’yi de unutmamak lazım. Şimdi Mimar Kemal Lisesinin olduğu yer ufak bir gölet gibiydi. Namık Abi, bisikletle göletin üç turuna 25 kuruş para alırdı.
Bir Bayram nostaljisi yapalım dedik, daha birinci günü bitirmeden iki yazı bitiverdi. Demek ki ikinci, üçüncü, dördüncü günüde ele alsak, roman hacmine çıkacağız. Benim çocukluğumun bayramları bu kadar hacimliydi, ya şimdikilerin… Onların 50-60 sene sonra anlatacakları ne olacak… Bodrum’a gittik, Marmaris’e gittik, denize girdik, yollar çok kalabalıktı, Babam sürekli fiyatlar çok yüksek diyordu… İşte bu kadar. İki nesil arasında böyle farklılıkların olması sizce normal mi…
Bayramınız tekrar kutlu olsun… Hepiniz Yaradan’a emanet olun. Hoşça kalınız…