Bir Hilal uğruna diye çıktık bu yola. Kimi şehit oldu kimi gazi.
Ve Hilal’i kirletmek, çiğnemek isteyenler oldu bu yolda. Kimi hain oldu kimi alnından bir kurşun yedi.
Bugünse çok tehlikeli.
Tarihte nice padişahlar geldi geçti ve nice şehzadeler geldi geçti.
Hiçbir zaman bir şehzade uğruna haramlar helal kılınmadı ya da padişahın kaftanına saklanılmadı.
Gel gelelim bugün aklarla karalar birbirine girdi.
Ülkem karışık, bir boşluk var. Halk ise ne yapacağını bilmez durumda.
Önümüz seçim, malumunuz.
İl,ilçe,belde, köy demeden her ortamda olanları sizlere aktarmak istiyorum. Genelleyerek söylüyorum; çünkü söyleyeceğim şeyleri az çok her yerde duymuşsunuzdur muhakkak.
Bir işe mi alınacaksınız?
Önce AKP üyesi olmalısınız.
Daha sonra düşünürüz.
Bir ortama mı katılmak istiyorsunuz?
Önce siyasi düşüncenizi belirtmelisiniz.
Bir kadroya mı yerleştirileceksiniz?
Önce AKP ‘nin ileri gelenlerinden onay almalısınız.
Ha oldu, bir işe girdiniz. Sonrası da önemli. İşteyken de AKP yandaşı olacaksınız. Şayet olmazsanız maaşınıza zam işinize son!
Akşam gelirsiniz evinize, haberleri açarsınız. Bilmem şu bakanın oğlu para desteleriyle oynuyordu, bilmem şu bakanın oğlu dolarlarla kule yapıyordu.
İşte böyle!
Devir bu devir. Ama aklımı kurcalayan bir şey var. Onca bakan oğlunda, akrabasında çeşitli hırsızlıkları gördük ve adliye yollarını az da olsa aşındırıyorlar.
Peki Bilal Erdoğan’ın her işi helal mi?
Bir vatandaş olarak: “Onca bakan oğlundan sonra Sayın Başbakanın oğlu niye yapmasın ki?” gibi sorular aklıma gelmiyor değil. Bunu sadece ben değil birçok vatandaştan da duyuyorum, o yüzden sormak istiyorum.
Bu soruların cevaplanması için Bilal Erdoğan’ın da acilen yargı önüne gitmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu topraklar nice Fatihler nice Süleymanlar gördü.
Bu topraklarda hiçbir zaman kişiler için emekler verilmedi; devletin bekası için, Hilal’in semalarda dalgalanması için çalışıldı.
Haram lokmaya benim devletimde yer yok.
Ak ile karanın bilinmezliği yok.
Bu devlette, bu topraklarda ya mertsin ya da namertsin!
Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu mısralarını hatırlatarak sözlerimi bitirmek istiyorum:
“….Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!…”