“Garip-guraba, fakir- fukara” gibi büyük bir iddia ile geldiler, “Onlar mason, liberal” dediler, “Biz onlar gibi olmayacağız” iddiasındaydılar.
Gelinen nokta: Fakir-fukara iyice fakirleşti. Et yiyemez, oturduğu şehirden çıkamaz oldu. 70 milyar olan dış borcumuz 300 milyar dolarları buldu.
Mason, liberal dediklerini mumla arar olduk. Tek bir dostumuz kalmadı: Barzani’den başka. İslam ise göbek altından ve saçın kılından başka yok gibi.
Türkiye iyice köşeye sıkıştı. Onun bunun gazıyla dış siyaseti bitirdik. Vatan toprağı İncirlikten kalkan ABD uçakları Irak, Suriye üzerinde uçabilirken: Konya’dan, Malatya’dan, Adana’dan kalkan Türk jetleri Suriye’ye giremez oldu.
İçte asayiş berkemal! Şehirler boşalıyor. Et ve tırnak olan Türk insanı yüzyıllardır yaşadığı şehirlerini terk etmek durumunda bırakılıyor. Cumhuriyetin vatan toprağı yaptığı kimi bölge ve şehirler; birilerine göre “Yeniden vatan toprağı yapılana kadar mücadele sürecek” mantığıyla övünç naraları atmakta; sanırım son “MAREŞALLİĞE”(!) soyunmakta.
Öyle komşular edindik, öyle stratejik ortaklıklar geliştirdik ki; akıllara ziyan.
Biz ülkemiz ve geleceğimiz için PYD ve PYG’yi terör örgütü ilan ederken; müttefikimiz ABD, “Hayır onlar terör örgütü değil. Bizim dostumuz DAEŞ-IŞİD’e karşı kara gücümüz” demekte. Demekle de kalmayıp: “Bombardumanı ve top atışlarını sonlandırın” çağrısı yapmakta
İran; “Derhal bombalamayı kesin. Sonucu kötü olacak” tehdidinde.
AB ve BATI ise: “Sakın ha mültecileri bize göndermeyin. Biz biraz para verelim hepsini sen İslam kardeşliği ve Ümmet aşkına alıver” telkininde ve de “Bombalamayı da bırakıver” öğüdünde.
Rusya, “Hadi gel Suriye’ye bir gir de boyunun ölçüsünü alayım” beklemesinde.
Geçmişin kadim dostumuz şimdilerin eli kanlı Esed’i ise” Topraklarımızı korumak boynumuzun borcu” demekte. Elbette diyecek. Başka ne beklenirdi ki?
PYD’nin başkanı, kırmızı halılarla VİP’lerden geçirerek karşıladığımız Salih Müslimi “Türkiye’nin kararlarını tanımıyoruz.” Deme küstahlığında.
Oslo’da masa, Dolmabahçe’de mutabakat ortağımız bir zamanları barış güvercinleri HDP ise tehdit üstüne tehdit yağdırmakta.
“Yaşasın onurlu yalnızlığımız” diye mi sevinelim?
Bütün bunlar kabak gibi ortada dururken: Türkiye’nin önceliği: BAŞKANLIK ve SİVİL bir ANAYSA” imiş.
Aşkolsun. İşte ülke yönetmek böyle bir şeydir.
Ne diyor Cumhurbaşkanı: “Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile bu iş böyle gitmiyor. Onun için sistemin BAŞKANLIK olarak değişmesi şart. En iyisi de halka gitmek”
Helal olsun denmez mi? Saray yaptırdık, Rusya Sarayı görünce: “Bunlar çok zengin ve çok da kalkınmışlar, teknolojileri ileri safhada” diyerek bize savaş ilan etmekten korktu!
Allah aşkına söyler misiniz? Cumhurbaşkanı ne yapmak istedi de: TBMM, Hükümet ya da Başbakan “HAYIR” diyebildi?
Başımızda bunca badire varken: kimin eli kimin cebinde belli değilken ülkenin önceliği BAŞKANLIK mı yoksa SİVİL bir ANAYASA mı kararı siz verin ey millet!
Esen kalınız.
NOT: Elbette bizler: ülkemiz ve milletimiz adına hükümetimizin çıkarlarımızı gözeten her karar ve eyleminin yanındayız ve destekliyoruz.