Din hakkındaki tartışmalar bir türlü rayına oturtulamamış. Din, hurafe ve batıllarla boğulduğu için de akıl ve izandan uzaklaştırılmıştır.
Bu tespitimize cevap vermek için; “Dinin kaynağı nedir?” sorusuna açıklık getirmek gerekiyor. Bu soruya verilecek cevap diğer bütün sorularında cevabı olacaktır.
Sahi dinin kaynağı nedir?
Kimi kişiler; bir soruya Kuran’dan, bir soruya bir hadis kaynağından, bir soruya kendi dünya görüşlerinden, bir soruya bir mezhepten, bir soruya şeyhlerinden cevap verdiklerini üzülerek görmekteyiz.
Yöntemsiz bir şekilde dine yaklaşanlar sonunda; kendi istek, heva, heves ve saplantılarını dinselleştirmeye kalkmış olmaktadırlar.
Bu kişilerin ileri sürdükleri fikirler, sağlam bir mantığa dayanmadığı için, bu görüşleri duyan kişiler, bu fikirlerin neden ve nereden kaynaklandığını anlayamamaktadırlar.
Onun için zihinlerde oluşan kafa karışıklığını önlemenin en güzel ve kestirme yolu, “Dinin Kaynağı Nedir?” sorusuna cevap vermek, din adına ortaya atılan kafa karışıklığının en önemli koşuludur.
Din; Allah tarafından insanlara gönderilen bir sistemdir. Din bu olunca, Allah’ın insanlardan beklentilerinin, isteklerinin, emirlerinin, tavsiyelerinin neler olduğunu doğru bir şekilde anlamamız ve cevap vermemiz gereklidir.
Acaba dinin kaynağı sadece Kuran mıdır? Yoksa Kuran’ın yanında hadisler de “Dinin Kaynağı mıdır?” Mezheplerin, dini konuda otorite olması mümkün müdür? Tarikatları, cemaatleri ve bunların şeyhlerini nasıl değerlendireceğiz? Bunların dindeki konumu nedir?
Toplumda, yöntemi olmadan dini konuda konuşan kişiler kadar, savundukları yöntemleriyle hayattaki uygulamaları birbirine uymayan kişilere de dikkat etmek gerekiyor.
Bugün, Afganistan’daki Taliban harekâtına, Irak’taki IŞİD eylemlerine bakarak dini anlamak mümkün mü? Bu tür insanlar azıcık da değillerdir. Bunlar, İslam dünyasının önemli bir kalabalığını oluşturmaktadırlar.
Onun için; gerekli olan yöntem ve teoriyi iyi kurmak ve bu sayede hayat ile inanç arasındaki çelişkiyi kaldırmak gerektir. Sağlam, ayakları yere basan, doğru bir yöntem ile DİNİ anlamanın neticesinde yaşam tarzının teoriden, yöntemden koparmayan bir yaklaşımla rasyonel, mantıklı, düzgün bir sonuç ortaya çıkarmalıdır.
Bütün bunları sağlayacak tarz ve yöntem ise, “Dinin Kaynağı Nedir?” sorusuna doğru cevap bulmamızdan geçecektir.
Din, çok başlılığı sevmez ve kaldırmaz. Böyle olursa kafa karışıklıkları meydana gelir.
Allah’ın gönderdiği sistem olan DİNİ, saptırmalardan, keyfiliklerden, sömürülerden, geleneklerden koruyamazsak; DİNİ, kaynağından saptırmış oluruz.
Dinin kaynağı olanı, dinin kaynağı olmayandan ayırt etmeyi öncelikli vazife bilmeliyiz ki; Allah’tan olan ile insani olanı ayırt edebilelim.
Bu sayede ancak; Allah’tan olanı (dinin kaynağının), insani olan (uydurma dini kaynaklarla) karıştırıp, DİN diye (Allah’ın sistemi) sunma çabalarına SET çekebilelim.
“Andolsun size hatırlatıcı bir kitap indirdik. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?” Enbiya: 10, “Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.” Nahl: 89, “Hüküm yalnız Allah’ındır. O, size kendisinden başkasına kulluk etmenizi emretmiştir.” Yusuf: 40, “Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz. Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur.” Kehf: 26-27
Taliban da Işid’de ve diğerleri de yaptıkları işin haklılığını, hadislere ya da tarikat şeyhlerinin sözlerine dayandırmaktadır ki bunların; Dinin Kaynağı ile uzak-yakın alakası yoktur.
Bilmem anlatabildik mi?
Esen kalınız.
NOT: Daha öncede bu konuda yazmıştım.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı