Ünlü Fransız düşünür Jean – Jacques Rousseau “İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur. Bir kimse kendini başkalarının efendisi sanır ama böyle sanması, onlardan daha da köle olmasına engel değildir” demektedir.
Gerçekten çok doğru bir söz. Hepimiz kendimizi özgür zannediyor olabiliriz ama bu zincirlere vurulmuş olduğumuz gerçeğini kolay kolay değiştirmiyor.
Bir de bunlara, kendi kendimize ilave ettiğimiz diğer zincirleri de eklemek gerekir diye düşünüyorum.
Söz hazinesi çok geniş olan dostum Süheyl Çobanoğlu ile geçtiğimiz günlerde sohbet ederken yine dağarcığından enfes bir söz çıkarıp benimle paylaştı: “Kurbanın yalakası kasabın bıçağını yalarmış”.
Alın bu ibretlik sözü Türkiye’deki istediğiniz her olaya uyarlayın. Biraz tefekkür edip düşünürseniz, bu sözün bizim içinde bulunduğumuz durumu çok iyi izah ettiğini ve bu durumlar karşısındaki pozisyonumuzu çok iyi betimlediğini göreceksiniz.
Niye böyleyiz ve neden bu tavırları sergiliyoruz? Yoksa kurban olarak seçildiğimizin farkında mı değiliz?
Nevruz Bayramını bahane ederek, Türk Milletini rahatsız eden zavallı insanlar, kendi milletine ve devletine karşı küresel güçler tarafından, kullanılmak sureti ile kurban edildiklerini anlamıyorlar mı?
Türkiye’de, Türk Milletinin aleyhine seyreden siyasal ve hukuksal gelişmeler karşısında sessiz kalıp, bu kurban misali, kasabın bıçağını adeta yalayarak parlatanlar, bir müddet sonra parlattıkları bıçağın kendi canlarını da alacağını bilmiyor mu?
Yüzyıllardır aynı sorunlar benzer meseleler ve bunlara karşı takınılan değişmez tavırlar. Ne kadar meraklıyız kasabın bıçağını yalayarak parlatmaya…
Geçtiğimiz yüzyılın en önemli savaşlarından biri olan Çanakkale Savaşı’nın 97. yıldönümünü ve aynı zamanda şehitlerimizi anmış olduk.
Bir bakıyorum; 2. Cumhuriyetçiler, Türkiyeliler, Dersim’e katliam diyenler ve Türk Milletinin her türlü kendine özgü değerine karşı olanlar, modaya uyarak, Çanakkale Destanına ve aziz şehitlerimize sahip çıkıyor. Hadi bunlar utanmıyor da, bunları alık alık seyredenlerde mi utanmıyor?
Bu utanmazların bir kez daha “Türk Milletini aldatır mıyım?” çabasını anlıyorum da, bunu her defasında yutan balık hafızalı insanlarımı anlamakta çok zorlanıyorum.
Televizyon ekranları, gazete sayfaları, vaaz kürsüleri, okul sıraları, devlet daireleri ve siyasal partiler, insanımı kasabın bıçağını yalayarak parlatmaya ikna etmeye çalışan gafil ve hainlerle dolu. Bu nasıl görülmez bilemiyorum!
Yine Rousseau ilginç bir söz sarf ediyor: “Bir ulus boyun eğmeye zorlanırda boyun eğerse iyi eder; boyunduruğunu silkip atabilecek olursa daha da iyi eder” .
Bugün eğitim sistemimizde yapılanlara, illa ki Suriye’ye girin ısrarlarına, üniversitelerin dini örgütlenmelerce kontrolüne, vatandaşın aşırı ve karşılıksız borçlandırılmasına, mahkûmiyete dönüşen tutukluluklara, topraklarımızın özelleştirme ile peşkeşine, üretimsizliğe ve işsizliğe vb. bakılınca Türk Milletinin boyun eğmeye zorlandığı açıkça görülmektedir.
Bu bir millet için ve hele ki Türkler için kabul edilebilir bir durum değildir. Elbette J.Jacques Rousseau’nun dediği gibi kendisini takılmak istenen boyunduruğu silkinip üzerinden atmalıdır.
Ancak ben Türk Milletine sadece boyunduruk geçirilerek, boynunun eğilmek istendiğini düşünmüyorum. Bence bunu bir safha daha ileri götürerek; Türk Milletinin boynunu koparmak istiyorlar. Hem de bu boynu kesecekleri bıçağı, Türk Milletine parlattırarak…
Hatırlayın, Patrik Gregorius’un, Rus Çarı I. Nikola’ya yazdığı mektubu. Patrik bu mektupta “Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden bünyelerindeki tahribatı tamamlamaktır.” diye belirtmektedir. Yine Fener Rum Başpapazlığı’nın açtığı okullardan biri olan İkonomos Akademisi’nin 1884 yılı ders müfredatında: “Türkler ekonomik bakımdan çökertilecek, Türklerin ahlak, milliyet, din ve gelenekleri dejenere edilecek.” denmektedir. Turgut Özakman’ın yeni kitabı Çılgın Türkler – Kıbrıs’ta yazdığı; Başpiskopos ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Makarios’un, Türklerin ruhu için söylediği “O ruhu öldürmeliyiz” sözü de bizler için ibretliktir. O halde kasabın bıçağını yalakalıkla ve yalayarak parlatanlara soruyorum: sonunuzu görmüyor musunuz?
Eğer karşınızdaki güçlerin Türksüz ve Müslümansız bir dünya hedefini biliyorsanız, bunlarında daima gündemlerinde olduğunu bilirsiniz.
Onun için kimseye yalakalık yapacak durumda olmadığınızı biliniz. Hele ülkenin mukadderatını tayin etmek için siyaset yapanlar bunu daha da iyi bilmelidir. Yapacağınız yalakalıkların sizi, milletimizi ve vatanımızı kurtarmayacağından emin olunuz. Tarih sizleri uyarmak için anlattıklarımızın örnekleri ile doludur. Onun için söylemesi bizden tedbir alması sizden…