Yollar kesiliyor, araçlar yakılıyor, inşaatlar basılıyor. Basın olanı biteni önemsiz provokatif gelişme olarak sunuyor. Terörist heykelleri dikiliyor, Türk bayrağı indiriliyor iktidar yetkilileri olanı biteni ‘sürece karşı olanların provokasyonu’ deyip geçiştiriyor.
Şantiyeler basılıyor devlete karakol, baraj inşa edemezsiniz dayatması yapılıyor. Otobüsler yakılıyor, esnafın camları indiriliyor, kepenkler kapatılıyor. Yetkililer münferit ve önemsiz olay olarak olanı-biteni kayda geçiriyor.
PKK’nın gençlik örgütü YDG-H yol kesip asayiş kontrolü ve uyuşturucu operasyonu yapıyor. Bu arada da bölgeden eylem ve şehit haberleri de geliyor. Örgütün diktiği terörist heykeli kaldıran askerlere yönelik 200-250 kişilik gurup roketatar, piyade tüfeği ve el yapımı patlayıcılarla saldırmışlardır. Taarruz Helikopter Kolunda bulunan iki helikopterde toplam altı mermi isabet etmiştir.
PKK’nın heykelin kaldırılması sırasında meydana gelen olaylara yönelik yaptığı misilleme sonucunda Teğmen Emre Us şehit olmuştur. Ardından Diyarbakır’da 2 çocuk babası Osman Bal adlı polis memuru silahlı saldırıya uğrayarak şehit oluyor. Bir gün sonra da bir başka saldırıda Ali Kızıloğlu adlı polis memuru PKK tarafından şehit edilmiştir.
Bu arada 22 Ağustos günü Bitlis’in Tatvan ilçesinde emekli gemi kaptanı 75 yaşındaki Tello Uçak PKK tarafından katledilmiştir. PKK bu cinayeti resmen üstlenmiştir.
Bölgede meydana gelen ve çözüm sürecinin zarar görmemesi için görmezlikten gelinen kaçırma olayları ciddi boyutlara ulaşmıştır. Örneğin; Diyarbakır’da bir haber ajansında çalışan Ali Adıyaman, Silvan ilçesine bağlı Erkenciler Mezrası’ında PKK’lı teröristler tarafından kaçırılmıştır. Yine Şırnak Silopi’de termik santralden çalışan 3 Çinli mühendis PKK tarafından kaçırılmıştır. 400 Çinlinin çalıştığı santralda, Çinli yetkililerin talebi doğrultusunda güvenlik önlemlerinin artırıldığı haberleri geliyor.
Bölgede güvenliğin kalmadığı, teröristlerin istediği her eylemi rahatça gerçekleştirdiği açıktır.
Bölgede devlet otoritesi aşama aşama PKK’nın kontrolüne geçerken, güvenlik güçlerinin ‘süreç zarar görmemesi’ için eli kolu bağlı tutuluyor.
Çözüm süreci PKK’nın yaptığı eylemleri uzaktan seyretme sürecine dönüşmüştür. Bölgede devletin güvenlik güçleri kendi güvenliklerini sağlayamaz hale gelmiştir.
Bölgede bu vahim gelişmeler yaşanırken ülkenin batısında da ‘çözüm süreci devam ediyor’ ve İmralı’nın talepleri yerine getirilmezse savaş başlar tehdidi yapılıyor. Bu bağlamda PKK ya da namı diğer DTK Eş Başkanı Türkiye’yi şöyle tehdit ediyor: “Öcalan’ın müzakere koşullarının oluşturulması birinci taleptir. Sekretaryasını oluşturması, örgütüyle görüşmesi, medya ile buluşması olmazsa olmazlarımızdandır. Kritik aşamadayız. Zaten devlet ve AKP’nin başka şansı bulunmuyor…PKK tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. İsterse savaş seçeneğine yönelebilir ve sonuç da alabilir”.
Terör örgütünün sözcüleri açıkça şunu söylüyor: Terör örgütünün İmralı’daki elebaşısını devlet olarak muhatap almak yetmez. Onunla müzakereleri yürütmek için bizim öngördüğümüz şartları da yerine getirmeniz gerekir. İmralı’da muhatap aldığınız Öcalan’ın terör örgütüyle görüşmesi, medya ile buluşması ve onun sekretaryasının oluşturmasına izin vermek zorundasınız ve buna mahkûmsunuz. ‘PKK isterse savaşla sonuç alabilir’ diye tehdit ediyor. Bu cümlede çözüm sürecinin PKK ve yandaşlarına verdiği özgüven saklıdır.
Bütün bu tehdit ve açıklamaların ardından medyaya Öcalan’ın çözüm süreci kapsamında bir video mesajla PKK’lılara sesleneceği, mesaj Kandil’e gönderildikten sonra kamuoyuyla da paylaşılacağı haberleri düştü.
Konuyla ilgili olarak Pervin Buldan, ‘Bir söylenti var Sayın Öcalan’ın görüntülü sesli mesajı olacak diye…Henüz o aşamaya gelinmedi…Yeni adımlar ve mesajlar için 30 Eylül beklenilsin’ diyor.
Bu arada PKK, terörist listedeki statüsünü “silahlı muhalefet” konumuna yükseltmek için ciddi girişimlerden bulunuyor. AKP’ye göre de bölgede şeytanın yeni adı PKK değil IŞİD’dir.