Kaynak metin, “Ada Vapuru Yandan Çarklı” başlıklı bir yazıdan alıntılar sunmaktadır. Yazar Erol Sunat, bu denemede Türkiye’deki güncel sosyal ve ekonomik sorunlara değinmektedir. Metin, “çarkların dönmemesi” metaforu üzerinden toplumun karşılaştığı zorlukları, örneğin barınma krizi ve gençlerin geleceksizlik hissini ele almaktadır. Geçmişteki güzel anılar ve Türk kahvesi kültürü ile bugünkü acı gerçekler arasında kontrast kurarak, halkın umutsuzluğunu ve yaşadığı hayal kırıklıklarını dile getirmektedir. Yazı, aynı zamanda toplumsal değerlerdeki değişimleri ve bireylerin karşılaştığı engelleri vurgulamaktadır.
Ne mi diye kahrediyor insanımız?
Seviyoruz dediler çark ettiler…
Geliyoruz dediler çark ettiler…
Biliyoruz dediler çark ettiler…
Farkındayız dediler çark ettiler…
Gönlümüzden geçen bu değildi dediler çark ettiler.
Ne halimizi soran oldu ne gönlümüzü yalandan bile olsa alan.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen Şeyh Edebali’yi var mı bir hatırlayan?
Ne diyordu Sezen Aksu;
“Ada vapuru yandan çarklı…Bayraklar donanmış cafcaflı”
Sonrası;
Şinanay da yavrum șina şina şinanay / Şinanay da şinanay hoppa şinanay”
*****
Şimdi efendim bizim çarklar…
Dön, dönmez…
Çalış çalışmaz…
Parçası bulunmaz…
Çıkması olmaz…
Usta dayanmadı tamire…
Sonunda pes ettiler ve dediler ki…
Bunun yenilenmesi lazım, hem de acil…
Ne yapsak döndüremiyoruz çarkı…
Sonrası ya ada vapuru yandan çarklı ya da şinanay da yavrum şina şina şinanay bir vaziyet…
Biz neşemizi de kaybettik abi…
Hani o içli şarkıda “Dertleri zevk edindim kendime, bende neşe ne arar” diyor ya…
Tamda halimize tercüman sözler…
Bizim çarklar paramparça…
Yenilenmesi lazım…
Var mı bir adım?
Ufka dalıp giden gözlerimiz ne gelen var ne giden diye bir şeyler diyecek diyemiyor.
Nutkumuz tutuldu…
Hayallerimizle aramıza kimler girdi? Kim çaldı hayallerimizi?
Milletin yüzü gülmüyor diyorlar…
Güldüren oldu da gülmedi mi o yüzler?
*****
Bizde bir zamanlar kahvelerde yandan çarklıydı…
Sade kahve yanında bir tane kesme şekerle birlikte geldi mi, yandan çarklı olurdu.
Şimdi lokum ya da çikolatayla getiriyorlar.
Yandan çarklıyı da hatırlayan yok…
Bir bakıma hem yandan çarklı hem de daha cafcaflı oluyor desek yeri…
Çok güzel, bol köpüklü Türk kahvesi yapardı kahvecilerimiz.
İster bir çay ocağı olurdu o mekân, ister deniz kıyısında bir kahvehane. O efsane kahveleri pişiren insanları bir kahvenin var olan o meşhur kırk yılı hatırına unutmamak, yaşatmak lazım…
İşte o mekanlar kahve burada içilir dedirtirdi…
Dolar taşardı…
Ya şimdi?
Neredeyse, kahve içmeye tövbeli gençlerimiz…
Nasıl içecekler kahveyi?
Kaç liraya?
Bir bardak çay olmuş yirmi-otuz lira…
Yarım bardak çay kaç lira denecek bir haldeyken…
Nasıl içsinler kahveyi?
En güzeli evlerde…
Evde duramayan gençler, eve dönüş, ev de kalma süresini uzatma gibi yeni düşünceler geliştiriyorlar.
Dışarıda değil kahve içmek, karnını doyuramayanlar, kahveye çoktan elveda demiş durumdalar.
Bu arada kahve, evde içilir, evlerde kahve makineleri var nasıl olsa diye teselli olmaya başladılar. Gelin şöyle dışarıda birer kahve içelim cümlesi kendini rafa attı. Kurtuldu stresten, resmen rahatladı…
*****
Bir başka dönmeyen çark barınma… İçinden çıkabilene aşk olsun.
Öğrenci kardeşlerimizin eğitimlerini askıya aldırıyor.
İsyan ettiriyor. Gözlerini dolduruyor.
Kira derdini, kira parasını, yurt parasını karşılayamıyor gençler.
Ana- baba ya emekli ya da normal gelirli. Bu işin altından kalkabilmeleri için evdeki hesaplar çarşıya uymuyor.
Ev sahiplerinin ayakları yere değecek gibi değil…Ev değil sanki saray verdikleri…
Okumak zor…Çocuk okutmak zor…
Çare…
En zavallı, en biçare…
Çareye bir çare lazım çünkü…
Gençler küstürüldükten sonra, barınma meseleleri çözülemedikten sonra, aileler rahatlayamadıktan sonra zor bir yıl bekliyor herkesi…
Fedakârlık denen o kelam da bıçak kemiğe dayanalı çok oldu.
Barınma konusunda çarkları döndüren her ne varsa durdu…
Adeta benden buraya kadar dedi…
Yol tıkandı…
Garip bir heyelan kapadı yolu…
İnsanların bu yolu açabilme imkânı da yok, umudu da…
*****
Ada vapuru yandan çarklı…
Hayatlar farklı farklı…
Hırsımızı felekten alacağız yine…
Feleğin çarkından…
Dönmedi diye…
Bizi yarı yolda koydu diye…
Söz verip sözünde durmadı diye…
Gelmesi gereken yerde gelmedi diye…
Görmedi diye…Elimizden tutmadı diye…
Bir kucak dolusu niye…
Felek karşımızda suspus…Bildik bileli konuşmaz…Lakin, adam seçer…Bizi seçmez…
Sanki mor sümbüllü bağ vermiş gibi, eziyet eder durur.
Dön artık feleğin çarkı, unuttuk evi barkı, dilimizde hep o şarkı…
Ah felek zalim felek…