“Aydınların Karanlığı” adlı köşe yazısı, gerçek aydın tanımını sorgulayarak başlıyor ve aydının çevresine umut aşılayan, yapıcı ve öncü bir figür olması gerektiğini vurguluyor. Yazar, Türkiye’deki bazı okumuş ve unvan sahibi kişilerin bu tanıma uymadığını belirtiyor. Sohbet ettiği bir arkadaş grubundan ve sergi açma girişimi engellenen bir albaydan örnekler vererek, korkaklık, tembellik ve kaderciliğin aydın nitelikleri olmadığını savunuyor. Metin ayrıca, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yeren bir akademisyenin faaliyetlerine değinerek, diploma veya akademik unvanın tek başına aydınlık getirmediğini öne sürüyor. Son olarak, Türkiye’nin “aydın” olarak nitelendirilen bazı kişiler tarafından karartıldığına ve bu durumdan çıkış yolları aranması gerektiğine dikkat çekiyor.
Okumuş, bilgili, görgülü, yol gösteren kişiye aydın denir. Gerçek aydın çevresine cesaret ve umut aşılar, geleceği plânlar, yıkıcı değil yapıcı olur, öncülük yapar. Gökyüzündeki ay geceleyin ne ise, aydın da odur. Her yer ve her zamanda aydın kişiler olduğu gibi karanlık kişiler de vardır. Aydın olmak için ön yargısız olmak, kişi ve grupların yandaşı yahut düşmanı olmamak da gerekir. Türkiye’deki aydınların çoğu anıldıkları gibi değiller. Son aylarda yaşadıklarımdan birkaç örnek vereyim.
Ara sıra sohbet ettiğimiz bir arkadaş grubu var. Hepsi iyi niyetli. Hiç birisinin bir beklentisi, yurt, devlet ve ulusumuz için kötü bir niyeti yok. Hepsi ülkemizdeki olumsuzluklardan endişe duyan insanlar. İçimizde “en aydın” olarak saygı duyulan bir veya daha fazlası ikiye bir: “Bu böyle gidecek. İnsanlar iyice çökmedikçe, toplum daha büyük sıkıntılar yaşamadıkça düzeltemezsiniz. Bu hep böyle olmuştur…” der.
Bu bakış açısında yol gösterme, strateji ve taktik yok. Olana razı etme, boyun eğme/eğdirme var. Bu bir aydın niteliği değildir. İnsanlar susarak değil, olumsuzluklara tepki vererek, örgütlenerek kötülükleri yok ederler. Hz. Muhammed sırf elçilik yapmadı, aynı zamanda çevresindekileri aydınlattı, yanlış algıları yıkarak bir devrim yaptı. Lenin, Mao, Mustafa Kemal gibiler de öyle.
Emekli bir albayımız Konya’da İngiliz, İtalyan, Yunan askerlerinin ülkemizdeki zulümlerini, atalarımızın verdikleri onurlu mücadeleyi anlatan bir Resim Sergisi açmak için kamu kuruluşları ve bazı fakültelerden salon istedi ama kimse vermedi.
Prof. Dr. Bekir Biçer denen birisi, “Nutuk gerçek mi kurgu mu” adıyla bir kitap yazmış. Orada Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yermek için ter döküyor. Yabancı dil sınavını Konya’da veremediği için Türkiye’nin küçük bir ilinde yabancı dil başarısı gösterip gençlerimize Konya’da tarih hocalığı yapan bir akademisyen şimdi Atatürk’ün yaverlerine çatıyor, işgal yıllarının Arap-İngiliz yanlısı, bozguncu ve medrese kafalı hocalarını övüyor.
Bu örnekleri özetleyeyim:
Lisans diploması ve akademik unvan sahibi olmakla aydın olunmaz. Aydın olmak için düşünce, konuşma, öneri ve adımlarınızda gerçekçi olacağız, ulusumuzu kendi kendine bırakmayacağız, devletimizi satmayacağız. Aydın olmak için geni bozukluk yapmayacağız, kendi kültür, tarih ve coğrafyamızdan ilham alacak, dünyadan soyutlanmayacağız.
Korkaklık, tembellik, kadercilik gibi huylar bir aydının özelliği değildir. Aydın insan aynı zamanda korkusuzdur, aktiftir, cesurdur. Bir şekilde oku, diploma al, bir yerde çalış, emekli ol, ölünceye kadar milletin sırtından geçin, arkasından ağla, çözüm üretme, geride dur. Aydınlık bu değildir.
Bugün Türk halkı AYDIN denen KARANLIKLARI sırtında taşıyor, onların karanlığında boğuluyor, onların karanlığından çıkış yolu arıyor. Burada şu gerçeği söylemekten ve kabullenmekten gocunmayalım: Türkiye’nin “Aydın” denen birçok kişisi bizi aydınlatmıyor, karartıyor. Unutmayalım, dünün “aydın, devlet adamı” denilen birçok karanlık ismi bizi kandırmış, yurdumuzun işgaline sebep olmuş, bizi hurafeci yapmış, namuslarımızın kirlenmesine sebep olmuşlar, sonra kaçıp gitmişlerdi.
Öngörülü ve uyanık olmazsak, dünün kalıntılarını başımızdan defetmezsek, bugünün karanlıklarına sığınırsak, aynı sıkıntıları yine yaşarız. Türkiye’nin bir ZİNDAN KALE olmaması için yapabileceğimiz çok şey var ve yapacağız.