Ekim’in 4’ünden, sizlere kocaman bir merhaba ile işe başlıyayım. Nasılsınız, iyi misiniz? “Neyi dikkate alıp da iyi olalım” dediğinizi, duymaya gerek yok…
Her şeyde olduğu gibi, Ülkemiz bu konuda da, bilerek veya bilmeyerek, bana göre bilerek, söylenilenin aksine bir durumun içine itildi… Sıfır problem- sıfır düşman diye yola çıkılmasına karşılık, sahada, sıfır dost durumuyla karşı karşıyayız… Türk Dünyasının bize en çok ihtiyacı olduğu ve de artarak olacağı bir dönemler silsilesinde, Türkiye, bin bir problemle ilgilenir konuma itildi… Bu bilerek yapıldıysa, çok büyük politik başarı, tabii ki, bizi sevmeyenler ve yok etmek isteyenlerin zaviyesinden… Bilmeden yapıldıysa, Siyasetin iflas ettiği noktadayız… Her ne kadar, NATO ittifakı içinde olsak da aşağı yukarı ittifakın bütün unsurlarıyla kavga halindeyiz… Ege Adalarını, Lozan’a aykırı olarak silahlandıran, Yunanistan bile bize posta koyuyor. Siz içeri verilen hamasi beyanatların rüyasına kapılmayın. Durum ortada… “Adalardan asker çekmeyi tartışmayız bile” diyerek; yarın bir gün Lozan’ın başka maddelerini de delebileceklerini adeta haykırıyorlar… Yunan’a tam destek veren, ABD, Girit Adasına çok büyük bir deniz üssü kuracağını açıklıyor. Bunun Aksas’ın cesametinde olacağı bildiriliyor. Anlamı, Akdeniz’deki deniz üstünlüğümüz yakın zamanda son bulacağıdır… İslam Dünyasıyla; yakın zamana kadar PKK’yı besleyen ve eğiten ne zaman ne yapacağı belli olmayan , El- Fetih ve Leylâ Halit artığı, bir avuç bedeviden başka dostumuz yok… Kısaca , Milli menfaatlerimizin mevzu bahsinde, en azından siyaseten arkamıza alacağımız hiç bir sistem yok… Dünyanın bir numaralı, siyasal analisti, Rusya da durumun farkında… Bize; Ukrayna’dan daha fazla önemde ki , Kırım’ın ilhakıyla, kartlarını açmaya başladı… Arkasında ve içinde olduğu Ermenistan üzerinden ayrı bir cephe daha açarak, şu an yoklama ve tepki ölçme manevraları yapıyor… Akılsız ve sıfır bile olamayacak politikalarımızın ceremesini , Kardeş Azerbaycan çekmek üzere… Nuri Paşa’nın, Birleşik Kafkas ordusuyla kurtardığı bu kardeşlerimiz, maalesef gücümüzü çok hissedemeyecekler… Çünkü 30 cephede sıcak çatışma dahlindeyiz. Irak’ından, Suriye’sine, Libya’sından, yurt içine kadar… Dış politikanın çavuşu bile olamayacak kimselerin, hamasetten arındırılmış davranışları dikkat alındığında, koca bir sıfır ile karşı karşıyayız… Hatırlayınız… Bu beylerin “Devamıyız” dedikleri kimdi. Demirel’ in tabiriyle “Çankaya’nın Şişmanı“, ne demişti… “Onlar Şia“… Acaba o politika, üstü kamuflajlı olarak gene devrede mi? Bu konular derin çerçevede çok tartışılabilecek şeyler, onun için burada bırakalım… Bana göre, yapılacak tek şey var. Tek Devlet olduğumuz, birleştiğimiz, dünyaya ilan edilmeli. Her iki tarafta da, yönetimi bırakmamaya niyetli kimselerin varlığı, işi babadan oğula duruma çevirmeye uğraşan veya çevirmiş kimselerin oluşu, bu tezi ıskarta yapsa da başka uygun bir durum yok gibi... Bir zamanlar, Ebulfeyz Elçibey‘in yanında birlikte hareket ettiği, muhalefet liderlerimizden, Türk Dünyasının manevi lideri Sn. Alparslan Türkeş Bey’in politikası incelenip, o minval üzere hareket edilmeli… Bu arada , gaflet batağındaki MHP’de dahil olmak üzere İYİ Parti , BBP gibi Milli nitelikli partilerin acilen harekete geçmesi gerekmektedir… CHP’de Oklarından birinin neyi temsil ettiğini hatırlar ve de Atatürkçülüğe karar verirse , sisteme dahil edilebilir… Bir zamanlar, Turancılar için “Elinize kılıcı alıp Rusya’ya mı saldıracaksınız” diyenlerin, ekmeğine yağ gibi görünse de , önemli seçeneklerden biri… Rusya’nın, bizimle , resmen değil ama Wagner denilen unsurlarıyla, Libya’da ki savaşı göz önüne alındığında, benzeri niye olmasın diyebiliriz… Milli sistemle derhâl harekete geçebilir… Bu yaşıma rağmen ben bile gönüllü katılabilirim… Başımıza verilecek, emekli bir subayın emir ve komutasında, Karabağ’a gidebilirim… Kıbrıs harekâtında, Askerlik Şubesi önündeki gibi, dipçik bile yesek, hazırız… Birileri çıkıp da “Durun kardeşim, kefen şov ehli bu kadar adam varken size ne oluyor?” diyebilir. Bu hesap bilmezleri uyarmak zorundayım. Sakın bu makam mevki, para ve ihale avcısı soytarılara güvenip iş yapmayın, yarı yolda bile kalamazsınız. İşin başında hepsi yok olur, hüsrana uğrarsınız… Bunların Atalarıydı muhtemelen, Kurtuluş Savaşı kaçakları… 30 bin asker 30 bin kaçak… Utanç verici bir gerçek ama, memleket niye bu durumda bilinmesi gerekir. Kimi gider kimisi de sırtını döner gider. Bizlerin de hesabı ona göre yapması lâzım… Osmanlı mülkünde bazı gruplar, askerlikten muaf idi. Din Adamları, Medrese hocaları vs. gibi. Bunlar, kazandığımız hiç bir zaferin içinde değillerdir ama hep başrolde olmuşlardır. Sanki sayelerinde kazanılmış gibi, başta Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehası yok sayılmış, herşey üstlerine mal edilmeye çalışılmıştır. Anadolu’da köy köy dolaşarak Kuvvacıları hain ilan edenler, daha sonra İnşAllah uzun uzun açıklayacağım sebeplerden ötürü, İngilizler tarafından oluşturulmuş, “Büyük Beyaz Bulut” hikâyesinin arkasına sığınarak tepeye oturmuşlardır. Bu durum avantajına, bina yapan çağdaş uzantılarına da sorarım… Bu büyük beyaz bulut, niye Viyana önlerinden , Haymana’ ya kadar çekilirken , bir defa bile olsun ortaya çıkmadı… Bu tespitler asas alınarak sakın ola ki dua fukarası ve karşıtı olduğumuz düşünülmesin. Onun yeri var ve her zaman bambaşkadır, ama bu münafık ve soytarıların rant aracı değildir…
Bunun haftası da var. Ne diyelim İnşAllah… Hepiniz Allah’ a emanet olun. Hoşça kalınız…