Geçtiğimiz günlerde İstanbul Valisi, adı gerekmez, “İBB’nin verdiği kumanya çocukları zehirledi” diye beyanat verdi. Daha sonra yapılan tahlil neticelerini göre, zehirleyebilecek hiçbir şeye rastlanmadı. Yahu sen nasıl valisin? Elinde belge falan olmadan, nasıl suçlama yaparsın? Kuldan utanmadığın belli de bari Allah’tan kork…
Bazı şeylerin adı konmasa da milli içerikleri vardır ve de azami ölçüde korunmaları gerekir. Gene lafı nereye getireceksin diyenlere, acele etmeyin, hemen geliyorum demek durumundayım…
“Kürşat” ismi, Ülkücü – Milliyetçiler arasında kutsal bir anlam taşır. Bu ismin, dönek hain, fırıldak vs gibi sıfatlarla kirlenmemesi, eğer kirleniyorsa da acil olarak önlem alınması gerekir. Nasıl mı? Mesela, kirletenlerden cebren, ismi geri almak uygundur. Yerine ne mi konur… Çok da aklıma ilk gelen “Satılmış” olabilir. Bizim eski kapıcımızın da adı idi… Hani, yakışana da acayip yakışır… Hepinize Merhabalar olsun.
Bir haftadan beri artık TSK, Mustafa Kemal’in Ordusu olmaktan çıkarılmıştır… Mustafa Kemal’in askeri olan kişilere de ihtiyaç olmadığı, net bir şekilde kamuoyuna ilan edilmiştir… Şu an yapılacakları özetleyeyim.
- Bu gençler, ivedi olarak, uygun yerlere, durumlarını rencide etmeyecek şekilde yerleştirilmeli, en azından maddi kaygılardan arındırılmalıdır…
- Başta CHP ve diğer partiler, iktidar değişiminde, iade-i görev ve itibarın sağlanacağı açıklanmalıdır…
- Bu olay gerçekleştikten sonra fikri yapıları tescillenmiş kimseler, kesintisiz makam ilerlemeleriyle müjdelenmeli. Yani, manevi alanda, Cennetle müjdelenen kişilerin, maddi karşılığı gibi Orgeneralliğe kadar gidebilecekleri müjdelenmeli…
- Ca – Ce başta olmak üzere, ilgililere bir avuç kına yollanmalıdır… Tarife gerek yok, onlar nasıl kullanacaklarını bilir…
- Bu olay AKP ve MHP sözcüleriyle çok olumlu değerlendirilmişken Ca-Ce’nin ısrarıyla bu hale gelmesi artık uyuyanları uyandırmalı. Gerçek Ülkücüler, yeni adreslerini ivedilikle değerlendirmeliler…
- Kurtuluş Savaş’ından kaçan %30 civarı ve “Yunan kazansaydı” modundaki, kişilerin nerelerde olduklarının incelenmesinden vazgeçilmelidir…
- Son: Yedi düveli, hainlere ihtiyaç duymadan dize getiren Mustafa Kemal Atatürk, bu küsuratları, mezarından bile galebe çalar… Haydi hep beraber, bütün saraylardan duyulsun, öyle bir duyulsun ki herkes paniklesin… 1283…
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma, bu aralar çok meşgulmüş. gece gündüz demeden çalışıyor ve çalıştırıyormuş… Şu meşhur Emeviye Camiimiz var ya, onun halılarını dokumayı üstlenmiş. Allah ondan razı olsun. Bu hizmet (!) herkese nasip olmaz… Şam’daki bu Cami niye bu kadar önemli diyenlere, gerçi Halep’te de var ama Şam’daki bir başka diyeceğim. Çok şükür, ikisine de gittim. Laf lafı açıyor, esası unutuyoruz. Önemi şuradan geliyor… Biliyorsunuz, yeni dinin tek farzı, başa çul… İkinci farzı ise yeni oluştu, o mekânda namaz kılmak… İ. Kalın ve Dışişleri Bakanı yırttı da bizim ağamız ne zaman durumunu tescilleyecek? Hem Şam Fatihi (!!!) olacaksın, hem de Emeviye Camiin de namaz kılmayacaksın. Olacak iş değil. Acilen bekliyoruz…
İkinci PKK Süreci, gizli saklı yürüyor. Elle tutulur bir şey yok sadece havada uçuşan balonlar var. Sanki Mongolfiye Kardeşlerin deneme alanındayız… Yok 15 Şubat, yok 25 Şubat vs herkes kendine uygun bir tarih belirliyor… Hepimiz, Sayın Abdullah Öcalan Hazretleri itinin ağzına bakıyoruz. Fıçı görünümlü sarhoş ne demişti? Enflasyon, maaşlarımız vs her şey buna bağlı… Bütün bu hengâme içinde bir laf var ki, herkesin dikkatinden kaçtı… Artist Sırrı, bir söz sarfetti “Bu süreç iki taraf arasında, eğer çözemez isek 72 sistem karışır” Ağızdan çıkan bu dışkı, diplomasi lisanı bir tarafa, avam arasında bile açık bir tehdittir. Bu cümleleri, elindeki dosyanın içine koyarak, dosyayı da derhal rulo haline getirmek gerekir. Bunun başka bir seçeneği yoktur.
Devletin Valileri ve yetkilileri, sanki parti elamanları gibi davranıyor ve bu görüntüyü veriyorlar. Bunu kendi ikballeri için gerekli gördükleri muhakkak ama bunun bir de 2-1’i var. Hep 6-6 (Düşeş) geleceğini kim garanti edebilir? Yarın bir gün hesap vereceği gerçeğini kimse kulak ardı etmemeli. Ben şahsen, dört gözle o günleri bekliyorum. Tenhada falan değil, kalabalık mahkeme salonlarında “Ben sadece denilenleri yaptım” demek, özür olarak kabul edilmeyecektir. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Valisi, adı gerekmez, “İBB’nin verdiği kumanya çocukları zehirledi” diye beyanat verdi. Daha sonra yapılan tahlil neticelerini göre, zehirleyebilecek hiçbir şeye rastlanmadı. Yahu sen nasıl valisin? Elinde belge falan olmadan, nasıl suçlama yaparsın? Kuldan utanmadığın belli de bari Allah’tan kork… İktidar sahipleri, kendi yapamadıkları için, başkalarına da mani oluyorlar. Tıpkı kreşler gibi. İnsanlarına bu imkanları sağlayamayan, başkalarına da mâni oluyor… “Ya benimsin ya da kara toprağın” zihniyeti temel yaklaşım olmuş… Baba hırsız var, al gel evladım… Gelmiyor, baba… O zaman sen gel , bırakmıyor baba…
Tahmin ettiğiniz ve de her zaman olduğu gibi, Bolu – Kartalkaya meselesine balıklama atlayıp, günlerce kısır döngü işine girmedim… Kurbanlar, kalburüstü kişiler... Bu sefer, olaylar alışılagelmişin dışında gelişti. Kader, fıtrat, vs yerini farklı yaklaşımlara bıraktı… Hepsiyle haşır neşir oldunuz. Bizim sizlere vereceğimiz ilave bir şey kalmadı. Tekrarlardan istifra halini aldığınız belli iken ısrar en gereksizi. Ben sadece olayın yıldızını zihinlerinize taşımak istiyorum… Bir Adalet bakamayanı bile olamayacak zavallıyı düşünün. Ülkenin birinci partisi, veyahut Ana Muhalefet Lideri, sizi arıyor, çıkmıyorsunuz. Olayı kapatacağınıza, gördüm, bile bile açmadım diyecek kadar Devlet ciddiyetinden uzak ve de biçaresiniz… Size iki tane keçiyi bırakın, kaz bile teslim edilmez… Allah bu Milletin yardımcısı olsun.
Hepiniz Yaradan’a emanet olun. Hoşça kalınız…