“Çektiğimiz acılar; kötülerin şiddet ve kuvvetinden değil, iyilerin sessizliği, tepkisizliği ve kudretsizliğinden!”
“Şehit verdik yine vatan uğruna, millet uğruna. Bu sefer acı haber Hatay’dan gelmişti”
Manşetlerin kahir çoğunluğunda; “3 Eve Ateş Düştü” veya benzer anlamlı sığ bakışlar, daha doğrusu anlamsız başlıklar!
Sadece 3 Eve düşen ateş öylemi; haykırmak istiyorum milletim adına, Hatay’dan Sinop’a, Hakkari’den Edirne’ye her birimizin yüreğimizi dağlayan kor, sinemize çöken kor!..
Şehit acısının sadece baba ocağında yaşanılmayacağını, hala anlayamadık mı, yoksa unuttuk mu, belki de alıştık, kim bilir!
Hep şehitlerimize sahip çıktığımızı sandık, yürek yangınlarında erimeyi, asla!
Sahi neresindeyiz ağıtların, feryatların; ocaklarımız sönmesin diye ateş düşen ocağın, bağırlarındaki sızı, kalplerindeki sancı, seslerindeki burukluk, yüzlerindeki yinemi, sorgusu çekilirken, neresindeyiz?
“Her eve tek tek ateş” düşmeden “bağrımıza kor” düşmez mi milletçe hepimizin, milli yasın nasıl olacağını keşfedemez miyiz, aynı yangında yanmayacak mı yüreklerimiz?.
Bir ortak hedef olmuşluğun, hissiyatta “milli” olabilmesi için her birimizin başına tek tek gelmek zorunda olmadığının ne zaman şuurunda, ne zaman vicdanında oluruz…
Bir çakıl tanesi vermeyiz dediğimiz vatanımız için, babasının şahadet haberini verirken, “hazır ol oğul sıra sende ha” diyerek büyütülen evlatlarımız için, bu güzel coğrafyayı bizlere vatan kılan tüm şehitlerimizin kemiklerini sızlatmamak için, henüz doğmamış yavrularımıza, emanet aldığımız vatanımızı sapasağlam bırakabilmek için;
3 Ana kuzusu can verdi;
Hepimiz için, her birimiz için, her bireyimizin ortak değerleri için.
Ama sadece 3 eve ateş düştü; öyle mi?..
***
3 Şehit daha verdik vatan uğruna, millet uğruna. Bu sefer acı haber Hatay’dan geldi.
Tam vakıf olamadan yaşanılanlara, bir şehit haberi daha geldi, Hakkâri’den…
Terör tüm kahpeliğiyle sahne bulmuş yine bağrımızda, sınırlarımız içerisinde, bugüne kadar olduğu gibi.
Dalga dalga yürek acısı sarmalıyor hepimizi demek istiyorum, haykırmak istiyorum, memleketimde her bir evi, şehit vermişliğin ateşine bürünmüş olsun! istiyorum.
Şehidimizin annesi olmak istiyorum, babası olmak, kız kardeşi, ağabeyi, varsa dedesi. Henüz doğmamış bebesi, cenaze arabasının arkasından koşan 3 yaşındaki yavrusu olmak istiyorum.
Şehidimizin hayatı olmak istiyorum, tüm yaşadıkları ve yaşattıklarını bir çırpıda öğrenip, ilmek ilmek dokuduğu güzellikleri dilim dilim özümseyerek!
Televizyonlar şen şakrak yayınların yerine özel programlar yapsın istiyorum, seyrederken ağlamak istiyorum doyasıya ve yalnız…
Gazetelerin tam sayfa günlerce bu iklimi yaşaması ve yaşatmasını istiyorum. Her birinden farklı bir şehadet şerbeti bulurcasına…
Gazinoların, eğlence yerlerinin “Şehitlerimiz var bugün kapalıyız.” yazılarını görmek istiyorum. Kahvehanelerde oyunların oynanılmadığı, sohbetlerin şehitlik üzerine yoğunlaştığı mekânlar istiyorum.
Şehitlerimizin kutsaliyeti üzerine destanlar dinlemek istiyorum, sırada ben varım diye bağırmak istiyorum ciğerlerim patlarcasına.
Futbolun belirlediği gündemin bizleri parçalarcasına gerip, ağırlaştırdığı hezeyanlardan sıyrılıp, vatan millet sevgisinin ruhaniyetine sığındığımız anlar istiyorum.
Camilerimizde her namaz sonrası şehitlerimiz için dualar istiyorum, hutbelerde vatan sevgisi, şahadet manzumeleri.
Taşıtların oluk oluk şehidimizin cenaze namazına insanları taşıdığını görmek istiyorum, caddelere taşan kalabalığın kıldığı cenaze namazını.
Bayrağımızı görmek istiyorum; her evde her işyerinde, her arabanın camında, dağlarda, tepelerde, mezralarda.
Şehidimizin bizatihi biz olduğumuzu tüm dünyaya haykırırcasına!..
***
Aslında bir gazetenin bir yazarı Hatay taraflarında terör eylemleri olacak demiş, gene bilmiş, ne adammış, yazmış birkaç gün önce!
Bir başkası “ben biliyordum” diyor, büyük bir kaşif edasıyla; çözüm geliyormuş da onun içinmiş…
Onlar bilmişte bilmesi gerekenler bilememiş!..
Yetki sahipleri, hala anlaşılamaz pişkinlikte, gündem değiştirme kurnazlığında!
Şehit evinde susan televizyon, dışarıda hala şen şakrak, neşeli programlar ardı ardına her kanalda, , neden hala kahkaha duyulabiliyor sokaklarda?
Gazetelerde sıradan haberlerden bir haber konumunda şehit haberleri; Kısaca, küçük puntolarla, dar alana sıkışmış ve orta yerlerde bir yerde, ama hala ilk sayfada çok şükür!
Eğlence yerleri tıka basa dolu, arabalardan açılmış camlardan gelen müzik sesi geceyi yırtıyor.
Çok katlı, çok yıldızlı bir otel’den patlama sesleri geliyor, kafanızı kaldırıp bakıyorsunuz havai fişekler; belli ki kutlama var, düğünmüş herhalde…
Derbi geyikleri, kupa geyikleri ile yarışır durumda, sosyal paylaşım siteleri çalkalanıyor, sevinenlerle öfkelenenlerin kıskacında.
Millet kaçakçılara biçilen değerin şehitlerin katlarca üzerinde oluşunun hayret ve ibretle sırrını çözmeye çalışmakta. Tam da bu sırada bir vekil çıkmış meydan okuyor, bir diğeri teröristleri siyasete davet etmekte büyük bir pervasızlıkla.
Bebek katili gündem belirler, İstiklal marşı tartışılır, Milli bayramlar sulandırılır, bölücüler arsızlaşmış, asker ise en büyük hedef!
Sözde kararlılık, göstermelik operasyonlar, kalıplaşmış demeçler, ..cek ve ..cak lar!
Herkesin her şeyi biliyorken, hiçbir şey bilmiyormuş gibi davrandığı maskaralıklar dünyası!
Bir garip hınzırlık türedi! Konuşulamaz dediğimiz ne kadar konu varsa, konuşulası elzem olanların yerini işgal etmiş durumda.
Bir tarafta şehit ailesi diyerek başlanan ve terörist ailesi ile aynı kefeye koyma gayretinde olan ifadeler, aslında verilen manevi mücadeleyi göz ardı etmenin bir basamağı olarak kullanılma çabaları.
Nerelerden, hangi sebeplerden, kaynaklandığını çok iyi bildiğimiz bir çürümüşlük örneği, bazı gündem belirleyiciliğine soyunan güruhlarca, sanki şehit ailesi ile teröristlerin mücadelesi lokalize edilerek verilmeye çalışılmakta, sanki aile savaşı!
Sahi bize ne oldu? Sorumlular pervasız, medya habersiz, gündem sanal, hainler arsız, millet sessiz…
En son buldukları tuzak bakış ise; haberler az, kısa, önemsiz verilmeliymiş de; teröristler gündeme gelmemeliymiş!
***
Sıradanlaşmak; terörün en büyük yatağı, yuvası değimli?
Tepkisizlik, vurdumduymazlık terör ile sonuç alacağını düşünenlere en büyük fırsat değil mi?
Günlük düşünmek ve yaşamak ve dahi geçiştirmek, terörün en fazla beslendiği alan değil mi?
O zaman; ne zaman şehit evi tüm ruhaniyetiyle ülkemin tüm evlerinde ve yüreklerinde yaşanır;
Bilinsin ki o gün terörün bittiği gündür!
Bilinsin ki o gün teröre davetiye çıkaranların kahrolduğu gündür!
Bilinsin ki o gün teröre müsamaha gösterenlerin ayakta kalamayacağı gündür!
Bilinsin ki o gün hakkaniyetin iliklerimize nüfuz ettiği gündür!
Bilinsin ki o gün şehadet şerbeti içenlerimizden, helallik isteyebilmenin vicdanlarda hak edildiği gündür!
Bilinsin ki o gün, milletimizin şehitlerimizle haşr’olduğu gündür!..
Alpaydın EROĞLU
MHP Ürgüp İlçe Başkanı