Tarih boyunca iktidarı, gücü, serveti ele geçirmek isteyenler Din’i; halk kitlelerini susturmak sindirmek biat ettirmekte istismarcı görenler ve kullananlar olmuştur.
Oysa Din’ler ahlakı, eşitliği, adaleti, paylaşımı, yardımlaşmayı, hoşgörüyü esas alır.
Zaman içinde istismarcılar; kutsal kitap yerine onu temsil edenlerin görüş ve düşünce ve yaşamlarını esas alırlar.
Her din mensuplarında olduğu gibi Müslümanlar da; bölündükçe bölündüler.
Sonra peygamber sonrası liderlikte ayrıştılar.
Sonra kabilecilikte haşimi, kureyş olarak tekrar ayrıştılar.
Sonra Muaviye ve Ali taraftarı diye ayrıştılar
Sonra harici selefi diye ayrıştılar.
Sonra liderliğin saltanat yoluyla intikali konusunda ayrıştılar.
Sonra İtikadda Maturidi ve Eşari diye ayrıştılar.
Sonra ayrışmalara rahmet dediler, dedikçe ayrıştılar.
Sonra Sunni ve şia diye ayrıştılar.
Sonra sunniler Hanifi, Şafi, Maliki, Hanbeli mezhepleri diye ayrıştılar.
Sonra Şialar Caferi, imamiye, Zeydiye diye ayrıştılar.
Sonra radikal, fundamentalist, mezhepsiz, dinlerarası diyalogcu olarak ayrıştılar.
Sonra ılımlı ılımsız diye ayrıştılar.
Sonra Haçlılarla birlik olup olmada ayrıştılar
Sonra bağımsızlığı savunmada veya mandacılığı savunmada ayrıştılar
Sonra sömürgeleşmeyi savunmakta veya karşı çıkmakta ayrıştılar.
Sonra ramazana başlamada bayram günlerinde ayrıştılar.
Sonra günahların ne olduğunda ayrıştılar.
Sonra kılık kıyafette ayrıştılar.
Sonra Kur’an mı, hadisler mi esas alınmalı konusunda ayrıştılar.
Sonra hangi hadise göre hareket etmede ayrıştılar.
Sonra Kur’an Müslümanlığı ile geleneksel Müslümanlıkta ayrıştılar.
Sonra İman’ın şartlarında ayrıştılar.
Sonra İslam’ın şartlarında ayrıştılar.
Sonra İbrahim-i din de ayrıştılar.
Sonra kim cennete kim cehenneme gidecekte ayrıştılar.
Sonra reformistlikte ayrıştılar.
Sonra modernistlikte ayrıştılar.
Sonra cihatta ayrıştılar.
Sonra tarikatlerde ayrıştılar.
Birlik olmadılar, olamıyorlar. Çünkü ilahi mesajı tersyüz ettiler.
Türkiye İslamcılığının en büyük zaafı ve handikapı enternasyonalizm ve ümmetçilik üzerinden kendi toprağına vatanına, tarihine, milli kültürüne yabancılaşmasıdır
İslamcılık; modern olan ya da harici bir durum karşısında, Müslümanın tutum ve tavrını ifade eder. Bu haliyle bence, radikal, kan dökücü, yakıp yıkıcı, vahşi, vandalist Müslümanlar kabul etseler de, etmeseler de İslamcıdırlar.
İslamcılık tarifi değişkendir. Herkese göre İslamcılık anlayışı vardır. Kimi modernist kimi cemaatleşme olarak algılar. Radikal İslamcı hareketlerin büyük çoğunluğu tasavvuf ve tarikat karşıtıdır, halk müslümanlığıyla ciddi mesafelidir, onları İslam’ın da İslamcılığın da uzağında görür hatta sapkın kabul eder. Bunun sebebi ölçü olarak yeni İslam yorumunu, entelektüalizmi ve modern manasıyla aktivizmi öne çıkarmış olmalarıdır.
Onlar kendilerinden olmayanlara karşı kin ve hırs beslemektedirler.
Onlar masum insanlara ve kendilerinden olmayanlara karşı tuzak kurmaktadırlar.
Onlar çalışan dürüst üreten insanlar için en şiddetli düşman olmaktadırlar.
Onlar bozgunculuk yapmaktadırlar.
Onlar dost, kardeş dediklerine sıkça ihanet etmektedirler.
Onlar din’i kendi nefislerine göre şekillendirdiler, anladılar, uyguluyorlar.
Onlar dünyevi güç servet için din’lerini aracı yaptılar.
Bu tip inançta olanlara karşı dikkatli olmak gerekir.
Samimi Müslümanların seslerini yükseltmeleri gerekir.
Günün sözü: Aklını kullanarak inanan insan sorgular.