Dış politika konusu ne zaman gündeme gelse vesayet kelimesi de konuşulur. Türkiye’de farklı odaklara yönlendirilmiş vesayet anlayışı vardır. Her kesim bir diğer vesayeti eleştirir.
Peki ama gerçek vesayet nedir?
Türkiye, 1930’lu yıllarda bağımsız politikaya yönelir. ABD Lozan anlaşmasını imzalamaz. Bugüne kadar da imzalamamıştır. Türkiye; kalkınma hamleleri ile Sadabat Paktı ve Balkan antantı ile bölgesel etkinliğe yönelirken, Hitler Almanyası ve Mussolini İtalyası ile yakın ilişkilere girer. Almanya, İtalya, Türkiye ilişkileri İngiliz Fransız Amerikan güçlerini harekete geçirir. Bağımsızlıkçı politika izlemeye yönelen Hatay ve Kerkük konusunu gündeme alan Mustafa Kemal’in Milli bağımsız politikası üzerine İnönü ve ekibine darbe yaptırılır. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü sonrası ise İngiliz ve Amerikan anlaşmaları başlar.
Bu vesayet gerçekte İngiliz vesayetinden farklı değildir. Çünkü ABD-İngiltere İkinci dünya savaşı sonrası artık birliktedir. İki ülke, tek bir politika küresel strateji olmuştur.
İlk olarak da bölgenin doğal varisi olan Türkiye’yi mutlak vesayete almaya yönelir.
Avrupa’yı dize getiren ABD, İngiltere ile birlikte Ortadoğu coğrafyasının SSCB nüfuzunun girmesini önlemek için strateji geliştirir. Bunun sonucu olarak; bağlayıcı anlaşmalara gider.
ABD, İkinci Dünya Savaşından, Nükleer gücü tekelinde bulunduran bir süper güç olarak çıkar. Amerikan yaşam tarzı, propagandayla dünyayı saran moda halinde idi. Bu parlak görüntünün arkasında güçsüze yaşam şansı vermeyen acımasız bir emperyalist devlet vardı. ABD’nin politik amaçları arasında az gelişmiş ülkelerin kendi geleceklerini belirleme, ulusal çıkarlarına sahip çıkma ya da bağımsızlıklarını koruma gibi kavramlar yoktu.
Daha 20-25 yıl önce emperyalizme karşı, dünyadaki ilk zaferi kazanmış olan Türkiye’nin ABD yörüngesine girmede en istekli ülke olması acınacak, ibretlik bir durumdur.
Kapitülasyon Antlaşması:1 Nisan 1939
Türkiye, Atatürk’ten sonra yabacı bir devlete ekonomik imtiyaz tanıyan ilk ikili antlaşmayı 1 Nisan 1939’da ABD ile yapar. 5 Mayıs 1939’da yürürlüğe giren antlaşmaya göre Türkiye, ABD’ye gerek ithalat ve ihracatta ve gerekse diğer bütün konularda en ziyade müsaadeye mazhar millet statüsü tanımıştır. Ayrıca, ABD sanayi malları için gümrük indirimleri sağlanıyordu. Lozan’da bin bir zorlukla kaldırılan kapitülasyonlar İnönü eliyle geri gelir.
Karşılıklı yardım anlaşması: 23 Şubat 1945
Antlaşma; "Karşılıklı Yardım Antlaşması" olarak gözükmesine karşın, tümüyle ABD isteklerinin Türkiye tarafından kabulünü içerir. Antlaşma, ABD’nin haklarını korumaktadır! Antlaşmanın 2. maddesinde: "T.C. Hükümeti, sağlamakla görevli olduğu hizmetleri, kolaylıkları ya da bilgileri ABD’ye temin edecektir" denilmekteydi.
Kredi Antlaşması:27 Şubat 1946
ABD ile imzalanan ikinci antlaşma. Antlaşmanın özü dünyanın değişik yerlerinde kalmış ABD’nin savaş artığı eski malzemelerini satın alması koşuluyla Türkiye’ye 10 milyon dolar borç verilmesi idi ve ağır koşullar içeriyordu. Türkiye, malzemeyi kırık, bozuk, işlemez nasıl bulduysa satın alacak! Ayrıca satın alınan malın mülkiyeti ABD’de kalacak!
Truman Doktrini: 12 Temmuz 1947 Antlaşması
Başbakan Recep Peker, ABD basınına: "Başkan Truman, tam geçekçi ve tam insani bir görüşten mülhem olmuştur" diyordu. 24 Mayıs 1947’de subay üniformaları, Amerikan subaylarının ki örnek alınarak değiştirilir. Dünya Savaşı sonunda 245 Milyon Dolarlık döviz ve altın stoku olan Türkiye, kendi olanaklarıyla yatırım yapabilecekken, ABD güdümüne sokulur. ABD, Türkiye’yi bir açık pazar, bir hammadde kaynağı olarak yapılandırır.
ABD ile Eğitim Komisyonu Antlaşması: 27 Aralık 1949
ABD, Türkiye’de yerleştikçe ve denetimi ele geçirdikçe kendi ideolojisini benimsemiş, ABD’nin çıkarlarını kendi çıkarları gibi özümsemiş ve ileride Türkiye’de önemli görevlere gelme olasılığı yüksek gençleri ‘yetiştirmek’ yolunu tutmuştu. Bu antlaşma, ABD’nin eğitime önce ortak edilmesini, sonra da belirleyici olmasını sağlayacak bir antlaşmaydı.
Antlaşmanın 1. Maddesine göre: Türkiye’de bir Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu kuruluyordu. Komisyon’un giderleri Türkiye’nin ABD’ye olan borcundan karşılanacaktı. Komisyon’un amacı: eğitim programının idaresini kolaylaştırmak olacaktı.
NATO anlaşması: 18 Eylül 1952
Türkiye’nin katıldığı ilk NATO toplantı sonrası Menderes’in yaptığı açıklama ve ABD Dışişleri Bakanı John Fuster Dulles’in cevabı açıktır. Menderes, Türk-Amerikan ilişkileri için ölümsüz dostluk derken, Dulles; Amerika’nın dostu yok, çıkarı vardır diyordu.
Petrol Yasası:1954
Yabancı petrol şirketlerinin adamı Max Ball’e hazırlatılan ve petroldeki devlet tekelini kaldıran "Petrol Yasası" aynı yıl TBMM’de kabul edilir. Yasanın değiştirilen 136. maddesinde; "Bu yasa yabancı şirketlerin izni olmadan değiştirilemez" deniliyordu.
Vergi Muafiyetleri Anlaşması: 23 Haziran 1954
Yalnızca Amerikalıların yararlandığı bu anlaşma, Türkiye’deki ABD varlığını adeta devlet içinde devlet haline getiriyor ve ABD şirketlerine vergisiz, gümrüksüz, denetimsiz ve yargı organlarından uzak, yasa üstü bir statü tanıyordu. 1959 yılında millileştirme işlemlerinde muhatabın ABD olmasını kabul eden, İstimlâk ve Müsadere Garantisi Anlaşması yasalaşır.
Tarım Ürünleri Antlaşması: 12 Kasım 1956
Antlaşmaya göre ABD Türkiye’ye 46.3 milyon dolarlık buğday, arpa, mısır, dondurulmuş et, sığır eti, konserve, donyağı ve soya yağı satacaktı. Bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin ürettiği bu temel ürünler, ABD gibi gelişmiş bir ülkenin, eşit olmayan rekabetine terk ediliyordu.
ABD’ye Askeri Müdahale Yetkisi Veren Antlaşma: 5 Mart 1959
Demokrat Parti döneminde imzalanan sayısı ve niteliği bilinmeyen antlaşmalardan en önemlisi, metni tam olarak açıklanmamış olan bu antlaşmada çok ciddi yükümlülükler altına giriliyor, ABD’ye Türkiye’ye askeri müdahale yetkisi veriliyordu. ABD’ye "Türkiye’nin siyasi bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne karşı yapılacak her türlü tehdidi çok ciddi bir biçimde araştırmak" görevi veriliyor, takip eden altı maddede ise: ABD’nin "doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak; tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet, sivil saldırı, dolaylı saldırı hallerinde" Türkiye’ye müdahale etmesi kabul ediliyordu. Dolaysız saldırı, dolaylı saldırı, tecavüz ve özellikle sivil saldırı gibi kavramların ne anlama geldiği açıkça tanımlanmamış, bunlar ABD’nin yorumuna bırakılmıştı. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, 4 Nisan 1960’ta bu gerçeği kabul edecek ve yaptığı açıklamada bu konudaki takdir hakkının Amerikalılara ait olduğunu söyleyecektir.
ABD Kredi Anlaşması; 31 Mayıs 1968
Türkiye’yi ekonomik, mali ve siyasi bağımlılığa sürükleyen koşullu kredi anlaşmalarına çarpıcı bir örnektir. Türkiye’nin bu borcu koşullara bağlanmıştı.
1962 yılında ABD Savunma Bakanı Mc Namara: Gelecek yıl Amerikan askeri okullarında yabacı uluslardan 18 bin kişi eğitim görecektir. Bu kişilerde her biri demokrasimizin nasıl çalıştığına tanık olacak, bizim hükümet geleneklerimizi ve felsefemizi öğreneceklerdir. Ülkelerine döndüklerinde de her biri bunun uygulayıcısı olacaktır, diyordu.
Son kırk yıldır yapılan gizli anlaşmalar zinciri ile Türkiye, ABD’nin eyaleti mi?
Günün Sözü: Milli kimliği ve kişiliği gelişmemiş insan sığınma gereği duyar ve emireri olur.