Lütfü Şahsuvaroğlu
Lütfü Şahsuvaroğlu

Allahuekber İle Ateş

Rus pilotunun paraşütle inerken havada öldürülmesini hiç hoş karşılamamış, hiç hazzetmemiştim.
 
Hatta paraşütle inen birinin Vietnam’ı işgal eden ABD’li askerler gibi Türkmen dağlarında insanlık eğitimine tâbi tutulmasının daha hoş olacağını düşünmüştüm.
 
Öyle pek çok sinema filmi vardır.
 
Uçağı düşmüş bir pilotun ele geçirilmesi daha yerinde olurdu.
 
Havadaki insanın vurulması hem de “Allahuekber” nidalarıyla vurulması hoş değildi.
 
Vurduğu iddia edilen şahsın da zaten ifadesinde kamuoyunca bilinenin tersine açıklamalar var.
 
Şahıs “vurmayın dedim” demiş.
 
Şimdi sanık durumunda halk kahramanı..
 
Harp silahı bulundurmaktan…
 
Bence yerinde bir karar.
 
Rusya ile ilişkiler bakımından bir “cemile” olduğunu söyleyenler oldu.
 
Ruslar belki Cengiz Aytmatov’un Cemile adlı muhteşem romanını okumuşlar diye mi acaba?
 
Bence cemilenin ötesinde bir şey…
 
Ama geç kalınmış bir şey…
 
 
 
AZERBAYCAN VE TÜRKİYE
 
Azerbaycanlı gazetecinin duygularına tercüman olmak niye yanlış bir şey olsun ki?
 
Türkiye her zaman Azerbaycan’ın yanında olduğunu göstermiş bir dost ülke…
 
Aslında yapılması gereken daha fazlası…
 
Türkiye ile Azerbaycan iki devlet tek millet lakırdılarının ötesinde bir siyasi yaratıcılık sergilemeliler.
 
Doğu Almanya ile Batı Almanya gibi…
 
Üstelik o iki ülke iki kutuplu dünyanın düşman cephelerinin simgeleriydiler.
 
Demirperde ve hür dünya…
 
Bir çırpıda birleştiler.
 
Kimse hatırlamıyor bile iki Almanya olduğunu.
 
Oysa dünya savaşına neden olmuşlardı. Ya da dünya savaşının sonucuydular.
 
Hiç de kolay değildi hani…
 
Azerbaycan parlamentosu bugün bir karar alacak. Çok geçmeden 24 saat içinde TBMM karar alacak ve birleşme gerçekleşecek.
 
Azerbaycan deputatları yeni birleşik Cumhuriyetin milletvekili sayılacaklar.
 
O kadar.
 
Ne Kafkas sorunu, ne Ermeni sorunu, ne Kürt sorunu gündemi işgal edebilir ondan sonra…
 
Harika olur.
 
Biraz cesaret ve yaratıcı dış politika…
 
 
 
NO İMMİGRANT
 
‘No Turkey’ pankartı taşıyanlar törenle Türkiye’ye iade ediliyor.
 
Başka bir ülkede olsa ‘No Turkey’ yazanlara ‘No İmmigrant’ diye cevap verilir.
 
Siz hiç Türkiye’de göçmenlere karşı bir kampanya gördünüz mü?
 
Muhalefet cephesinde bile zavallı mültecilere ters laf eden çıkmadı.
 
Türkiye gerçek bir Ensar olduğunu gösterdi.
 
Ama göçmen iade anlaşması ile Ensar olmanın değil bekçi olmanın dayanılmaz şizofrenini yaşamaya başladı.
 
İdiopatik bir purpura idaresi toplumu akıl tutulmasına doğru iteliyor.
 
KÜLTÜR VE MEDENİYET KÜLLİYESİ İLE MAYAMIZ
 
Ben de ABD’de Kültür ve Medeniyet Külliyesine emeği geçenleri kutluyorum.
 
Kültür ve medeniyet bahsi çok önemli.
 
Ziya Gökalp’ten bu yana kültürün milli medeniyetin ise beynelmilel olduğu tartışılıp durur ama henüz bir sonuca eriymiş değil.
 
Yılmaz Özakpınar da, Erol Güngör de bendeniz de Gökalp üzerine tezlerimizde aslında kültürün medeniyet kavramı etrafında üretilmiş şeyler olduğunu ve böylece aslında daha manevi değerler değil daha teknik ve maddi değerler ürünler olduğunu açıkladık. Dolayısıyla kültürün milli medeniyetin beynelmilel değil bilakis medeniyetin daha değişmez bir dünya görüşü temeli kültürün de onun üstüne bina edilen eserler olduğunu vurguladık. Mesela cami fikri bir medeniyet, her kültür coğrafyasına göre mimarisinin farklılıklar arzetmesi ise kültürdü. Aslında her ikisi de cultura-ekin ve civilisation kavramları olarak batılı menşeye sahiptiler.
 
Çok büyük ve muhteşem mimarili bir katedral karşısında ne biz Hıristiyan olmuşuzdur, ne de Selimiye’yi görüp herhangi bir gayrimüslüm Müslüman…
 
Kültür ve medeniyet her ikisi de birer ‘çıktı’dır.
 
Bana göre aslolan mayadır.
 
Kültür ekindir agri-culture. Ne ekersen onu biçersin. Arpa ekersen arpa biçersin. Arpa ekip buğday biçemezsin.
 
Ama maya değiştirir, dönüştürür.
 
Bir kaba farklı sütler doldurun. Halil emminin sütünü, Aysel teyzenin sütünü; yukarı köyün aşağı köyün, inek sütü, keçi süt, ya da koyun sütü… O kap ister plastik ister porselen, ister toprak olsun, kap ister yayvan ister derin olsun. Süte mayayı çaldığınız zaman ne olur?
 
Değişir, dönüşür.
 
Yekpare bir kimliğe erişir.
 
İşte bin yıllık mayamız kültürden de medeniyetten de önde ele alınmalıdır. Kültür değiştiremez ama maya değiştirir.
 
Bin yıllık mayamız bu topraklarda dokunduğunu bizden yapmıştır.
 
Onun dilini bulabiliyor muyuz?
 
Onun aşkını, gönül söylemini…
 
Şiirini…
 
İşte o zaman yekpare bir kimliğe yeniden erişebiliriz.
 
RUBAİ:
 
Mapusane damlarında sır dokuyan anlar bizi
 
Mekteb-i irfanda kırk yıl ders okuyan anlar bizi
 
Müslümanı Müslümana kırdıranlar ne anlasın
 
Bende olup kapısında aşk soluyan anlar bizi

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!