No Turkey

No Turkey pankartlarıyla gösteri yapıyorlardı Türkiye’den Yunanistan’a göçen göçmenler.
 
Göçmen İade Anlaşması gereği Türkiye’ye iade edilecekler.
 
Türk tarihinin en aptalca anlaşması gereğince…
 
Törenle iade ediliyor göçmenler…
 
İade anlaşmasına rağmen Batı’ya göç hücumu devam ediyor.
 
Göçmen iade anlaşmasına rağmen son 24 saatte Midilli’ye 364, Sakız’a 99 mülteci çıkmış.
 
Bu göçmenler törenle Türkiye’ye iade edilecekler. Türkiye de nasıl bekçilik yaptığını Avrupa’ya ispat edecek.
 
Birkaç tüccar da böylece kolay vize alacaklarmış.
 
Almaz olsunlar.
 
Avrupa’ya kolay gideceklermiş.
 
Gitmez olsunlar.
 
Sanki marifet…
 
Türkiye en az elli yıldır Avrupa Topluluğu veya Birliği karşısındaki alması gereken hakları zaten yeterince ihmal etmiş bir ülke…
 
Gelmiş geçmiş bütün iktidarlar bu üst birliğe üye olmayı zaten lakayt bir şekilde takip etmişler; bin bir tereddütle görüşmelerde bulunmuşlardı.
 
Avrupa’nın bizi reddetmesi fasıllarından ise acayip zevk almışlardı.
 
Türkiye’de içtimaî hayatımızdaki cinselliğe dair olağandışılıkların esbab-ı mucibesi de bu olsa gerek.
 
Hani Hayreddin Hoca da yazmıştı ya: AB ile müzakerelerin önemi yok ama askerin burnunun sürtülmesi için bu fasıllar iyidir diye…
 
Yani üye olmamız önemli değil ama iç politik çıkarlar daha mühim…
 
Hangi ülke millî dış siyasetini böylesi bir zafiyet temeline oturtur?
 
Göçmen İade Anlaşması imzalanmadan defaatle uyarmıştık.
 
Okuyucularımız şahittir.
 
Kilis’teki kampı Edirne’ye yapın dedik.
 
Avrupa yaklaşmakta olan tehlikeyi görsün ve bölgesel bir barış stratejisine katkı verebilsin istedik.
 
Kamp Avrupa sınırında olsaydı bugünkü problemlerin çoğu yaşanmayacaktı.
 
Avrupa Nostrodamus’tan beri bu korkuyla yaşar.
 
“Doğudan ve güneyden üç milyon kara adam Avrupa’yı istila edecek…”
 
Güvenlik stratejileri de bu tehdide dayanır.
 
İmmigrant sorunu terör sorunundan bile önceliklidir.
 
Dinleyen olmadı.
 
Hatta 200 milyar verseler bile bu anlaşmayı imzalamayın dedik.
 
Bir tek üyelik karşılığında imzalayabilirsin dedik.
 
Zira o zaman topyekün Avrupa düşünülecektir.
 
AB üyesi bir ülkede Kürt sorunu da olmaz dedik.
 
Ama bizde bütün dar görüşlü siyaset tarzları hep basit Batı karşıtlığı üzerine iç suiistimallere ram olarak teşekkül etmiş ve gelişmiştir.
 
Devrimcilik de muhafazakârlıkların tamamı da…
 
Yetmezdi.
 
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi değişmeliydi, eskimişti.
 
Böyle kaç yazımız var.
 
Topla insanlık önderlerini…
 
Mesela İstanbul’da…
 
Boğaz’da. Medeniyet beşiğinde…
 
Hani 25 milyar harcadınız ya lüzumsuz yere…
 
İstanbul Avrupa’nın Kültür Başkenti diye…
 
Asıl İnsan Hakları Kurultayını yapsaydınız ya…
 
İki milyon yeterdi.
 
Bütün dünyadaki iyi kalemleri toplasaydınız ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yeniden yazılsaydı:
 
Şöyle:
 
“Küreselleşme kaçınılmazdır.
 
Bilgi ve para serbest dolaşmaktadır.
 
Bilgi ve para kimin için?
 
İnsan için.
 
İnsan niçin serbest dolaşamamaktadır?
 
Bugünden itibaren insanın seyahat özgürlüğü önündeki bütün engeller kaldırılmıştır.”
 
İşte bu kadar!..
 
Alınması gereken karar buydu.
 
Bütün sınırlar açılmalıydı.
 
Siz kolay vize alabilenler, yeşil pasaportlu kardeşlerim.
 
On bin dolara Yunan adalarına üstelik de dandik bir botla seyahat eder misiniz?
 
Berlin’e gitmek için bile üç yüz dolar vermezsiniz değil mi?
 
Niye o zaman o garibanlar on bin dolara dandik botla Yunan adasına gidiyorlar?
 
Onlar insan değil mi?
 
Dünyanın bu kahpeliğe karşı bir şey dememesi tuhaf değil mi?
 
Ya sen Türkiye?
 
Ya sen devlet aklı?..
 
Üç kuruşluk beynin yok mu?
 
Kapitülasyonlardan daha vahim bu anlaşmaya nasıl imza koyarsın?
 
..
 
Göçmenler törenle teslim edilmeye başlandı.
 
Bu devlet aklının kendini batırmaya nasıl formatlandığının kanıtı.
 
Damat Ferit’in ne suçu vardı?
 
Göçmen çocukları ellerinde pankartlarla gösteri yapıyorlar.
 
No Turkey.
 
Fakat er geç gelecekler ve No Turkey dedikleri ülkede büyüyecekler…
 
Ne olacaklar ilerde dersiniz?