Sonradan söyleyeceğimizi baştan söylemeyi tercih ediyorum. Evet, ülkemiz, yani Türkiye’miz türlü sorunlarla boğuşmakta ve sorunlarının tam göbeğinde gençlerimiz var. Duvar sözü gibi algılanmasın ama gerçekten gençliği kaybedersek bir bakıma geleceği kaybetmiş oluruz.
***
İmdi, genç nüfusuyla övünen Türkiye’nin gençliği maalesef, ağlama duvarı gibi. Gencecik fidanlarımız, ya şehit oluyorlar ya da işsizlik sarmalında yorgun ve bitkin kalıyorlar.
Sonuç ortada; ülkemizde, 15-24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranı %18’lerde. ‘Eğitim şart’ diye çıktığımız yolda, eğitimin içinde olmayan ve işsiz genç nüfusunda Avrupa’da ilk sıralardayız. Hâlbuki onları yaşama hazırlarken, eğitim hayatları boyunca, donanımlı, kendi iş hayatlarını ve geleceklerini inşa edebilecek vasıflara sahip bir birey olmaları için uğraş veriyoruz.
Çocuklarının hayatlarını, okuyarak kurtaracaklarına inanan “ceketimi satar yine çocuğumu okuturum” diyerek ellerinden gelen bütün fedakârlığı yapan büyüklerin bugün bu inanışında değişen bir şey yok. Lakin mücadele alanları ve şekli değişti.
Konu şu; çocuklarımızın geleceğini ne fedakârlıklarımızla, ne de ceketimizi satarak kurabiliyoruz artık!.. En parlak diplomalar bile gençlerimize, geleceklerini kurmaları için yetmiyor. Son yıllarda gençlerimizin iş kapısında yaşadıkları adaletsizlikler, emeklerinin karşılığını alamıyor olmaları, sınav ve mülakat yolsuzlukları, toplumun kanayan yarası ve gençliğin çıkmazı olmuştur. İktidarın ve gücün taraftarı olmak neredeyse, diplomaların yerini almış durumdadır. Yani demek istiyorlar ki, “alın diplomalarınızı asın duvarınıza!”
Siyasetin eğitim alanında ki başarısız uygulamaları ve bu alanı siyasi çıkarları için kullanma çabaları neticesinde, kocaman bir diplomalılar ordusuyla karşı karşıya kalınmıştır. Ebeveynler olarak “gençlerimizin sorunlarına çare bulmak adına” ne yaparsak yapalım, devletin kalıcı çözümler ortaya koyamaması, siyasilerin ise çözümsüzlüğün bir parçası olması karşısında umutsuzca olup biten her şeye seyirci kalıyoruz.
Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Bankası (DB) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün ortaklığıyla bir “Gençlik İstihdam Ağı” kuracağını, gençlere istihdam yaratmaya yönelik çalışmalara katılacağını 2006 yılında taahhüt etmiş olmasına rağmen Türkiye’nin, bugüne kadar herhangi bir çalışma ve strateji ortaya koymamış olması, gençlere sahip çıkılma, gençlerle ilgili siyaset üretme noktasında, yaşanan büyük bir zafiyettir.
Türkiye’de 15-19 yaş grubu aralığında 950 bin genç ne eğitimine devam ediyor ne de işgücü piyasasına giriyor. İşsiz genç demek, ekonomik özgürlüğü olmayan, devletten sosyal ve sağlık hizmeti alamayan, kısacası geleceği olmayan gençler demektir. Bu da enerjisini ülkesi yaranına kullanılmayan yitik güç anlamına gelmektedir.
AB ülkelerinde gençlerin eğitimi artıkça işsizlik oranlarının düşmesine rağmen, bu ilişkinin Türkiye’de tersine işlemesi, tamamen siyasetin becerisidir.
Bu tersliğe akli olarak birkaç neden sıralayabiliriz.
Bunlardan birincisi örgün eğitim sisteminde edinilen niteliklerin, işgücü piyasasının ihtiyaçlarıyla uyuşmaması.
İkincisi ise, eğitimden istihdama geçişi kolaylaştıracak, özel olarak gençlere hizmet veren rehberlik, iş bulma ve eşleştirme kurumlarının ve politikalarımızın olmaması.
Bunun yanında, niteliksiz ve geçici işlerde çalışan, dezavantajlı gençlerin ikinci bir mesleki eğitim ve nitelik sahibi olmaması diğer bir işsizlik nedenlerinden olmaktadır.
İş kapısında, siyasi referansın kıskacında kalmış, eşit imkânlara sahip olamayan gençlerin hayallerinden ve ülkeye vereceği güçten bahsedebilir miyiz?
İşsizliğin kronik hale geldiği ülkemizde ülke geleceği açısından sağlıklı, nitelikli, üretken onurlu genç nesillerin ne denli önemli olduğu da düşünüldüğünde, genç işsizliğine çözüm olarak bir an evvel;
liyakat usulünün işletilmesi, kapsamlı bir işgücü planlamasının yapılması, istihdamı artıran yatırımların önünün açılması, istihdam alanları için iş adamlarına projeler sunulması, siyasetin bütün gençlere aynı sorumlulukta yaklaşıp, haklarının yenmemesi konusunda duyarlı davranması gerekmektedir. Bu, biraz olsun emeklerin yüzünü güldürecek, geleceğe dönük umutları artıracaktır.
Her seferinde ölümlerle anılan gençlik sizden, ADALET, sadece ADALET ve HAKKINI İSTİYOR, EY SİYASET!..
Sağlıcakla kalın…