Hatırlarsanız çok eskilerde bir bisküvi reklamı vardı.Reklamda “bisküvi denilince akla hemen onun adı gelir” diye bir nakaratı bulunuyordu.Şimdi de Türkiye ve dünyada yaşananlara bakınca insanın aklına ister istemez bu nakaratt…aki gibi bir takım klişe şeyler geliyor.
Dünyanın zenginliğinin çoğunu paylaşan ülkelerde yaşayan insanlar;devletlerinin gücü ve politika uygulamadaki maharetleri nedeniyle,içte ve dışta meydana gelen olaylardan bizler gibi etkilenmiyor.
Onların güçlü devletleri,dünyanın zenginliğini elde etme savaşını kendi toprakları dışında verdikleri için vatandaşları;günlük gelişmeleri fark etmiyor ve adeta hiçbir şeyi umursamadan hayatlarına devam ediyor.
Biz de ise bunun tam tersi oluyor.Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik kriz,İtalya’nın iflası,İspanya ve Portekiz’deki gelişmeler,bizi etkiler mi diye yüreğimiz güp güp atıyor.
Mısır,Libya derken Suriye’ye kadar dayanan ve de ortalama aklın mantıkla izah edemediği olaylar,İsrail’in binlerce yıllık idealleri ve bütün bunların ülkemizde yaşananlara yansıması bizleri inanılmaz şekilde etkiliyor.
Dünya da bir türlü sona erdirilememiş ve erdirilemeyecek olan menfaat savaşı,ülkemize de;şike,yemin krizi,başörtüsü meselesi,anayasa değişikliği,Ergenekon ve Balyoz davaları,bölücü terör vs. olarak yansıyor.Bu yansımanın yoğunluğuda bizi hiç sevmediğimiz bir biçimde bunaltıyor.Ve hemen “aman ne olursa olsun” moduna geçiveriyoruz.
Adamlar o kadar tedbirli ki;futbol federasyonu,basın,kulüpler ve bil cümle vatandaşımızın haberdar olamadığı şike operasyonunu önceden biliyor ve Fenerbahçe’nin borsa da işlem gören hisselerinden hemen kaçıyorlar.Kitaplarında hiç zarar etmek kuralı yazmıyor.Bütün zarar,bu memleketin insanına yani Türk milletine kalıyor.
Türk milletinin gözünü Habur faciası bile açamadı.Son günlerde de Yüksekova’da evlerinden çıkıp,sokak ortasında kahpece arkalarından vurularak şehit edilen uzman çavuşlar hakkında çıt yok.Belki gözünüzden kaçmıştır diye söylüyorum,Samsun’un Ayvacık ilçesinde çıkan bir çatışmada bir PKK üyesi terörist yaralı olarak yakalandı ve akabinde yaralanan teröristin içinde bulunduğu grubun Kastamonu civarında bulunan grupla birleşmek üzere geçiş halinde olduğu açıklandı.Diyarbakır’da kaçırılan askerleri saymayalım isterseniz.Vah benim ülkeme vah!
Yollar,dağlar,ovalar,üniversit
Yunan ekonomisi iflas etmiş ama Yunanistan Kardak kıyılarında inşaata başlamış ve Türk kıyılarında bulunan boş adalara ise asker çıkarmış.Hiç birimizin umurunda değil!
Ama bunları sakın yeni bir şey zannetmeyin.Türk milleti zenginliğin içinde sıkıntılı bir züğürt hayatı yaşamayı çok sever.Cari açık falan bize vız gelir.Biz ne açıklar gördük,allem eder kalem eder açıkları kapatırız.Kapatamazsak biraz toprak veririz hallederiz olur biter.Tarih bunun örnekleri ile dolu…
Benim Türk milleti denince,aynı bisküvit reklamında olduğu gibi aklıma hep aynı şeyler gelir.Bakın Bilge Kağan bize nasıl sesleniyor: “Ey Türk Milleti! Hür ve hakimken,mutlu ve güçlüyken niçin kendine,ülkene ve töre’ne ihanet ettin de yenik düştün.Niçin yenik düştüğünü bilmelisin ve hiç unutmamalısın!Ancak o zaman bir daha öyle olmamayı başaracaksın!..” Kimin aklına gelir;kaç yüz kere yenik düştük,hangi bedellerle paçayı nasıl kurtardık ve Bilge Kağan’da kimdi diye?
Gördünüz mü,bazı konularda millet olarak bisküvi reklamında olduğu gibi hemen akla gelen sabıkalı bir markayız…
Biz bunları biliyoruz,bunlar çok eskide kaldı diyorsanız,hemen yeni tarihli bir misal vereyim.Rahmetli Fevzi Çakmak 1927 yılında basılan “Batı Rumeli’yi nasıl kaybettik?” adlı kitabında,Selanik Valisi Mehmet Nazım ve on yedi arkadaşının imzasıyla 05.Kasım.1912 tarihinde Hasan Tahsin Paşa’ya tebliğ ettikleri karar ile “… düşmanın şehre yaklaşması gerçekleşirse,konsolosların davet edilerek aracılıklarının istenmesi ve bazı şartlarla teslime onay verilmesi bu kez de kararlaştırılmıştır.” diye teslim olma arzularını ikinci kez tekrar ettiklerini belgeleyerek belirtmektedir.Yani isteyerek teslim olma durumu.Gel de bir “ah” çekme!
Bu karar da Selanik’in Müslüman Türk halkının isteği önemli rol oynamıştır.Rahmetli Çakmak bunu “Talihin ne garip cilvesidir ki;hürriyetin beşiği olmayı paylaşamayan,Selanik ve Manastır düşmana teslim olmakta yarışıyordu…” diye anlatıyor.
Günümüzde artan bir şekilde yoğunlaşan ve beynimizi,cebimizi,hayatımızı kemiren tüm olaylar ve bu olaylar karşısındaki acziyetimiz,Türk milleti tanınmayınca hiç anlaşılamaz.Onun için gelip geçen her padişaha “padişahımız çok yaşa” denmesinin ve Yunan ordusunun Yunan bayrakları ile karşılanmasının,Amerikan ve İngiliz mandacılığına soyunmanın ve BOP projesinin bir ayağı olmanın, perde arkası görülmeden,doğru bir yöne gitmemiz mümkün olmaz.Belki kabul edemezsek de,bisküvi reklamı örneğinde olduğu gibi Türk milleti denilince hemen akla bazı gerçekler gelmelidir.