Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

26 Ağustos Özel Bir Gündür: Zaferler Ayı: Ağustos

 

Her ne kadar demokrasi zaferi kazanmış gibi duruyorsak Türk milletinin kalbinde açılan derin yaranın tedavisi için büyük bir zafere muhtacız.

Nicedir zafer kazanmıyoruz biz.

Kıbrıs Zaferi bir yana… Milletimizin ve devletimizin son devirde bir zafere ihtiyacı pek açık.

Çılgın darbeden sonra, çılgın lafını geri alıyorum ‘cinnet müstatili kalkışma’dan sonra, yaşanan toplumsal travmanın ve milletimizin peygamber ocağı olarak bildiği asker ocağımızın iki açıdan da rencide edilmesi üzerinden gecen zaman ne yazık ki yaşadığımız derin moral bozukluğunun büyük bir zafer kazanılmadan ortadan kalkması pek mümkün görülmüyor.
Bu ifadelerin savaş kışkırtıcılığı gibi algılanması mümkün.

Pek demokrat yarı aydınlar, çözüm sürecinde bıraktığımız yerde otlayanlar gerçekten bu sözlerimi savaş çığırtkanlığı olarak algılayabilirler.

Fakat millet hayatının asırları kuşatan terkibini bilen maya sahipleri için zafersiz geçecek bir asır kesinlikle millet oluşumuzun alamet-i farikası olamaz.

Zafersiz geçecek bir asır zilletle geçen bir asır olur ancak.

Bayrak ve Şehitlik

Milletimiz son duruşuyla da gösterdi ki kim ne dersin desin şehitlik yine en yüce makamdır.
Bayrak yine en yüksek sembol ve mukaddes bir emanettir.
O bir paçavra o bir bez değildir. O yıkılması gereken bir tabu hiç değil…
Hatırlarsanız kimileri bir zamanlar üstelik de muhafazakâr kanallardan bayrağın sadece yıkılması gereken bir tabu, herhangi bir bez parçası olduğundan dem vuruyordu.
Ahmet Hakan hatırlayacaktır. Ayşe Önal ile program yaptığında Kanal 7’de ben uzun uzadıya bayrak meselesini irdelemiştim. 
Ne süreçler yaşadık işte böyle…
Bayrak tabusu yıkıldıktan sonra şehitlik makamı yerle bir edilecekti.
Daha birkaç yıl evvel bile şehitliğin itibarı aşağıya çekilmeye çalışılmadı mı?
Ölen Türk askerine şehit olamaz diyen bay – bayan sözde köşe yazarları el’an yine köşe yazarı…
Ne utanmaz tabiatları varmış…
Bayrak ve şehadet şerbeti ile dalgasını geçenler bugün bayrak ve şehitlik söyleminin de yılmaz yıkılmaz Hacivatları olarak arz-ı endam edebiliyorlar ekranlarda ve gazete köşelerinde…

Zaferler Getiren Ülkülerimiz Olmalı

Bu ay zaferler ayı…
Ağustos ayı Türk milletinin tarihinde zaferler ayı olarak bilinir.
Aylardan Ağustos günlerden Cuma
Gün doğmadan evvel iklim-i Rum’a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma

Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah Bismillah Allahuekber

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ağabeyim yazdı bu marşı…
Demokrasi şölenlerinde de halkımız söyledi yine.
Coşkuyla…
Söyleyecek marşlarımız sloganlarımız olmalı…
Kuru kuruya çekirdek çıtlayarak demokrasi şöleni de olmaz, zafer kutlamaları da…
Evet, 15 Temmuz sonrası meydanlarda bir araya geldik.
Her kesimden insanımız…
Gayeleri bir partinin propagandası için bindirilmiş kıta olmak değildi…
Milli bir dava vardı biliyorlardı.
O şuurla oralardaydılar…
Fakat herkes giderek kalabalığa çorbacı diye bakmaya başladı…
Çekirdekçi diye…
O yüzden cemaate üye kimi işadamları daha büyük bayrak yaptırıp daha büyük kazanla çorba dağıtmaya giriştiler…
Temmuz geçti ve zaferler ayı bize istikbal ile mazi arasındaki korelasyon katsayısının kaç olduğunu hatırlatıyor.
Ağustos ayı zaferler ayı…
1071 yılının 26 Ağustos’unda Malazgirt Savaşı’nı kazandık.
Ahlat’ta konuşlanmış ordu milletimiz orada ana rahminde gibiydi…
Tuğrul Bey’imizin şimdi Tahran yakınlarında olan kadim şehrinden gördüğü rüya ve daha Hasankale (Pasinler) Savaşı’ndan sonra gösterdiği büyük ülküsü 1071 gelince ilk adımını atmış oldu.
Tuğrul Bey Pasinler’de yendiği ve katli vacip olduğu halde serbest bıraktığı Bizans generalini(zira yeğeni Emir Hasan’ı suikastle öldüren adamdır Bizans generali) Konstantinopolis’e gitmesini ve Galata’daki camide adına hutbe okunmasının temin edilmesini Bizans’a bildirmesini istemiştir sadece…
Oysa Bizans o generali sandıklar dolusu altın karşılığında istemişti…
İşte büyük ülkü böylesi bir bilinçli gelecek kurgusudur.
1071 yılında Alparslan devletimizin kurucusunun büyük ülküsünün şuurunda olarak Anadolu’nun kapılarını açan zaferi ordusuyla birlikte bütün ümmete hediye etti…
Daha ne olsun.
O yüzden bütün hakikî Müslümanlarca işte bu milletin adı Necip Millet olarak tebellür ettirilmiştir. 
Ve sonunda Büyük Taarruz…
Milli kurtuluşumuzun mimarları 1922’de Büyük Taarruzu başlattılar.
Birinci Meclis’in inisiyatifiyle…
Kararlılığıyla…
İşte parlamenter sistem o yüzden diğer demokrasilerden daha köklüdür Türkiye’de…
Savaş yapan bir meclistir meclisimiz.
Zafer kazanan bir meclis…
Yabana atmayın ne olur?
Anlamaya çalışın…

RUBAİ
Denizler yaran asadır benim adım
Firavun yıkan Musa’dır benim adım
Kessen de dilimi konuşur ebedi
Tanrıdan gelen yasadır benim adım

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!