Yazımızın başlığı, Türkçemiz’deki çok güzel ve anlamlı, binlerce, belki de on binlerce deyimden biridir. Beklenmeyen, şaşırtıcı, aynı zamanda art niyetli davranışları nitelemek için kullanılır. Biz de yazımızda beklenmeyen, şaşırtıcı, aynı zamanda art niyetli davranışları irdeleyeceğimiz için bu başlığı uygun gördük.
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, son birkaç aydır TSK sevdalısı kesildi. Binden fazla muvazzaf ve emekli, subay-astsubayın tutuklu olmasına itiraz ediyor. “İlker BAŞBUĞ’a ‘terör örgütü mensubu’ diyenleri tarih affetmez.” diyerek, eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral İlker BAŞBUĞ’a sahip çıkma görüntüsü veriyor. Başbakan Tayyip ERDOĞAN son olarak da eski 1. Ordu Komutanı emekli orgeneral Ergin SAYGUN’a sahip çıktığına dair davranışlar sergiledi. Bu kapsamda önce emekli orgeneral Ergin SAYGUN’un tahliye olması nedeniyle ailesine “Geçmiş olsun.” telefonu açtı. Daha sonra da Ergin SAYGUN’u tedavi gördüğü hastanede ziyaret etti.
Normal şartlarda Tayyip ERDOĞAN’ın TSK’ya sahip çıkma görüntüsü veren bu davranışları olması gereken olağan davranışlardır. Bir devletin Başbakan’ı kendisine bağlı olan silahlı kuvvetlere sahip çıkmak, o silahlı kuvvetlerin subay ve astsubay kadrosunun problemleri ile ilgilenmekle yükümlüdür. Bundan daha doğal bir şeyin olması normal şartlarda mümkün değildir. Ancak, ülkemizdeki durum, normal şartlarda gelişen bir durum değildir. Bu sebeple, Tayyip ERDOĞAN’ın bu davranışları da normal karşılanabilecek bir şey değildir. Şöyle ki;
2007’den itibaren başlayan süreçte TSK’ya karşı planlı bir yıpratma, diz çöktürme kampanyası başlatıldı. Bu kapsamda önce Ergenekon Davası, arkasından Balyoz Davası ve Deniz Kuvvetleri personelini hedef alan davalar açıldı. Bu davalarda sivil şahıslarla birlikte emekli askerler ve halen TSK’nın çeşitli birimlerinde çalışan subay ve astsubaylar tutuklandı. Tutuklanan emekli ve muvazzaf askerlerin önemli bir kısmı albay ve generallerden oluşuyor. Çok sayıda ordu komutanı halen tutuklu. Eski Genelkurmay Başkanlarından emekli orgeneral İlker BAŞBUĞ da tutuklu.
Bu kadar çok emekli ve muvazzaf askerin tutuklanmasına yol açan davaların açılmasında Başbakan ERDOĞAN, birinci derecede rol oynadı. Ergenekon ve Balyoz Davaları’nın savcısı olduğunu ilan etti. Bu davalarda görev yapan savcılara her türlü imkanı ve desteği sağladı. Bu davalarda görevli özel yetkili savcılar, Başbakan’dan aldıkları destek ve cesaretle yüzlerce emekli ve muvazzaf asker hakkında tutuklama kararı verdiler. Başbakan ERDOĞAN ve Hükümeti, özel yetkili savcılar ve hakimler hakkında yapılan eleştirilere karşı bu savcı ve hakimleri sonuna karşı savundular. HSYK’ya yaptıkları siyasi baskı ile bu davalarda görevli özel yetkili savcılar ve hakimler hakkında soruşturma açılmasını önlediler.
Başbakan ERDOĞAN ve partisinin TSK mensuplarının açılan davalarda yargılanmaları için yaptıkları sadece bununla sınırlı değil. 2010 yılına kadar muvazzaf askerlerin görevleri ile ilgili suçlardan dolayı sivil mahkemelerde yargılanmaları mümkün değildi. Tayyip ERDOĞAN ve partisi, 2010 referandumu sonucu yapılan anayasa değişikliği ile muvazzaf askerlerin görevleri ile ilgili suçlarından dolayı sivil mahkemelerde yargılanmasını sağladılar. Bu anayasa değişikliğinden sonra yüzlerce subay-astsubay özel yetkili mahkemelerce tutuklandı.
Başbakan ERDOĞAN, TSK aleyhine bu kadar gayret sarfettikten sonra ne oldu da birden bire TSK’nın koruyucusu, TSK mensubu subay ve astsubayların dostu ve hamisi durumuna geliverdi. Bu, hiç de normal bir durum değil. İşte, bu noktada aklı ve mantığı çalışan herkes, Türkçe’de bu konuya cuk oturan bir deyimle soruyor: Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü? Yani, birden bire ne oldu da Tayyip ERDOĞAN, TSK’nın dostu ve hamisi durumuna geliverdi?
Siyasi olayların ve gelişmelerin dikkatli bir şekilde izlenmesi, bunlar arasında doğru sebep-sonuç ilişkilerinin kurulması ile Tayyip ERDOĞAN’ın birden bire TSK’nın koruyucusu, TSK mensubu subay ve astsubayların dostu ve hamisi durumuna gelmesinin asıl nedenin ortaya çıkarılması gayet kolay bir iş. Biz de öyle yaptık. Özellikle 2007-2008’den sonra meydana gelen siyasi gelişmeleri dikkatli bir şekilde izledik, aralarında doğru sebep-sonuç ilişkileri kurduk ve Tayyip ERDOĞAN’ın böyle davranmasının sebebini anladık.
Tayyip ERDOĞAN’ın birden bire TSK’nın koruyucusu, TSK mensubu subay ve astsubayların dostu ve hamisi durumuna gelmesinin sebebi TSK’yı sevmesi, korumak istemesi değil. Tayyip ERDOĞAN’ın böyle davranmasının asıl sebebi, halen PKK lideri ile yaptığı müzakereleri millete masum göstermek, ileride PKK’lılar için çıkarılması düşünülen bir genel affın kamuoyunda kabul edilebilmesi için TSK mensuplarının da bu af kapsamına alınmasının temelini hazırlamaktır.
Halen tutuklu bulunan emekli ve muvazzaf askerler, Tayyip ERDOĞAN’ın oynadığı oyunun farkında. Bu sebeple PKK’lılar için çıkarılacak bir affın mazur ve makul gösterilme gerekçesi olmak istemiyorlar. Hele hele PKK’lılar için çıkarılması düşünülen bir affın dolgu malzemesi olmayı hiç istemiyorlar. İlker BAŞBUĞ, MHP Genel Başkanı’nın kendisini ziyaretinde bu konuya ilişkin olarak tutuklu bulunan tüm askerlerin fikrini de yansıtacak şekilde şunları söylemişti:PKK’lılar ile bir genel affın kapsamına girerek tahliye olmak yerine hapiste çürümeyi tercih ederim.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ’un yukarıda belirttiğimiz açıklaması Türk Askerine yakışan çok asil ve şerefli bir davranıştır. Aynı asil ve davranışı diğer subay ve astsubaylarının da göstereceği şüphesizdir.
Tayyip ERDOĞAN’ın PKK’lılar için çıkarılması düşünülen affı mazur gösterebilmek amacıyla sergilediği bu art niyetli davranışın Türk Milleti’nce bilinmesi oldukça önemli bir husustur. Türk Milleti, bu gerçeği öğrendiği takdirde PKK’lılar için çıkarılması düşünülen bir affa kesin olarak izin vermeyecektir. Türk Milleti’nin bu gerçeği öğrenmesi için Türk Milliyetçilerine, Atatürkçülere ve tüm vatanseverlere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu görev ve sorumluluk yerine getirildiğinde, AKP ile PKK’nın birlikte tezgahladığı oyunun bozulması çocuk oyuncağı kadar kolay hale gelecektir.