Türk Milleti’nin hafızasında Arapların 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlerle işbirliği yaparak Türk Ordusu’na karşı yaptığı ihanetlerle ilgili çok acı hatıralar vardır. İki kere gazi torunu olarak dedelerimden dinlemesem bile hem annemden, hem de babamdan her iki dedemin Irak, Filistin, Hicaz ve Yemen cephelerinde bizzat yaşadıkları ihanetleri nakil şeklinde dinleme imkanım oldu. Annemin ve babamın anlattıklarına göre İngilizler Türk esirlerine zorla altın yuttururlarmış. Sonra Bedevi Arapların gözleri önünde bu esirleri süngüyle öldürerek midelerinden çıkan altını gösterirlermiş. Bunu gören Bedevi Araplar salt altın sevdasıyla Türk Askerlerine saldırarak şehit ederlermiş. Benim işittiklerim sadece bunlar. Bunun dışında Arapların İngilizlerle işbirliği yaparak Türk Askerlerine yaptığı zulümlerin haddi hesabı yok.
Arapların ihanetine rağmen Asil Türk Milleti, İsrail’in Filistin Halkı’na yaptığı zulümlere duyarsız kalmamıştır. Milletimiz en azından Filistin Halkı’na zulüm yapanları gönülden lanetlemiş, mazlum Filistinlilere de merhamet duyguları beslemiştir. İnancım odur ki; her Müslüman Türk dua ederken Filistinlilerin zulümden kurtulmalarını, Filistinlilere zulüm yapanların cezalarını bulmalarını Yüce Allah’tan niyaz etmiştir.
AKP Hükümeti, 2009 yılından beri Filistin Meselesi’ni dış politikanın en önemli konularından birisi haline getirmiştir. Başbakan ERDOĞAN, 2009 yılı Ocak ayında İsviçre’nin Davos Kenti’nde İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargo nedeniyle İsrail Cumhurbaşkanı Simon PERES’e ağır sözler söylemiştir. Bu olay siyaset literatürüne “ONE MİNUTE” olarak geçmiştir.
2010 yılı Mayıs ayında Gazze’ye insani yardım götüren Türk bandıralı Mavi Marmara Gemisi uluslar arası sularda İsrail Komandoları’nın saldırısına uğramış, 9 Türk vatandaşı bu saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Bu olay, uluslar arası hukuka göre Türkiye açısından çok haklı bir savaş sebebidir. Ancak, AKP Hükümeti o tarihlerde bu olayı savaş sebebi yapmamış, sadece İsrail’in özür dilemesini, ölen vatandaşlarımızın ailelerinin yakınlarına tazminat ödemesini ve Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasını talep etmiştir. Geçen zaman içinde İsrail bu taleplerin hiçbirisini kabul etmemiştir. İsrail’in Mavi Marmara Gemisi’ne yaptığı saldırı ve Gazze’ye uyguladığı ambargo günümüze kadar güncelliğini muhafaza etmiş, bu nedenlerle Türkiye-İsrail ilişkileri zedelenmiştir.
Geçtiğimiz günlerde yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Toplatılarında Başbakan Tayyip ERDOĞAN, bir konuşma yapmış, konuşmanın büyük bir kısmını İsrail’in Filistin Halkı’na yaptığı zulümler ve Gazze’ye uyguladığı ambargoya ayırmıştır.
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, BM Genel Kurulu toplantısından sonra gazetecilere verdiği demeçte ‘İsrail’in Mavi Marmara Gemisi’ne yaptığı saldırının aslında savaş sebebi olduğunu, Türkiye’nin büyüklüğüne yakışır biçimde savaş sebebi saymadıklarını, Türkiye’nin bu alicenap davranışına rağmen İsrail’in dürüst davranmadığını, bundan sonraki süreçte bu olayı savaş sebebi sayabileceklerini’ söylemiştir.
Başbakan’ın ağzından Mavi Marmara Gemisi’ne yapılan saldırının savaş sebebi sayılacağı sözünün çıkması çok önemli bir olaydır. Bu sözden önümüzdeki süreçte Türkiye’nin İsrail ile bir savaşa girebileceği sonucunu çıkartmak pekala mümkündür. Çünkü, bir Başbakan’ın söylediği sözler önemlidir, hükümetini ve ülkesini bağlar.
Türkiye’nin bu sorun sebebiyle İsrail’le bir savaşı göze almasının doğru olup olmadığını her Türk vatandaşı düşünmek durumundadır. Sonuçta böyle bir savaş sonuçları itibarıyle hepimizi etkileyecektir. Ben de bir vatandaş olarak bu sorun sebebiyle bu sorun nedeniyle İsrail’le bir savaşı göze almanın doğru olup olmayacağını düşündüm. Vardığım sonucu yakın zamanda medyada çıkan iki haberi birlikte inceledikten sonra açıklamak istiyorum. Bahsettiğim iki haber şöyle:
1. Kıbrıs Rum kesimine dün beraberinde bir heyetle giden Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, görüştüğü Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas ile karşılıklı destek beyanında bulundu.
Rum basınının haberlerine göre, Hristofyas, Abbas’la görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, Filistin‘in Rum halkının “mücadelesine” verdiği destekten ve Rum yönetiminin tezlerini İslam Konferansı Teşkilatı’nda (İKT) gündeme getirmesinden dolayı Mahmud Abbas’a teşekkür etti. 9 Temmuz 2009
2- FİLİSTİN ERDOĞAN’I TAKMADI BİLE
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hem Arap Baharı turunda hem de 4 gündür Birleşmiş Milletler nezninde sürdürdüğü temaslarda "Filistin" dedi, başka bir şey demedi.
Peki Filistin Erdoğan’ın bu çabalarına ne karşılık verdi?
Kocaman bir hiç!
Bunun en güzel örneği ise Başbakan Erdoğan’ın dün BM’de yaptığı konuşma anında yaşandı.
Erdoğan, kürsüde esti gürledi. İsrail’e yüklendi, Filistin’e sahip çıktı. Dünya dinledi. Ama Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas dinlemedi.
23.09.2011
Yukarda verdiğimiz haberleri değerlendirdiğimizde biz Filistin ve Gazze için İsrail’le bir savaşı göze alırken Filistinlilerin ezeli düşmanımız Rumların yanında yer aldığını, BM Genel Kurulu’nda dinleme zahmetine bile katlanmadıklarını çok acı bir şekilde tespit ediyoruz. Gerçek acıdır. Ama acı da olsa dikkate alınmak zorundadır. Maalesef, uğruna savaşı göze aldığımız Filistinlilerin durumu budur. Biz Onlar için yanıp tutuşurken, Onlar ezeli düşmanlarımız Rumlarla kolkola olmaktan hiçbir rahatsızlık duymuyorlar. Geçmişte de böyleydi. Biz, “Vatanın bir parçasıdır, kutsal topraklardır.” diye Hicaz’ı, Yemen’i, Irak’ı, Filistin’i, Suriye’yi canımız pahasına savurunurken Onlar İngiliz Altınlarının hayaliyle askerlemizi arkadan vurmakla meşgulduler.
Sonuç olarak söyleceğimiz şudur: Biz her ne kadar din kardeşimizdir diye Filistinliler için savaşı göze alsak da Onlar hiç utanmadan geçmişte olduğu gibi ezeli düşmanlarımızla işbirliği yaparak bize ihanet etmeye devam edeceklerdir. Bu sebeble Filistin ve Gazze için savaşa girmek çok büyük bir hatadır. Bu yüzden Filistin için savaş konusunu gündemimizden çıkartmalı, ancak insani sebeblerle Filistinliler için diplomatik çabalarımızı devam ettirmeliyiz. Türkiye, bir dış sorun için savaşa girecekse bu Karabağ, Kıbrıs veya Kerkük için olmalıdır. Çünkü, buralarda yaşayanlar hem soydaş, hem de bize ihanet etmeyecek insanlardır. Zira, dostlar için belaya girilir, bugün veya yarın ihanet edecekler için değil!