Bu makale, Mehmet Özkendirci tarafından kaleme alınmış olup, Türkiye’nin uluslararası arenada geri kalmışlığına yönelik bir hayıflanmayla başlamaktadır. Yazar, bu “geri” kelimesinin farklı bir anlamını çocukluk arkadaşının evinde, zihinsel engelli olduğu ima edilen Ahmet adında bir gençle tanışarak keşfeder. Ahmet’in otobüs numaralarını ezberleme, gazete okuma ve ev işlerini yapma gibi yeteneklerini gözlemleyen Özkendirci, onu toplumun “ileri” sayılan kesimine bir mesaj veren kişi olarak görmektedir. Metin, okuyucuları çevrelerindeki engelli bireylerden utanmak yerine onlara destek olmaya ve potansiyellerini kısıtlayan önyargıları (“kül bahçesi”) kaldırmaya çağırmaktadır. Yazar, devletin bu bireylere karşı şefkatli bir koruma görevi olduğunu vurgulayarak engelli ailelerin “bizden sonra ne olacak” endişelerine dikkat çekmektedir.
Geri bırakılmak ülkemizin kaderi sanki. Dünya uzaya çıkarken bizler bize giydirilen deli gömlegini yırtıp karanlıktan çıkamıyoruz. Ülkem her gün akıl almaz yeni olaylarla boğuşurken bu günkü konum geri sözcüğünün bir başka anlamı olduğunu da dün öğrendim…
Yıllar sonra karşılaştığım çocukluk arkadaşım hep iki oğlu olduğundan bahsederdi. Avukat ve Doktor olan… Evindeki sohbet derinleşmeden evde bir erkek sesi duydum. Evde çocuklar getirdi, “evet, bir çocuğum daha var ama geri” dedi .Gelsin tanışalım dedim. Çağırınca gelen kişi yirmili yaş sonunda biraz irice gözlüklü güler yüzlü yüksek sesle konuşan biriydi. Babası beni tanıştırınca muhabbetimiz üç kişiye dönüştü. Ahmet orta okul bitirmiş evlerinin önünden geçen tüm belediye otobüslerinin numaralarını bilirmiş, market alışverişine gidermiş, evin hanımın yerine. Bize o hizmet etti babasının isteklerini yerine getirerek. Kahvemizi çayımızı dökmeden getirdi… Beni en çok şaşırtan şey her gün bir gazete alıp bir dergiyi takip etmesiydi. Okumanın unutulmaya başladığı bu günlerde geri denilen Ahmet biz ileri geçinenlere bir mesaj vermiyor mu?
Çevremizde ,apartmanımızda hatta en yakınlarımızda böyle Ahmet’ler Ayşeler yok mu?
Kim bilir kimin neler çektiğini, kül bahçelerine güller ektiğini…
Biz akıllılara düşen görev onlardan utanmak yerine onların mahkûm edildikleri kül bahçelerindeki gülleri soldurmamak… Dünya hali bu kimin ne zaman engelli olmayacağı belli mi olur. Tüm engelli ailelerin en büyük sorunu bizden sonra bu çocuklara kim bakacak? Devletin şefkatli eli varsa görevi Ahmetleri Ayşeleri kucaklamak olmalı.